Tarladan ve bahçeden ihracatı unutmak zorundayız
Bir kez daha anladık ki gıdaya ulaşmak bir güvenlik meselesi.
Tarladan ve bahçeden ihracatı unutmak zorundayız
Esra ÖZDEN yazdı
2020 yılının Şubat ayında dünyada pandemi ilan edilince ülkelerin ilk refleksi ‘tarım ve gıda ürünleri ihracatını yasaklamak’ oldu.
Tarımın ve gıda üretiminin ne kadar stratejik bir alan olduğunu bir kez daha hatırlamış olduk.
Birçok gelişmiş ülke savunma bütçeleri dâhil birçok alandan kısıtlama yaparak tarım ve gıda ürünleri ithalatını artırmanın yollarını aradı.
Hepimiz marketlere akın ettik. Temel gıda ürünlerinin market raflarında tükendiğine şahit olduk.
Bir kez daha anladık ki gıdaya ulaşmak bir güvenlik meselesi.
Bir kez daha anladık ki kendi kendine yeten ülke olabilmek çok değerli.
Türkiye, son yıllarda tarımsal üretimde önemli mesafe kat etti.
Bu elbette sevindiren bir gelişme.
Ancak verimli toprakları ve uygun iklim koşullarıyla Türkiye daha iyisini yapabilecek potansiyele sahip bir ülke.
Bunu başarmanın farklı yolları var.
İlki, daha çok tarımsal üretim. Yani işlenmemiş toprak bırakmamak…
Ama bu tek başına yeterli değil. Daha önemlisi, başarı için katma değeri yüksek üretim şart.
Hatta katma değeri yüksek tarım ürünleri elde ediyor olmak da arzu edilen başarıyı getirmez.
Yapılması gereken, ‘inovasyon’ ve ‘markalaşma’…
Bu çerçevede İstanbul’da gerçekleştirilen bir etkinliğe katıldım.
Gıda İçecek ve Tarım Politikaları Araştırma Merkezi (GİFT) tarafından gerçekleştirilen ‘Tarım Gıda ve Gastronomi İnovasyon Zirvesi’nin 2’ncisinde Türkiye’nin tarım ve gıda üretiminde kat ettiği mesafeyi görmekten çok mutlu oldum.
Bu alanda Türkiye’nin köklü tarım ve gıda markalarının yanı sıra startupların başarılı girişimlerini dinlemek açıkçası bana çok iyi geldi.
2 günlük zirve kapsamında 73 konuşmacı dinledik.
‘Geleneksel Ürünler Yenilikçiliğe Açık mı?’ başlıklı bir panelin moderatörlüğünü üstlendim. Bölgemizin köklü ve etkin iki gıda şirketi Sunar Mısır Genel Müdürü Hakan Yüzer ve Doğanay Şalgam CMO’su Gözde Balkan’la gıda üretiminde inovasyonu konuştuk. Sunar Mısır’ın nişastadan biopolimer, yani plastiği ikame eden çevreci, doğada çözünebilen ürün elde ettiğini, Doğanay’ın şalgamı Japonlara sevdirdiğini öğrenmek gerçekten onur vericiydi.
Etkinlikte tarım, gıda ve gastronomi alanında faaliyet gösteren kamu, özel sektör, akademi, sağlık çalışanları, finans uzmanları ve gastronominin önemli isimlerini dinleme imkânı bulduk.
Zirve boyunca aldığım notlardan kendime çıkardığım sonuçlar şöyle:
- Türkiye, coğrafyasının, toprağının ve ikliminin sunduğu avantajla ürettiği her ürünü işlemeden, markalaştırmadan, katma değerini yükseltmeden asla ihraç etmemeli.
- Tarımsal üretim gençlere sevdirilmeli, özendirilmeli. Tarımsal üretimdeki yaş ortalaması işsiz oranımız da göz önüne alınarak 50’li yaşlardan 30’lara düşürülmeli.
- Tarım ve gıda alanında iş fikri olan startuplara özel teşvikler verilmeli. Tarım ve gıda alanında genç girişimcileri bir araya getirecek, kolektif çalışmaları sağlanacak ihtisas teknokentler kurulmalı.
- Dünya tüketici trendleri yakından takip edilmeli. Özellikle artan bitki yoğun beslenme talebine yönelik yeni ürünler geliştirilmeli.
- Önemi yakın gelecekte daha da artacak olan su kaynaklarımızı en son damlasına kadar etkin değerlendireceğimiz sulama modelleri yaygınlaştırılmalı.
Esra ÖZDEN
What's Your Reaction?