CHP’nin İç Yüzü: Bir Kızın İşten Atılması, Bir Partinin Demokratik Sınavı
CHP’li eski milletvekili Hakkı Ülkü’nün kızı Birsen Ülkü, babasının DSP’den aday olması nedeniyle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden işten çıkarıldı. Bu olay, CHP'nin demokrasi anlayışı ve parti içi otoriter reflekslerini sorgulatan bir örnek olarak dikkat çekiyor.

CHP’nin İç Yüzü: Bir Kızın İşten Atılması, Bir Partinin Demokratik Sınavı
YEREL GÜNDEM / İZMİR
"Demokrasi" Söylemiyle Yola Çıkıp Biat Kültürüne Sapan Bir Parti
2014 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde yaşanan bir olay, CHP’nin sıkça vurguladığı “demokratik, halkçı, sosyal adaletçi” kimliğinin ne ölçüde tutarlılıkla uygulandığını bir kez daha sorgulatıyor. Eski İzmir Milletvekili ve Aliağa Belediye Başkanı Hakkı Ülkü’nün kızı Birsen Ülkü’nün işten çıkarılması, yalnızca kişisel bir mağduriyet değil, aynı zamanda CHP’nin kurumsal reflekslerini ve parti içi tahammülsüzlüğünü gözler önüne seren çarpıcı bir tablo.
Tek Suçu "Babası"ydı: Birsen Ülkü Olayı
Birsen Ülkü, İzmir Büyükşehir Belediyesi İdari İşler Müdürlüğü’nde çalışan sıradan bir kamu personeliydi. Ancak babası, 22. Dönem CHP İzmir Milletvekili ve üç dönem Aliağa Belediye Başkanı Hakkı Ülkü, CHP içindeki adaylık sürecinde dışlanınca, tepkisini DSP’den aday olarak göstermişti.
Babasının bu tercihi, seçimlerden yaklaşık iki buçuk ay sonra Birsen Ülkü’ye fatura edildi. Önce İdari İşler Müdürlüğü'nden İZELMAN’a geçirildi, ardından da “çalıştırılabilecek alan bulunamadı” denilerek işten çıkarıldı.
Bu gerekçenin kamuoyunu ikna etmediği aşikâr. Zira Birsen Ülkü’nün de vurguladığı gibi, işe alınmasında bir torpil ya da siyasi avantaj yoktu. Asıl sorun, babasının “biat etmeme” kararıydı.
Aziz Kocaoğlu ve Parti İçi Tahammülsüzlük
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun, Hakkı Ülkü’nün siyasi yükselişini durdurmak için sistematik bir engelleme içinde olduğu iddiaları, yalnızca bu olayla sınırlı değil.
Birsen Ülkü’nün anlatımına göre, Kocaoğlu 2011 milletvekili adaylığı sırasında Ülkü’nün 4. sıradan adaylığını son anda geri çektirdi. Parti Meclisi’nden gelen kararlara rağmen İl Kongresi’nde Hakkı Ülkü'nün kurultay delegeliği engellendi.
Bu veriler, CHP'nin yerelde de "merkezileşmiş bir klik yönetimiyle" kendi içindeki demokratik işleyişi ortadan kaldırdığına dair ciddi şüpheler doğuruyor.
CHP'nin Gerçek Yüzü: Sosyal Demokratlık mı, İntikam Siyaseti mi?
Birsen Ülkü’nün açıklamaları çarpıcı bir soruyu gündeme getiriyor: Sosyal demokratlık sadece seçim dönemlerinde kullanılan bir etiket mi?
CHP, iktidar olmadığında demokrat, ama yerel yönetimlerde güç sahibi olduğunda otoriter reflekslerle mi hareket ediyor?
Bir kamu çalışanının yalnızca babasının adaylık tercihi nedeniyle işten çıkarılması, ne hukukla ne etikle bağdaşır. Hele ki bunu yapanın “emek ve özgürlük” vurgusuyla siyaset yapan bir parti olması, çelişkinin boyutunu daha da derinleştiriyor.
Aziz Kocaoğlu’nun İkiyüzlülüğü: Geçmişte Yardım Aldığına Savaş Açtı
İddialara göre Aziz Kocaoğlu, siyasi kariyerinin başlarında Hakkı Ülkü’nün desteğiyle önce Bornova Belediye Meclis Üyesi, ardından Belediye Başkanı ve nihayet İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.
Aynı Kocaoğlu, bir zamanlar desteğini aldığı kişiye siyaset sahnesini kapatmakla kalmamış, ailesine de bedel ödetmiş. Bu tavır, CHP içindeki güç mücadelelerinin ve intikam siyasetine dayalı parti içi dinamiklerin açık bir göstergesi.
Türkiye'de Tek Demokrasi Adresi CHP mi?
Birsen Ülkü’nün ifadeleri, çok daha temel bir noktaya ışık tutuyor: CHP, kendi dışındaki siyasi alanları meşru görmüyor. Oysa Türkiye Cumhuriyeti, çok partili bir demokrasidir. Bir bireyin, farklı bir sol partiden aday olması, ne anayasal ne de etik açıdan bir “suç” olarak görülemez.
Ancak CHP’nin pratikte uyguladığı “ya bizimlesin ya da düşmansın” mantığı, bu temel demokrasi ilkeleriyle örtüşmüyor.
Sonuç: İdeallerle Gerçekler Arasındaki Makas Açılıyor
CHP, demokratik değerleri savunma konusunda yıllardır iddialı bir çizgi sürdürüyor. Ancak yerel yönetimlerde yaşanan olaylar, bu iddianın uygulamada ne kadar karşılık bulduğuna dair ciddi soru işaretleri doğuruyor.
Birsen Ülkü’nün işten çıkarılması, yalnızca bir bireyin mağduriyeti değil, CHP’nin kendi içindeki tahammülsüzlüğünün, güç siyasetine dayalı reflekslerinin ve demokrasi konusundaki ikiyüzlülüğünün canlı bir örneğidir.
İzmir özelinde yaşanan bu olay, tüm Türkiye’ye bir uyarı niteliğindedir:
Demokrasiyi sadece dille değil, uygulamayla da savunmak gerekir.
Kaynak: Aliağa Ekspres