AB’nin Orta Asya Açılımı ve Türkiye’nin Sessizliği: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Neden Konuşmuyor?
AB'nin Orta Asya ülkeleriyle başlattığı stratejik ortaklık sürecine Türkiye’nin sessiz kalması dikkat çekti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın diplomatik tepkisizliği Ankara'nın yalnızlaştığı yorumlarına neden oldu.

AB’nin Orta Asya Açılımı ve Türkiye’nin Sessizliği: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Neden Konuşmuyor?
YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Avrupa Birliği’nin Semerkant’ta düzenlediği AB-Orta Asya zirvesiyle birlikte bölgeyle 12 milyar euro değerinde stratejik bir iş birliği süreci başlatıldı. Ancak bu tarihi gelişme, Türkiye’nin uzun süredir kültürel, tarihsel ve jeopolitik bağlarla şekillendirdiği Orta Asya politikasında ciddi bir kırılma anlamına da geliyor. Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyesi ülkelerin Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanıması ve büyükelçi ataması ve BM kararlarına açıkça bağlılık beyan etmeleri, Ankara’nın Kıbrıs tezine doğrudan bir darbe niteliğinde.
En çarpıcı detaylardan biri ise Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bu diplomatik gelişmeler karşısında sessizliğini koruması.
Avrupa Birliği’nin stratejik hamlesi
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in liderliğinde Özbekistan’da düzenlenen zirve, Orta Asya’yı Avrupa'nın enerji, ham madde ve dijital altyapı politikalarına entegre etmeyi hedefliyor. Ulaşım koridorları, uydu teknolojileri, yeşil enerji yatırımları ve nadir maden kaynaklarına yönelik yatırımlarla Çin ve Rusya'nın etkisine karşı bir dengeleme stratejisi izleniyor.
Bu kapsamda açıklanan ortak bildiride yer alan 541 ve 550 sayılı BM kararlarına atıfla, tarafların Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) tanınmamasına olan bağlılıkları yeniden teyit edildi. Bu ise, Türkiye’nin 40 yılı aşkın süredir savunduğu “iki devletli çözüm” modeline açık bir diplomatik ret anlamına geliyor.
Ankara'nın tepkisi nerede?
Stratejik ortak olarak görülen bu Türk cumhuriyetlerinin, Türkiye’nin kırmızı çizgilerinden biri olan KKTC politikasına sırt çevirmesi, Ankara açısından sessiz geçiştirilecek bir gelişme değil. Ancak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan bu yönde herhangi bir resmi tepki gelmedi.
Hakan Fidan’ın uzun yıllar MİT Başkanlığı yaptıktan sonra dış politikada en kritik pozisyona oturması büyük beklentilerle karşılanmıştı. Ancak şimdi diplomatik reflekslerin ciddi biçimde zayıfladığına dair yorumlar artıyor.
MİT’teki geçmiş, Dışişleri’nde sessizlik
Hakan Fidan, istihbarat kariyerinde sıkça tartışılan bir isimdi. 15 Temmuz darbe girişiminin önlenememesi, bu nedenle Ak Parti ve Başkan Erdoğan'ın arkasındaki halk desteğinin erimesi, Suriye politikasında yaşanan çalkantılar ve Batı’yla bozulan ilişkiler gibi birçok konuda “görev ihmali” eleştirilerine maruz kaldı. Ancak bu dönemde eleştirileri çoğunlukla FETÖ, Suriye rejimi ya da “dış mihraklar” üzerinden savuşturdu.
Bugün ise bir başka stratejik kaymanın eşiğinde: Orta Asya. Üstelik bu kez sorumluluk tek başına ona ait. Zira Dışişleri Bakanı sıfatıyla Türk dünyasının AB ile ortaklık kurduğu, Türkiye’nin ise dışlandığı bir dönemde sessizliğini korumayı tercih ediyor.
Türkiye yalnızlaşıyor mu?
Ankara, yıllardır “Türk Dünyası Vizyonu”nu dile getiriyor. TDT bünyesindeki iş birliği modelleri, tarihi bağlar, ortak kültür ve enerji diplomasisiyle şekillenen bir Orta Asya stratejisi var. Ancak bu strateji, Brüksel’in küresel etkisi ve yatırım gücü karşısında ciddi şekilde zorlanıyor.
Üstelik TDT üyelerinin Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanıması ve büyükelçi ataması diplomatik ilişkilerini derinleştirmesi, sadece dış politika değil, milli meseleler açısından da yeni bir kırılmanın habercisi.
Peki şimdi ne olacak?
AB, Çin ve Rusya arasında sıkışmış Orta Asya’ya yeni bir yön sunarken, Türkiye’nin bu masada daha fazla yalnız kalması kaçınılmaz hale geliyor. Ankara’nın sessizliği sürdükçe, kültürel bağlar ve kardeşlik söylemleri ekonomik gerçeklikler ve jeopolitik tercihler karşısında etkisini kaybediyor.
Hakan Fidan ise bu kırılma anında sessiz kalmaya devam ediyor. Dışişleri Bakanlığı, bu gelişmelere dair kamuoyuna net bir pozisyon sunmadıkça, Türkiye’nin bölgedeki etkinliği sadece sembolik düzeyde kalma riskiyle karşı karşıya.
YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM