İMAM ALİ'NİN (A.S) GECE YARILARINDA OKUDUĞU DUA

İMAM ZEYNELABİDİN'İN (A.S) GECE YARILARINDA OKUDUĞU DUA

İMAM ALİ'NİN (A.S) GECE YARILARINDA OKUDUĞU DUA

İMAM ALİ'NİN (A.S) GECE YARILARINDA OKUDUĞU DUA

اِلَهي كَمْ مِنْ مُوبِقَةٍ حَلُمْتَ عَنْ مُقابَلَتِها بِنِقْمَتِكَ وَ كَمْ مِنْ جَريرَةٍ تَكَرَّمْتَ عَنْ كَشْفِها بِكَرَمِكَ اِلَهي اِنْ طالَ في عِصْيانِكَ عُمْري وَ عَظُمَ في الصُّحُفِ ذَنْبي فَما اَنَاْ مُؤَمِّلٌ غَيْرَ غُفْرانِكَ وَ لا اَنَاْ راجٍ غَيْرَ رِضْوانِكَ اِلَهي اُفَكِّرُ في عَفْوِكَ فَتَهُونُ عَلَىَّ خَطيئَتي ثُمَّ اَذْكُرُ الْعَظيمَ مِنْ اَخْذِكَ فَتَعْظُمُ عَلَىَّ بَلِيَّتي آهٍ اِنْ اَنَاْ قَرَأتُ في الصُّحُفِ سَيِّئَةً اَنَاْ ناسيها وَ اَنْتَ مُحْصيها فَتُقُولُ خُذُوهُ فَيالَهُ مِنْ مَأخُوذٍ لا تُنْجيهِ عَشيرَتُهُ وَ لا تَنْفَعُهُ قَبيلَتُهُ آهٍ مِنْ نارٍ تُنْضِجُ الأكْبادَ وَ الْكُلَى آهٍ مِنْ نارٍ لِلشَّوَى آهٍ مِنْ غَمْرَةٍ مِنْ مُلْتَهِماتِِ لَظَى

İlâhî kem min mûbiqatin helumte an muqâbeletihâ biniqme-tike ve kem min cerîretin tekerramte an keşfihâ bikeremike, ilâhî in tâle fî isyânike umrî ve azume fis suhufi zenbî femâ ene muem-melun ğayra ğufrânike ve lâ ene râcin ğayra rizvânike, ilâhî ufekkiru fî afvike fetehûnu aleyye hatîeti summe ezkurul azîme min ahzike feta'zumu aleyye beliyyetî, âhin in ene qara'tu fissuhufi seyyieten ene nâsîhâ ve ente muhsîhâ feteqûlu huzûhu feyâlehu min me'hûzin lâ tuncîhi aşîretuhu ve lâ tenfe'uhu qabîle-tuhu, âhin min nârin tunzicul ekâbide vel kulâ, âhin min nârin lişşevâ, âhin min ğamretin min multehibâti lezâ.

[Allah'ım, nice günahlar var ki sen onlara karşı sabreder ve azap etmek için acele etmezsin ve sana karşı nice cüret edenler olmuştur ama sen onların hatalarını kendi kereminle örtersin.

Allah'ım, eğer ömrümün çoğunu sana isyanla geçirmişsem ve günah defterim kabarmışsa yine de senin bağışlamanı arzu ediyor ve senin rızanı ümit ediyorum.

Allah'ım, senin affını düşünüyorum. Affını düşündükçe de hatalarım bana daha hafif geliyor. Sonra da senin büyük cezalandırmanı düşünüyorum. Bunu yapınca da günahlarımdan dolayı başıma gelecek belalar (gözümde) daha da büyüyor.

Ah, amel defterime işlenmiş ve benim unutmuş olduğum kötülükleri okuduğumda sen onu sayacak ve şöyle diyeceksin: Yakalayın onu (günahlarından dolayı); vay hâline onun, artık onu ne akrabası ne de kabilesi kurtarabilir!

Ah! Böbrekleri ve ciğerleri yakıp kavuran ateş ne acı! Evire çevire yakıp kül eden ve kasıp kavuran ateş ne acı!]  

