Bozkır’ın uluları: Beket Ata, Şopan Ata…

Kazakistan’ın Mangıstau bölgesinde Beket Ata ve Şopan Ata türbelerine yapılan manevi yolculuk, Türk-İslam geleneği, tasavvuf tarihi ve Kazak kültürünün izleriyle harmanlanan özel bir deneyimi yansıtıyor.

Bozkır’ın uluları: Beket Ata, Şopan Ata…

Bozkır’ın uluları: Beket Ata, Şopan Ata…

YEREL GÜNDEM / ANKARA

Kazak bozkırlarında manevi bir yolculuk

Kazakistan’ın Mangıstau eyaletine yapılan bu ziyaret, sadece fiziksel bir gezi değil, aynı zamanda manevi bir arayışın izlerini taşıyor. Yolculuk, evliya türbelerine yapılan ziyaretlerle ruhani derinlik kazanırken, Kazak halkının inanç dünyasına da anlamlı bir kapı aralıyor.

Şafak sökmeden yola çıkılan bu özel rota, kızım Bengisu ve oğlum Mehmet Kağan için unutulmaz bir tecrübeye dönüştü. Yağmur altında, dualarla başlayan yolculuk, sadece toprakları değil, kalpleri de ıslattı.

Şopan Ata: Sessizliğin ve hikmetin izinde

İlk durağımız Şopan Ata türbesi oldu. 13. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen bu ulu zat, Nakşibendi tarikatının takipçisi bir mutasavvıftı. Hoca Ahmed Yesevi’nin öğretilerinden ilham alan Şopan Ata, Kazak bozkırlarında sadece maneviyatı değil, aynı zamanda hikmetiyle de derin izler bırakan bir isim.

Mangışlak bölgesinde kutsal kabul edilen türbesi, halk arasında dua edilen, ziyaret edilen ve hürmet gösterilen bir mekan olarak öne çıkıyor. Rivayetlere göre Şopan Ata, hem dinî bilgisi hem de tasavvufi görüşleriyle halkın gönlünde taht kurmuş bir isim.

Beket Ata: Kayaların arasındaki mağara cami

Şopan Ata’dan sonra rotamız Beket Ata’ya çevrildi. Yaklaşık 90 dakikalık bir yolculuktan sonra ulaşılan bu kutsal mekan, kayalara oyulmuş bir mağara cami ile karşılıyor ziyaretçilerini. 18. yüzyılda yaşayan Beket Ata, eğitimini Hive medreselerinde almış, dönemin önde gelen âlimlerinden biri olmuş.

Mangıstau’nun sert doğasında yükselen bu türbe, sadece bir anıt değil, Kazak halkının inanç ve bilgelikle yoğrulmuş tarihine açılan bir pencere niteliğinde. Vadinin derinliklerine inen yüzlerce basamak, her adımda daha fazla tevazu ve teslimiyeti hissettiriyor.

Onaybek Ağa ve Kazak misafirperverliği

Yolculuğun mihmandarı Onaybek Ağa, sadece bir şoför değil, aynı zamanda bir rehber, anlatıcı ve bölgenin manevi mirasının yaşayan hafızası gibiydi. Hac vazifesini yerine getirmiş, Çin’de eğitim görmüş bir iş adamı olan Onaybek Ağa’nın her cümlesi, ata topraklarının değerlerini yeniden hatırlatan birer işaret taşı gibiydi.

Araçtaki Tatyana Hanım ve annesi de bu manevi seyahatin dikkat çekici isimleriydi. Kazakistan’ın çok kültürlü yapısını ve maneviyata duyulan ortak saygıyı temsil eder gibiydiler.

Bozkırın sesi, gönüllerin yankısı

Petrol kuyularının arasında yükselen deve sürüleri, yılkı atları, rüzgarla salınan otlaklar… Kazak bozkırı, sadece coğrafi değil, ruhani bir çağrının da sesi oluyor. Çocuklarım Bengisu ve Kağan, bu yolculuğu “hayatlarının en anlamlı günü” olarak tanımladılar.

Bu gezi sadece geçmişe değil, bugüne ve yarına da uzanan bir farkındalık içeriyor. Şopan Ata ve Beket Ata’nın izinden yürümek, yalnızca bir maneviyat arayışı değil, aynı zamanda özümüze bir dönüş anlamı taşıyor.

Manevi değerleri hatırlamak ve yaşatmak adına atılan her adım, bireysel olarak iç yolculuğumuza da bir katkı sunuyor. Bu yüzden, Kazakistan bozkırlarında başlayan bu yolculuğu, herkese öneriyorum.

www.yerelgundem.com


Kaynak: Meryem Aybike Sinan / Türkiye