Trump Kremlin’e Yürüyor, Putin Ukrayna’da Oyalanıyor

Putin’in Ukrayna işgaliyle başlayan süreç, Rusya’yı yalnızlaştırırken, Trump’ın Kremlin’e doğru ilerleyen stratejik hamleleri küresel dengeleri yeniden şekillendiriyor. Akademik ve jeopolitik bir bakışla analiz ettik.

Editor1

May 11, 2025 - 23:37 Updated: May 12, 2025 - 00:09

Trump Kremlin’e Yürüyor, Putin Ukrayna’da Oyalanıyor

YUSUF İNAN YAZDI...

Trump Kremlin’e Yürüyor, Putin Ukrayna’da Oyalanıyor: Küresel Satrançta Rusya’nın Stratejik Hezimeti

Rusya'nın Yüzyıl Hatası mı?

Rusya Federasyonu’nun 2014’te Kırım’ı ilhak etmesiyle başlayan jeopolitik kayma, 2022’de Ukrayna’nın topyekûn işgaliyle bir tarihsel kırılma noktasına dönüştü. Başkan Vladimir Putin’in, Avrupa ile enerji merkezli ekonomik bağları güçlendirirken, İslam dünyasıyla stratejik yakınlaşma ve sıcak denizlerde derinleşme hedefi, Ukrayna işgaliyle tersine döndü. Bu adım, sadece jeopolitik dengeleri değil, Rusya’nın tarihsel kimliğini ve bölgesel pozisyonunu da yerinden etti.

ABD ve NATO: Rusya'nın Davetsiz Misafirleri

Ukrayna krizi, Putin’in bir “koruma operasyonu” olarak sunduğu müdahalenin, aslında NATO’nun Doğu Avrupa'daki ilerleyişine davetiye çıkardığı gerçeğini gözler önüne serdi. Rusya’nın stratejik hatası, ABD ve müttefiklerini Karadeniz’e, Baltıklar’a ve Kafkasya’ya daha da yakınlaştırdı. Artık yalnızca Polonya sınırında değil, doğrudan Rusya’nın çevresinde NATO bayrakları dalgalanıyor. ABD'nin Ukrayna ile imzaladığı nadir elementler anlaşması ise, Batı’nın bu coğrafyada geçici değil, kalıcı olduğunu net biçimde ortaya koydu.

Putin’in Gururu, Trump’ın İlerlemesi

İşgal sonrası diplomatik çözüm için Batı’ya, özellikle Türkiye’ye yapılan dolaylı çağrılar, Putin’in stratejik yalnızlığını görünür hale getirdi. ABD Başkanı Trump’ın ise bu boşluğu kullanarak, Çin-Rusya eksenini gevşetmesi ve Kremlin’e doğru politik ilerlemesini başlatması dikkat çekici. Çin, her ne kadar diplomatik söylemde Rusya'nın yanında gibi görünse de, ekonomik bağlarını ve Batı ile iletişimini kontrollü biçimde sürdürüyor. Bu da, Moskova için “yalnız büyük güç” olmanın kaçınılmaz sonucunu doğuruyor.

Ukrayna: Yıkımın İçinden Doğan Direniş

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırıları milyonlarca sivilin ölümüne, şehirlerin yıkımına ve Avrupa’nın en büyük göç krizlerinden birine neden oldu. Ancak bu yıkım, aynı zamanda Ukrayna’da güçlü bir milli bilincin doğmasına zemin hazırladı. Zelenski liderliğindeki sivil direniş, Batı ile bütünleşme yolunda halk desteğini artırırken, post-Sovyet coğrafyadaki diğer halklara da "bağımsızlık ve özgürlük" fikrini yeniden hatırlattı.

Putin’in Alternatifi: Barış ve Reform

Putin için hâlâ zaman var. Ancak bu zaman, her geçen gün daralıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin barış çağrılarına kulak verilmesi, yalnızca savaşın sonlandırılması için değil, aynı zamanda Rusya’nın iç reform sürecini başlatması için de bir fırsat olabilir. Aksi takdirde, Aleksandr Dugin gibi ideolojik maceraperestlerin etkisiyle Rusya, yeni kopuşlara ve iç gerilimlere sürüklenebilir.

Rusya İçin Yeni Bir Jeopolitik Gerçeklik

Ukrayna ve Kırım işgali, Rusya’nın eski müttefiklerinin güvenini büyük ölçüde sarstı. Özbekistan’dan Kazakistan’a, Moldova’dan Belarus’a kadar birçok ülke, Moskova’nın gelecekteki adımlarını daha temkinli izliyor. Bu da Türkistan coğrafyasındaki uyanışa zemin hazırlarken, Türkiye başta olmak üzere bölgedeki aktörlerin daha aktif rol oynamasına olanak tanıyor.

Trump Kremlin’de Kahve İçer mi?

Bu metaforun gerçekliğe dönüşmesi, sadece Rusya’nın değil, dünyanın siyasi geleceğini de değiştirebilir. Trump’ın "barış" söyleminin ardında, aslında Kremlin’e uzanan bir etki alanı genişletme stratejisi yatıyor. Eğer Putin mevcut politikalarını sürdürürse, Batı’nın doğuya ilerlemesi sadece askeri değil, diplomatik ve ekonomik bir işgale de dönüşebilir.

Rusya İçin Dönüm Noktası

Putin’in Ukrayna işgali ile başlattığı bu süreç, Rusya’nın yüzyıllık kazanımlarını bir anda silip süpürebilir. Güçlü liderlik, yalnızca askerî kabiliyetten değil; öngörü, müzakere ve geri adım atabilme erdeminden de beslenir. Eğer Putin bu tuzağı göremedi ya da görmek istemediyse, tarih onun bu kararını bir çöküşün başlangıcı olarak yazacaktır.

Dünya ise bir kez daha, büyük güçlerin oyununda küçük halkların nasıl ezildiğine tanıklık ediyor.