AK PARTİ ÇÖKERKEN, CHP’Yİ İKTİDARA TAŞIYAN STRATEJİK VE SOSYOLOJİK SÜREÇ

CHP’nin 19 Mayıs İzmir Mitingi, Türkiye siyasetindeki büyük kırılmanın sembolü oldu. AK Parti kadro ve strateji anlamında çökerken, CHP güçlü bireyler ve toplumsal değişim dinamikleriyle iktidara yürüyor.

AK PARTİ ÇÖKERKEN, CHP’Yİ İKTİDARA TAŞIYAN STRATEJİK VE SOSYOLOJİK SÜREÇ

YUSUF İNAN YAZDI...

AK PARTİ ÇÖKERKEN, CHP’Yİ İKTİDARA TAŞIYAN STRATEJİK VE SOSYOLOJİK SÜREÇ

Türkiye Siyasetinde Kırılma Eşiği

2025 yılı itibariyle Türkiye’de siyasetin seyri dramatik biçimde değişmeye başlamıştır. 19 Mayıs’ta Cumhuriyet Halk Partisi’nin İzmir Gündoğdu Meydanı’nda gerçekleştirdiği görkemli miting, sadece CHP için değil, iktidar bloğu açısından da bir dönüm noktası oldu. Bu miting, CHP’nin sahada güçlü bir siyasi ivme yakaladığını; buna karşın Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ise çözülme ve çöküş sürecine girdiğini adeta tescilledi.

CHP bu sürece, radikal vaatler veya reformcu vizyonlar sunmadan, yalnızca mevcut iktidarın yorgunluğuna karşı bir pozisyon alarak ilerliyor. Bu, siyasi tarih açısından oldukça istisnai ve stratejik değeri yüksek bir durumdur. Peki Türkiye’yi bu noktaya getiren temel dinamikler nelerdir?


Ak Parti’nin Kurumsal Zayıflığı ve Sosyolojik Erozyonu

AK Parti’nin uzun iktidar döneminde kurduğu kadro yapısı, esasen güçlü bireylerden değil; bağlılık esasına göre dizilmiş bir sistemden oluşuyordu. Nakşibendi tarikatı, Menzil cemaati, Süleymancılar ve Nur hareketi gibi dini yapılarla ittifak kurarak şekillenen bu yapı, günümüzde çözülmüş durumdadır.

  • Menzil Cemaati, üç kardeş arasındaki güç savaşıyla parçalanmış, “manevi merkez” siyasi rant kavgasına dönüşmüştür.

  • İsmailağa Cemaati, Mahmut Efendi’nin vefatı sonrası post kavgası ve hizipleşmeyle sarsılmıştır.

  • Süleymancılar, liderlik krizleri ve iç hesaplaşmalarla gündeme gelirken, bazı grupların yolsuzluk ve şiddet iddiaları ile yargı önünde hesap vermesi gündemdedir.

  • Gülen Cemaati’nin yöneticileri, makam, mevki, güç ve servetle tanıştıklarında, irşad ve tebliğ misyonlarını unutarak Türk Milleti'nin barış, sevgi ve kardeşlik ekseninde küresel ölçekte ortaya koyduğu umut verici vizyonu; hain bir darbe girişimiyle yerle bir etmiş, 85 milyonluk Türkiye’yi terörle anılan bir ülkeye dönüştürmüş, İslam'ı ve Müslümanları  küresel algıda şiddetle özdeşleştirerek derin bir meşruiyet krizine sürüklemiştir.

Sağ siyasetin temel dayanağı olan bu dini yapılardaki çözülme, AK Parti’nin hem insan kaynağını hem de taban desteğini zayıflatmıştır. Lider kültü üzerine kurulu, bireyi yok sayan muhafazakâr kültür; uzun vadede sürdürülebilir bir siyasi yapı oluşturamamıştır.


CHP’nin Avantajı: Sağda Çöküş, Solda Bireyin Gücü

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in liderliğindeki yeni dönem, ilginç biçimde sol siyasetin klasik reformcu söylemleri olmadan büyümektedir. CHP, ideolojik pozisyonunun ötesinde, AK Parti’nin zayıflığı ile güç kazanmaktadır. Çünkü:

  • Sol siyaset bireyi esas alır.

  • CHP tabanı güçlü bireylerden oluşur; itaat değil temsil kültürü baskındır.

  • Tarikat ve cemaat gibi hiyerarşik yapılardan beslenmeyen CHP, kendi içindeki farklılıkları yönetebilir.

Bu bağlamda, Özgür Özel'in İzmir mitinginde söylediği “Yunan’ı denize döktüğümüz yerdeyiz” ifadesi, çokça tartışılabilir olsa da halkta oluşturduğu “kararlılık” imajıyla kitlesel destek üretmiştir.


Devlet Kadrolarındaki Kriz: Erdoğan’ın Yalnızlığı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevresinde kalan kadrolar, kamuoyunda güven oluşturmaktan uzak görülmektedir.

  • Hakan Fidan, krizlerle anılan ve Erdoğan’ın gölgesinde duran bir isim olmaktan öteye gidememiştir.

  • Fahrettin Altun, kamuoyuyla iletişimde kopukluk yaşayan bir figür olarak sınırlı etki üretmektedir.

  • İbrahim Kalın, entelektüel kapasitesi yüksek olmasına rağmen, siyasi karşılık bulmakta zorlanmaktadır.

Bu tablo, AK Parti’nin kurumsal olarak hem kadro hem fikir üretimi açısından tıkandığını ve çözüm sunma kapasitesini kaybettiğini göstermektedir.


Yargı Darbesi ve Erdoğan’ın Halk Nezdindeki Eriyen Meşruiyeti

16 Temmuz Yargı Darbesi'nin ardından, Türkiye'de neredeyse adliyeye yolu düşmeyen aile kalmadı. Hukuk ihlalleri, bizzat Adalet Bakanları tarafından savunulurken; AK Parti'nin kurucuları, duayen isimleri ve yıllarca bu partiye oy verip gönül veren vatandaşlar terörle suçlanarak cezaevlerine konuldu. Masum olduklarını, terörist olmadıklarını ispat etmek zorunda bırakıldılar. Hukuk sistemi bu adaletsizlikleri durdurmakta yetersiz kaldı. Bu süreçte yalnız bırakılan Türk Milleti, AK Parti’den ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan giderek uzaklaştı. 85 milyonun sesine kulak vermeyen AK Parti yönetimi, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla bu acı gerçekle yüzleşmek zorunda kaldı.

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, kamuoyunda ciddi bir kırılma yaratmıştır. Erdoğan yönetimi bu adımı, muhalefeti zayıflatmak amacıyla kullansa da halkta tam tersi bir etki oluşturmuştur. Yargının siyasi bir sopa olarak kullanılması, özellikle genç kuşakta büyük bir tepkiselliğe neden olmuştur.

Bu durum, AK Parti’nin sadece seçimlerde değil, zihinsel ve ahlaki düzlemde de yenilgiye uğradığını göstermektedir.


Solun Yükselişi ve Sağın Sosyolojik Tükenmişliği

Türkiye’deki sağ muhafazakâr yapılar birey değil cemaat çıkarı üzerine kurulu olduklarından; kendi içlerinden güçlü, lider nitelikli bireyler çıkaramıyorlar. Buna karşın CHP ve sol dünya görüşü, bireyleri yücelten, onları karar mekanizmalarına dahil eden bir anlayışla hareket ediyor.

Bu fark günümüzde daha net görünmektedir:

  • AK Parti’nin çevresinde itaatkâr kalabalıklar var.

  • CHP’nin etrafında ise karar alıcı bireyler bulunuyor.


Tarihi Rol Dağılımı: Yeni Bir Cumhuriyetin Kuruluşu mu?

Said Nursi, Risale-i Nur hareketiyle sıradan insanlardan kahraman bireyler yetiştirmeyi başarmıştı. Bu bireysel güç, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki bağımsızlık ruhunu taşıyordu. Ancak günümüz Nur cemaatleri, bu ruhtan uzaklaşarak adaletsizlik ve hukuksuzlukla anılır hale geldi. Bu da sağ kesimin kendi ideolojik köklerine yabancılaştığını gösteriyor.

CHP ise, birey merkezli politikasıyla “Yeni Cumhuriyet”in kurucu aktörü olma yolunda ilerliyor. Bu, sadece siyasal iktidarın değil, toplumsal ve kültürel hegemoninin de değişimi anlamına geliyor.


Sonuç: CHP'nin İktidarı, AK Parti’nin Çöküşüyle Mümkün

CHP’nin 2025 itibariyle iktidar yürüyüşü, kendi stratejisinden çok AK Parti’nin tükenmişliğinden kaynaklanmaktadır. Ancak bu durum, CHP’nin “şans”la iktidara geldiği anlamına gelmez. Bu, yıllardır biriken sosyolojik bir değişimin, kadro niteliği farkının ve birey odaklı siyasetin doğal sonucudur.

CHP’nin şu an yapması gereken, bu potansiyeli iyi analiz etmek, kadrosunu kurumsallaştırmak ve iktidar sonrası inşa sürecini bugünden başlatmaktır. Aksi halde geçici bir başarı kalıcı bir iktidara dönüşemeyebilir.

YUSUF İNAN / YURTTA SULH CİHANDA SULH

Twitter : @Yusufinan2023
Instagram : yusufinan2023
Instagram : fondinan2016
Email : [email protected] 

Web: www.yerelgundem.com