Nazlı Ilıcak'ın hapse girmeden önceki gecesi…

 Bülent Eczacıbaşı'na atfedilen, aslında Yılmaz Özdil'in kaleme aldığı bir yaz

Nazlı Ilıcak'ın hapse girmeden önceki gecesi…

Nazlı Ilıcak'ın hapse girmeden önceki gecesi…

NURSUN EREL YAZDI

Nazlı Hanım, "Bülent Bey'in Başını belaya mı sokacaksınız?" derken kendisinin ertesi gün hapse gireceğini demek biliyordu…

Son günlerde Bülent Eczacıbaşı'na atfedilen, aslında Yılmaz Özdil'in kaleme aldığı bir yazı (*) dolaşıyordu paylaşımlarda, nefis bir yazıydı, hayran olmuştum,  ben de paylaştım… 

Aslında yazıyı okurken, "ben sanki bu cümleleri bir yerlerden hatırlıyorum" gibi bir kuşku girmişti aklıma ama "esas olan içeriktir," deyip paylaştım işte…

Derken, Facebook hesabıma çınnn diye bir mesaj geldi :

- Bu yazıyı Eczacıbaşı yazmaz. Eğer bir işadamı bugün Türkiye'de böyle bir yazı yazmışsa boşuna dikta rejiminden söz ediyoruz demektir…

Mesajdaki imza, Ayşe Nazlı Ilıcak

Başımdan aşağı kaynar sular döküldü… 

Nazlı Hanım, siyasi atmosferin göbeğinde yaşayan, yarım asrı aşan gazeteciliğinin ötesinde İstanbul'daki iş camiasıyla, büyük olasılıkla Eczacıbaşı ailesiyle de yakınlıkları olan bir isimdi çünkü. 

Hata yapmıştım demek… Hemen  araştırdım… Yazı gerçekten Bülent Eczacıbaşı'na ait değilmiş, bu ortaya çıktı, Yılmaz Özdil 2018 yılında yazmış bu yazıyı…

Nazlı Hanım'a durumu yazarak bildirdim, "Haklısınız, hemen düzeltiyorum" dedim. Benim bu "herkese açık!"paylaşımımı okuyan ve paylaşanlardan da özür diledim ve yazıyı gece yarısı hesabımdan kaldıracağımı bildirdim, bu kez Nazlı Hanım'dan yine ama daha sert bir yanıt geldi:

- Bülent Bey'in başını belaya mı sokacaksınız?

Ben: 

- Böyle bir kastımız olamaz tabii ki… Çok hoşuma gitmişti, çok cesur bulmuştum…

Diye yanıt verdim.

Fakat Nazlı Ilıcak'ın "Eğer bir iş adamı bugün Türkiye'de böyle bir yazı yazmışsa boşuna dikta rejiminden söz ediyoruz demektir…" sözü uzun süre kafamı kurcaladı… 

Yıllarını dikta rejimleriyle  ve vesayetle mücadeleye ayıran, bu uğurlarda hapislere girip çıkan Nazlı Hanım'ın sözlerinde bugünkü hükümetin  aslında bir "dikta rejimi" olduğu îmâsı yok muydu?  

Oysa ilk başta Recep Tayyip Erdoğan'la AKP kurucularına sınırsız destek vermemiş miydi? Cezaevinden yazdığı mektupta bile Erdoğan'a (**) "el eleydik" dememiş miydi?

Üstelik Ergenekon ve Balyoz kasırgası sürerken pek çok yazısında,  hapse atılan askerleri acımasızca eleştirmemiş miydi?

Bu düşünceler kafamı kurcalarken, benim özür dileyip, geceyarısı paylaşımdan kaldırma sözü verdiğim yazıya yorumlar devam ediyor, yıllarca ekonominin nabzını en iyi tutan gazetecilerden, meslektaşım Nurhan Yönezer "bir iş adamı böyle yazı yazmaz" diyor… Bir dost ise, "Nursun yahu, yazısını Bülent Eczacıbaşı'na mâl ettiğin Yılmaz Özdil'e ayıp olmadı mı şimdi?" diye soruyor. 

Yılmaz Özdil'in de bir Facebook sayfası var biliyorum, "gerçi o bizim paylaşımlarımıza filan bakmaz" diye düşünüyorum, onun için, Özdil'e de telefonla mesaj göndererek düştüğüm hatayı ve Nazlı Ilıcak'ın uyarısıyla düzeltme yaptığımı aktarıyorum, Özdil, teşekkür ediyor, "Nazlı Hanım ne demişti?" Diye soruyor, yazıyorum:

"Eğer bir iş adamı bugün Türkiye'de böyle bir yazı yazmışsa boşuna dikta rejiminden söz ediyoruz demektir…

İşte gece bu mesajlar paylaşımlar, yorumlarla o kadar yoğun geçiyor ki şaşırıyorum:

- Demek insanlar gelinen noktada o kadar bunalmış ki, bilgi edinme, söz söyleme, yorum yapma özgürlüğünü artık kendilerini daha özgür hissettikleri sosyal medyada arıyorlar…

Karanlık gece, yerini soğuk, puslu, "kurşun gibi ağır havaya"  4 Aralık sabahına bırakıyor… 

Günün inanılmaz haberi:

Nazlı Ilıcak hapse (***) giriyor… 

Ne oldu, neden? 

Detaylar  ortaya çıkıyor, Nazlı Ilıcak,  2016 yılında yazdığı bir yazı nedeniyle Orhan Kapıcı ismindeki Cumhuriyet savcısının açtığı davayla ilgili hüküm giymiş,  istinaf  yeni onaylamış… İşin ilginç yanı Nazlı Ilıcak'ın o tarihli yazısını bulmak imkansız, yazdığı gazete bütün yazılarını sayfalarından çıkarmış…

Benim aklımda bir önceki gece var…  Nazlı Hanım, "Bülent Bey'in Başını belaya mı sokacaksınız?" derken kendisinin ertesi gün hapse gireceğini demek biliyordu…

Keşke o yazıyı "Bülent Eczacıbaşı yazmış olsaydı" diyorum… 

Ya da o yazıyı hepimiz bir kez daha paylaşsak, yüzler, binler, milyonlar  yeniden paylaşsa… (****)

https://t24.com.tr/yazarlar/nursun-erel/nazli-ilicak-in-hapse-girmeden-onceki-gecesi,42578

NURSUN EREL / T24