Unutmayın ki bu dünya etme bulma dünyasıdır!..
Mümin Hoca’nın öğrencilerine anlattığı bir fıkra üzerinden hayata, eğitime ve insan ilişkilerine dair önemli dersler çıkarılıyor. “Ne ekersen, onu biçersin” gerçeği, bu anlatının özünü oluşturuyor.

Unutmayın ki bu dünya etme bulma dünyasıdır!..
BİLGE TABİRCİ / TÜRKİYE
Tevrat bilmecesinden hayat dersine uzanan yolculuk
Bir haham, bir papaz ve bir hayat dersi... Mümin Hoca’nın öğrencilerine anlattığı fıkra sadece zeka oyunları değil, aynı zamanda hayata dair önemli bir mesaj da içeriyor. Düşünmenin sınırlarını zorlayan bu anlatı, aslında yüzeyin altındaki gerçekleri görmeye çağırıyor. Çünkü mesele yalnızca doğru cevabı bulmak değil, sorunun yapısını ve altında yatan mantığı çözmek.
Bir bacadan düşen iki adamdan biri kirli, biri temiz çıkabilir mi? Hahamın asıl amacı bu mantıksız ihtimali sorgulatmak. Cevabın değil, sorunun doğasının sorgulanması gerektiğini gösteriyor. Bu anlatı, öğrencilere sadece düşünmeyi değil; sorgulamayı, ezberin ötesine geçmeyi ve şartlanmışlıklardan kurtulmayı öğretmeye çalışan bir pedagojik yaklaşıma dönüşüyor.
Dersler sadece kitaplarda değil, hayatın ta kendisinde saklı
Mümin Hoca'nın amacı, öğrencilerine sadece bilmece çözdürmek değil; hayatı öğretmekti. Onlara, başkalarını suçlamadan önce kendi özeleştirilerini yapmalarını, empati kurmalarını ve geçmişin izlerini bugünün kararlarına rehber kılmalarını öğütlüyordu. Anlattığı hikayeyi dinleyen Neşet’in yaptığı yorum da aslında gençlerin içinde bulunduğu eğitim sistemine yönelik eleştirel bir duruştu: “Bazı hocalar da sorularımıza verdiğimiz cevapları kabul etmiyor.”
Bu noktada Hoca'nın verdiği yanıt, bugün eğitim dünyasına da ışık tutacak nitelikteydi. Hatayı sadece başkalarında arayan bir zihin yapısı yerine, sorumluluğu paylaşan bir karakterin inşası esas alınmalıydı. Çünkü bu dünya, ecdadın da dediği gibi, “etme bulma” dünyasıydı.
Geçmişin izleri, bugünün karakterini şekillendirir
Hatıralarla dolu öğretmenlik yıllarına dönerek anlatısını sürdüren Hoca, eski meslektaşlarını da sevgiyle anıyor. Bahattin Bey, Bahar Hoca ve Nejla Hanım gibi eğitim neferlerinin öğrencilere olan şefkati ve rehberliği, sadece bilgi değil, karakter de kazandıran bir eğitim anlayışını temsil ediyor.
Nejla Hanım’ın kopya çekerken yakaladığı bir öğrenciyi utandırarak değil, sadece kitabı alıp kulağına eğilerek “yakıştıramadım sana” demesi, gerçek öğretmenliğin şefkatli disiplinle nasıl mümkün olabileceğini gözler önüne seriyor.
Bu da gösteriyor ki, eğitimin öznesi sadece bilgi değil, insanın ta kendisidir. Doğruyu göstermek kadar, doğruya yöneltmek de öğretmenin asli vazifesidir.
Hayat bir karşılık oyunudur: Ne ekersen, onu biçersin
Tüm bu yaşanmışlıklar ve anlatılar bir hakikatin altını çizer: İnsan, ne verirse onu alır. Tarlaya hangi tohumu atarsa, o mahsulü biçer. Hangi niyetle yürürse, karşısına çıkan yollar o istikamette şekillenir. Bu yüzdendir ki Hoca’nın vurgusu sadece Tevrat fıkrasıyla sınırlı kalmaz, doğrudan hayatın kendisine yönelir:
“Ne doğrarsan çanağına, o gelir kaşığına.”
Bu sözler, özellikle eğitimci gençlerin ileride meslek hayatlarına adım attıklarında unutmaması gereken birer ilke olarak hafızalara kazınmalıdır. Çünkü bu dünya, sadece ders anlatılan değil, hayatın ta kendisinin yaşandığı bir yerdir.
Kaynak: Ragıp Karadayı / Türkiye