Siyasette Ajan Genel Başkanlar ve Tarafsız Gazeteciliğin Çöküşü
Türkiye’de gazetecilik, tarafsızlık ilkesinden uzaklaşarak siyasi partilerin sözcülüğüne dönüştü. Fatih Altaylı’nın sözleriyle gündeme gelen ajan genel başkanlar tartışması, medya ve siyaset ilişkisini yeniden sorgulattı.

YUSUF İNAN YAZDI...
Siyasette Ajan Genel Başkanlar ve Tarafsız Gazeteciliğin Çöküşü
Türkiye’de siyaset ve medya arasındaki çizgi her geçen gün daha da belirsizleşiyor. Bir zamanlar tarafsız habercilik anlayışını benimsemesi gereken gazeteciler, bugün siyasi figürler gibi hareket ediyor. Gazeteci Fatih Altaylı’nın “Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti ajanıdır” sözleriyle başlayan tartışma, siyasette ajan genel başkanlar iddiasını yeniden gündeme getirdi. Ancak asıl sorun, medya ve siyasetin iç içe geçerek bağımsız gazeteciliğin yok olmasıdır.
Gazetecilikten Siyasete Geçiş ve Tarafsızlığın Kaybı
Geleneksel olarak gazeteciler kamuoyunu doğru ve tarafsız bilgilendirmekle yükümlüdür. Ancak Türkiye’de son yıllarda, kendini gazeteci olarak tanımlayan birçok ismin doğrudan siyasi partilerin sözcüsü gibi hareket ettiği gözlemleniyor. Muhalif basın kanadında yer alan gazeteciler ve YouTuber’lar, CHP adına açıklamalar yapıyor, tıpkı bir parti lideri gibi siyasi değerlendirmelerde bulunuyor.
Örneğin, Sabahattin Önkibar, Can Ataklı ve Fatih Altaylı gibi isimler, gazetecilik sınırlarını aşarak doğrudan CHP’nin söylemlerini destekleyen içerikler üretmeye başladı. Medyanın, belirli bir siyasi görüşü benimsemesi, toplumda kutuplaşmayı derinleştirirken, gerçek gazetecilik anlayışını da zedeliyor.
Yandaş Gazetecilik ve Çıkar İlişkileri
Türkiye’de medya bağımsızlığının kaybolmasının en büyük nedenlerinden biri, gazetecilerin siyasi aktörler gibi hareket etmeye başlamasıdır. Kimi gazeteciler iktidarı desteklerken, kimileri de muhalefeti savunarak finansal çıkarlar elde ediyor.
Özellikle YouTube üzerinden yayın yapan muhalif gazeteciler, Erdoğan karşıtı yayınlar yaparak popülerlik kazanıyor ve bu sayede reklam gelirleriyle yüksek kazanç sağlıyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu gazetecilerin gerçekten bağımsız olup olmadığıdır. Eğer belirli bir siyasi çizgiyi desteklemeden yayın yapamıyorlarsa, bu objektif gazetecilik değil, ideolojik bir propaganda aracına dönüşen medya düzenidir.
Fatih Portakal gibi bazı gazeteciler, farklı bir görüş belirttiğinde bile ağır eleştirilerle karşılaşabiliyor. Bu, Türkiye’de basın özgürlüğünün sadece belirli kalıplar içinde serbest olduğunu gösteriyor. Gazetecilik, bir siyasi partinin sözcüsü olmak değildir. İktidarın yanlışlarını eleştirmek kadar, muhalefetin yanlışlarını da sorgulamak gerekir.
Gerçek Gazetecilik Yeniden Tesis Edilmeli
Bugün Türkiye’de medya düzeni, gazetecilik etiğinden uzaklaşarak bir güç mücadelesine dönüşmüş durumda. Gazeteciler artık objektif haber vermek yerine, belirli bir siyasi görüşü destekleyen yorumlar yaparak kendi konumlarını güçlendirmeye çalışıyor.
Bağımsız gazeteciliğin yeniden tesis edilmesi için:
- Gazetecilerin finansal kaynakları şeffaf olmalı, bağımsız fonlarla desteklenmeli.
- Muhalefet ya da iktidar yandaşlığı yapan medya organları ve gazeteciler toplum tarafından sorgulanmalı.
- Gazetecilik etiğine uygun, her kesimi eleştirebilen ve objektif haber yapabilen isimler ön plana çıkmalı.
Bugün Türkiye’de gerçek anlamda bağımsız bir gazetecilik var mı? Cevap hayır. Muhalif gazeteciler, fonlarla ayakta kalıyor, yandaş medya ise hükümetin ekonomik destekleriyle varlığını sürdürüyor. Ancak, halkın gerçeklere ulaşabilmesi için medya organlarının bağımsız ve tarafsız olması şarttır.
YUSUF İNAN / YURTTA SULH CİHANDA SULH
Twitter : @Yusufinan2023
Instagram : yusufinan2023
Instagram : fondinan2016
Email : [email protected]
Web: www.yerelgundem.com