TSK’da Tövbeci Gölgesi: FETÖ İtirafçılarıyla Yeni Güç Savaşları

FETÖ bağlantılı oldukları halde sistemde kalan “tövbeci” TSK mensupları yeniden tartışma konusu oldu. Barış Terkoğlu’nun yazısında gündeme gelen isimler ve askerî kaynaklardan edinilen bilgiler, FETÖ ile mücadelenin yeni bir kırılma noktasına ulaştığını gösteriyor.

TSK’da  Tövbeci Gölgesi: FETÖ İtirafçılarıyla Yeni Güç Savaşları

TSK’da “Tövbeci” Gölgesi: FETÖ İtirafçılarıyla Yeni Güç Savaşları

YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE

Savcılıktan çarpıcı uyarı: TSK içinde halen deşifre edilememiş FETÖ ağı var

Türkiye’de 17-25 Aralık sürecinin üzerinden 12 yıl, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ise 9 yıl geçti. Ancak FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki etkisinin bittiği yönündeki iyimser yorumlar, son operasyonlarla birlikte yerini ciddi endişelere bırakmış durumda. 23 Mayıs’ta 63 subay hakkında gözaltı kararı alınması ve bunların arasında halen görev yapan albayların da bulunması dikkat çekti.

Ancak asıl çarpıcı açıklama, operasyonları yürüten savcılıktan geldi: TSK içinde, 15 Temmuz’a katılanlardan daha fazla sayıda FETÖ bağlantılı personel halen aktif görevde olabilir. Bu değerlendirme, sadece bir adli soruşturma çerçevesinde değil, Türkiye’nin ulusal güvenliği bağlamında derin bir kırılmayı işaret ediyor.

Beyaz TV haberiyle gündeme gelen “tövbeci albay” tartışması

Sadece yargı ve istihbarat değil, kamuoyunun dikkatini çeken bir diğer gelişme ise Aralık 2024’te Beyaz TV’de yayınlanan bir haberle başladı. Ankara Etimesgut Şehit Sait Ertürk Devlet Hastanesi’nde görevli göz doktoru Ömer Faruk Şahin’in, “FETÖ itirafçısı” olduğu halde, askeri raporları yönettiği ve kendini “Albay Tabip” olarak tanıttığı iddia edildi.

Kanalın iddialarına göre, Şahin’in çakarlı araçla dolaştığı, yetkisi olmamasına rağmen hastane içinde “askeri üs gibi” bir alanı yönettiği öne sürüldü. Hastane başhekimi kısa süre sonra yayına çıkarak bu iddiaları “vatandaşın kafa karışıklığı” olarak tanımlarken, bizzat Dr. Şahin de hastanenin askeri faaliyetlerini yürüttüğünü, yılda 15 bin askerî muayene gerçekleştirdiklerini açıkladı.

Fakat arka planda yaşananların yalnızca vatandaşların yanlış anlamasından ibaret olmadığı kısa sürede ortaya çıktı.

TSK içindeki çatlak: Tövbe edenler mi, organize kalanlar mı?

Askeri kaynaklarla yapılan görüşmelere göre, bu mesele aslında Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki yeni bir fay hattını ortaya çıkardı. FETÖ geçmişi olan ancak “pişmanlık” göstererek ifade veren, “artık taraf değiştirdik” mesajı veren bir grup, sistem içinde kalmayı başardı.

Bu kişiler, geçmiş cemaat bağlarını bırakmak yerine dönüştürerek sürdürmeye devam etti. Dosyalarla birbirlerini destekleyen, tanıklık eden, terfilerde etkili olan bu yapıya içerde “tövbeciler” adı veriliyor. Dahası, bu grup bazı lojman toplantıları ve takdir belgeleriyle kendine yeni bir güç alanı kurmuş durumda.

Barış Terkoğlu’nun köşe yazısında ortaya koyduğu gibi, “tövbeci” kadrolardan birinin yakın gelecekte kuvvet komutanlığına terfi edebileceği bile öngörülüyor.

FETÖ ile mücadelede yeni bir kırılma mı yaşanıyor?

Tüm bu gelişmeler, TSK içinde FETÖ ile mücadelenin yalnızca dışlayıcı bir politika ile değil, zaman zaman içeride “taraf değiştirenlerle” sürdürüldüğünü gösteriyor. Bu durum ise adalet, liyakat ve güvenlik politikalarının kesişiminde yeni tartışmaların fitilini ateşliyor.

TSK’den atılan binlerce asker, sadece geçmişteki bağlantılar nedeniyle ihraç edilirken, bazı isimlerin aynı ilişkilere rağmen korunması ya da terfi alması kamu vicdanında soru işaretleri oluşturuyor. Askeri sağlık sisteminden personel politikalarına kadar geniş bir yelpazede bu karmaşık yapı kendini hissettiriyor.

Çözüm: Hukuk mu, tövbe mi?

Türkiye, bir dönemi kapattığını düşündüğü anda aynı dönemle yüzleşmek zorunda kalıyor. Terkoğlu’nun yazısında ifade ettiği gibi, tövbe; kişisel bir dönüşüm olsa da kurumsal yapılar hukuk ve hesap verebilirlik temelinde yeniden yapılanmadıkça, bu dönüşüm her zaman şüphe taşıyacaktır.

FETÖ ile gerçek bir mücadele, sadece kimlerin dışlandığıyla değil, kimlerin kaldığı ve hangi güç ilişkileriyle korunduğuyla da doğrudan bağlantılı. TSK içinde tövbelerin mi yoksa hukukun mu belirleyici olacağı, kurumun geleceğini tayin edecek temel sorulardan biri olarak karşımızda duruyor.

www.yerelgundem.com

Kaynak: Barış Terkoğlu / Cumhuriyet