İMAM ZEYNELABİDİN'İN (A.S) GECE YARILARINDA OKUDUĞU DUA

اِلهي غارَتْ نُجُومُ سَمآئِكَ وَ نامَتْ عُيُونُ اَنامِكَ وَ هَدَأَتْ اَصْواتُ عِبادِكَ وَ اَنْعامِكَ وَ غَلَّتِ الْمُلُوكُ عَلَيْها اَبْوابَها وَ طافَ عَلَيْها حُرّاسُها وَ احْتَجَبُوا عَمَّنْ يَسْأَلُهُمْ حاجَةً اَوْ يَنْتَجِعُ مِنْهُمْ فآئِدَةً وَ اَنْتَ اِلهي حَىٌّ قَيُّومٌ لا تَأخُذُكَ سِنَةٌ وَ لا نَوْمٌ وَ لا يَشْغَلُكَ شَىْءٌ عَنْ شَىْءٍ اَبْوابُ سَمآئِكَ لِمَنْ دَعاكَ مُفَتِّحاتٌ وَ خَزآئِنُكَ غَيْرُ مُغَلَّقاتٍ وَ اَبْوابُ رَحْمَتِكَ غَيْرُ مَحْجُوباتٍ وَ فَوآئِدُكَ لِمَنْ سَأَلَكَها غَيْرُ مَحْظُوراتٍ بَلْ هِىَ مَبْذُولاتٌ اَنْتَ اِلهي الْكَريمُ الَّذي لا تَرُدُّ سآئِلاً مِنَ الْمُؤْمِنينَ سَئَلَكَ وَ لا تَحْتَجِبُ عَنْ اَحَدٍ مِنْهُمْ اَرادَكَ لا وَ عِزَّتِكَ وَ جَلالِكَ وَ لا تُخْتَزَلُ خَوآئِجُهُمْ دُونَكَ وَ لا يَقْضِها اَحَدٌ غَيْرُكَ اَللهُمَّ وَ قَدْ تَراني وَ وُقُوفي وَ ذُلَّ مَقامي بَيْنَ يَدَيْكَ نَغَصَّني مَطْمَعي وَ مَشْرَبي وَ اَغَصَّني بِريقي وَ اَقْلَقَني عَنْ وِسادي وَ مَنَعَني رُقادي كَيْفَ يَنامُ مَنْ يَخافُ بَياتَ مَلَكِ الْمَوْتِ في طَوارِقِ اللَّيْلِ وَ طَوارِقِ النَّهارِ بَلْ كَيْفَ يَنامُ الْعاقِلُ وَ مَلَكُ الْمَوْتِ لا يَنامُ بِاللَّيْلِ وَ لا بِالنَّهارِ وَ يَطْلُبُ قَبْضَ رُوحِهِ بِالْبَياتِ أوْ في آنآءِ السّاعاتِ

İlâhî ğâret nucûmu semâik ve nâmet uyûnu enâmik ve hede'et esvâtu ibâdik ve en'âmik, ve ğalletil mulûku aleyhâ ebvâbehâ ve tâfe aleyhâ hurrâsuhâ vehtecebû ammen yes'eluhum hâceten ev yenteci'u minhum fâideten ve ente ilâhî hayyun qayyûmun lâ te'huzuke sinetun ve lâ nevm, ve lâ yeşğeluke şey'un an şey'in ebvâbu semâike limen de'âke mufettihâtun ve hazâinuke ğayru muğalliqâtin ve ebvâbu rahmetike ğayru mahcûbâtin ve fevâidu-ke limen se'eleke ğayre mahzûrâtin bel hiye mebzûlâtun, ente ilâ-hil kerîmullezî lâ teruddu sâilen minel mu'minîne se'eleke ve lâ tehtecib an ehadin minhum erâdeke lâ ve izzetike ve celâlike ve lâ tuhtezelu havâicuhum dûneke ve lâ yaqzihâ ehadun ğayrak, Alla-humme ve qad terânî ve vuqûfî ve zulle maqâmî beyne yedeyke neğassanî matma'î ve meşrabî ve eğassanî birîqî ve eqlaqanî an visâdî ve mene'anî ruqâdî, keyfe yenâmu men yehâfu beyâte melekil mevti fî tavâriqil leyli ve tavâriqin nehâr, bel keyfe ye-nâmul âqilu ve melekul mevti lâ yenâmu bil leyli ven nehâri ve yetlubu qabza rûhihi bil beyâti ev fî ânâis sâ'ât.

[Allah'ım, gökyüzündeki yıldızlar parladı, insanların gözleri uykuya daldı ve mahlûkatının sesleri kısıldı. Padişahlar onların yüzlerine kapıları kapattı ve hizmetkârlar etraflarında dönmeye başladı. Onlardan hacet dilendiğinde esirgediler ya da onlar umdukları faydayı bulamadılar.

Allah'ım, oysaki sen dirisin ve daima ayaktasın. Ne uyuklamaya kapılır, ne de uykuya dalarsın. Hiçbir şey seni başka bir işi yapmaktan alıkoyamaz. Göklerinin kapısı seni çağıran için açılmıştır. Hazinelerinin kapısı sürekli açıktır. Rahmet kapılarının önünde bir mani yoktur. Nimetlerin, dileyenler için esirgenmemiş, bilakis bağışlanmıştır.

Allah'ım, sen öyle kerem sahibi bir ilahsın ki, müminlerden hacet dileyeni geri çevirmezsin. Onlardan kim senden bir şey dilerse lütfünü esirgemezsin. İzzetine ve celaline ant olsun ki, onların hacetlerini senden başkası vermez, senden başka kimse hacetlerini yerine getiremez.

Allah'ım! Hâlimi ve karşında zelil bir şekilde duruşumu görüyorsun. Yiyecek ve içeceğimin tadı kalmamış, karnım aç olduğu hâlde lokmalar boğazımdan inmiyor, başımı rahatça yastığa koyamıyorum; uykularım kaçmış, uyuyamıyorum. Ölüm meleğinin gece veya gündüz ansızın kapıyı çalacağından korkan biri nasıl uyuyabilir ki? Ya da ölüm meleğinin gece ve gündüz uyumadığını, geceleyin veya gündüz saatlerinde ruhunu almak peşinde olduğunu bilen akıllı biri nasıl uyuyabilir ki?]

Bu dua okunduktan sonra secdeye varılır ve alın toprağa değdiğinde şöyle denir:

اَسْئَلُكَ الرُّوحَ وَ الرّاحَةَ عِنْدَ الْمَوْتِ وَ الْعَفْوَ عَنّي حينَ اَلْقاكَ

Es'elukerrûhe ver râhete indel mevt vel afve annî hîne elqâk.

[(Allah'ım!) Ölüm anında huzur ve rahatlığı ve seninle mülakat ettiğimde affını dilerim.]

www.bilgetabirci.com / İslami Rüya Tabirleri