Merkez Bankası’nın Kararı Ekonomik Dönüm Noktası Olabilir
19 Haziran'daki Merkez Bankası faiz kararı Türkiye ekonomisi için dönüm noktası olabilir. Faizlerin düşmesi beklense de rezerv baskısı ve jeopolitik riskler nedeniyle pas geçilmesi daha olası.

Merkez Bankası’nın Kararı Ekonomik Dönüm Noktası Olabilir
YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Faizler düşer mi, sabit mi kalır? Ekonomi kritik eşiğe yaklaşıyor
Türkiye ekonomisi bir kez daha gözlerin Merkez Bankası'na çevrildiği bir haftaya giriyor. 19 Haziran'da gerçekleşecek Para Politikası Kurulu toplantısı sadece faiz oranı belirlemeyecek; aynı zamanda Türkiye'nin ekonomik sürdürülebilirliği, finansal istikrarı ve sosyal tansiyonu da bu kararla yön bulacak. Yüksek faiz ortamı artık taşınamaz noktaya gelirken, olası bir faiz indirimi ise döviz kuru ve enflasyon açısından yeni risklerin kapısını aralayabilir.
Yüksek faiz baskısı altındaki ekonomi alarm veriyor
Geçmişte “nas temelli” ekonomi anlayışıyla düşürülen faizler, enflasyonun patlamasına ve döviz kurunun kontrolden çıkmasına neden olmuştu. Merkez Bankası son bir yıldır faizleri yükselterek bu dengesizliği telafi etmeye çalıştı. Ancak artık ekonomi bu yüksek faiz yükünü kaldıramaz hale geldi. Şirket iflasları ve konkordatolar, krediye erişimde daralma ve üretim maliyetlerindeki artış alarm verici düzeye ulaştı.
Toplumun geniş kesimleri, yüksek faizlerin sona ermesini talep ediyor. Bu durum Merkez Bankası üzerinde ciddi bir sosyal ve siyasal baskı oluşturuyor. Ancak karar sadece sokak taleplerine göre değil, küresel finans dengeleri ve döviz rezervlerinin kırılganlığı çerçevesinde şekillenmek zorunda.
Düşük enflasyon faiz indirimi için yeterli mi?
Mayıs ayı enflasyonu beklentilerin altında geldi. Ancak bu tek başına faiz indirimi için yeterli bir gerekçe değil. Çünkü enflasyon hâlâ çift haneli ve kalıcı bir düşüş eğilimi göstermiyor. Para politikalarında radikal değişimlerin yaratacağı belirsizlik, Türkiye’de her zaman dövize yönelimi tetikliyor. Bu nedenle olası bir faiz indirimi, beraberinde ciddi bir dolarizasyon riski doğurabilir.
Gözler faiz kararında değil, rezervlerde
Asıl merak edilen konu faiz oranından ziyade döviz rezervlerinin durumu. 19 Mart’taki siyasi çalkantının ardından kaybedilen 60 milyar dolarlık rezervin yalnızca bir bölümü geri kazanılabildi. Bu durum Merkez Bankası’nın manevra alanını sınırlıyor. Kurlarda yaşanacak yeni bir dalgalanma, rezervlerin erimesine neden olabilir ve ekonomi üzerinde zincirleme etkiler yaratabilir.
Faiz indirimi çözüm mü?
Ekonomistler, faiz indiriminin tek başına bir çözüm sunamayacağını vurguluyor. Yapısal reformlar ve güven artırıcı politikalar olmadan yapılacak sembolik bir faiz indirimi sadece piyasalarda panik yaratır. Asıl ihtiyaç, orta vadeli ekonomik programların uygulanabilirliği, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve üretim destekli politikaların devreye alınmasıdır.
Jeopolitik riskler ekonomiyi köşeye sıkıştırıyor
Merkez Bankası kararının arifesinde Türkiye, küresel risklerin baskısı altında. Petrol fiyatları 100 dolara dayanma eğiliminde ve bu durum Türkiye’ye aylık enerji faturasında milyarlarca dolarlık ek yük anlamına geliyor. Jeopolitik tansiyon ve Ortadoğu’da yükselen gerilim, zaten kırılgan olan döviz dengesini daha da bozabilir.
Toplumun omzundaki yük artıyor
Bu şartlar altında Merkez Bankası’nın faiz indirimi yapması düşük ihtimal. Kararın “pas geçilmesi” yönünde olacağı beklentisi ağır basıyor. Ancak temel sorunların çözülmediği her senaryoda, ekonomik faturanın yine vatandaşın omzuna yükleneceği çok açık.
Kaynak: Remzi Özdemir / Yeniçağ