Risaletin En Büyük Delili: “Mu‘cizât-ı Ahmediye”nin Birinci Zeyli
Bediüzzaman’ın Mu‘cizât-ı Ahmediye eseri, Hz. Muhammed’in (asm) risaletini aklî ve naklî delillerle ispat eden bir başyapıt olarak dikkat çekiyor.
Editor1
Risaletin En Büyük Delili: “Mu‘cizât-ı Ahmediye”nin Birinci Zeyli
BİLGE TABİRCİ / İSTANBUL
Peygamberliğin Ebedî Delilleri
Bediüzzaman Said Nursî’nin kaleme aldığı Mu‘cizât-ı Ahmediye eseri, Hazreti Muhammed’in (asm) peygamberliğini ispat eden mucizeleri sistemli biçimde anlatan eşsiz bir kaynak kabul ediliyor. Bu eserinin “On Dokuzuncu Söz” kısmına bağlı Birinci Zeyl bölümünde, İslam Peygamberi’nin (asm) risaletinin aklî ve naklî delillerle nasıl tasdik edildiği kapsamlı şekilde ele alınıyor.
Üç Büyük Delilden İkincisi
Bediüzzaman, insanlara Rabbi’ni tanıtan üç büyük “muarrif” (tanıtıcı) olduğunu belirtir:
-
Kâinat kitabı
-
Hazreti Muhammed (asm)
-
Kur’an-ı Azîmüşşân
Bu bölümde ikinci delil olarak Hazreti Muhammed’in (asm) peygamberliği, akıcı bir dille şu şekilde tasvir edilir:
“Dünya bir mescit, Mekke bir mihrap, Medine bir minberdir. Bu mescidin imamı Resûlullah’tır (asm). Bütün müminlere imam, insanlığa hatip, tüm peygamberlere reis, evliyaya ise liderdir.”
Bediüzzaman, onu adeta kâinatın manevi hatibi olarak tarif eder. Arapça metinlerde yer alan ifadesiyle:
لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ (Allah’tan başka ilah yoktur)
Bu kelimenin Hazreti Muhammed (asm) tarafından bütün insanlığa ilan edildiğini, önceki peygamberlerin ve evliyanın da onu tasdik ettiğini bildirir.
Tevrat ve İncil’deki İşaretler
Bediüzzaman, Hazreti Muhammed’in (asm) geleceğine dair Tevrat ve İncil’de de işaretler bulunduğunu ifade eder. Yine meşhur kâhinlerin, irhasat denilen önceden haber verilen alametlerin, şakk-ı kamer (ayın yarılması) gibi mucizelerin onun hak peygamber olduğuna delil olduğunu kaydeder.
Hâşiye: Hüseyin-i Cisrî’nin Risâle-i Hamîdiye adlı eserinde bu işaretlerin 114 tanesinin bile tahrif edilen kitaplardan ayıklanarak gösterildiğini belirtir.
Bediüzzaman, Hz. Muhammed’in (asm) eşsiz güzel ahlakı, doğruluğu, cesareti, ibadet hayatındaki samimiyeti ile davasında ne kadar gerçek olduğunu da net biçimde ortaya koyar.
Asr-ı Saadet’e Hayali Yolculuk
Üçüncü bölümde Bediüzzaman, okuyucuyu hayalen Asr-ı Saadet’e götürür. Burada Hazreti Muhammed’in (asm) elinde mucizeler dolu bir kitap, dilinde hakikat yüklü bir hitapla insanlığa, cinlere, meleklere ve tüm varlığa seslendiğini anlatır.
“Ey insan! Sen kimsin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” gibi en temel soruları cevaplandırarak insanın aklını aydınlattığını vurgular.
Kâinata Bakışın Değişmesi
Dördüncü kısımda, Peygamber Efendimiz’in (asm) getirdiği nur ile kâinatın manasının değiştiği anlatılır. Onun rehberliği olmadan evrenin anlamsız, korkutucu, bir matemhane gibi görüneceğini; onun getirdiği ilim ve nurla ise dostane, hizmet eden varlıklarla dolu, canlı bir zikirhaneye dönüştüğünü ifade eder.
İnsan Onurunun Kurtuluşu
Beşinci bölümde, insana verilen aklın —nur olmadan— onu mutsuzluğa, elem ve gam yüküne dönüştürebileceğini söyler. Peygamber’in (asm) getirdiği imanla ise insanın, acizliğini bile bir güç ve kulluk makamına dönüştürerek, mahlukat içinde en değerli konuma yükseldiğini anlatır.
Sonsuz Rahmetin Tebliğcisi
Altıncı kısımda, Hz. Muhammed’in (asm) hem ebedi saadetin müjdecisi, hem Allah’ın rahmetinin ilan edicisi, hem de ilahi isimlerin yeryüzünde keşfedicisi olarak tarif edilir.
“Onu risaleti cihetiyle bakarsan, bir hakikatin delili, bir saadet vesilesi, bir nur kandili olarak görürsün.” ifadeleriyle de resmedilir.
Arabistan’daki Büyük Değişim
Yedinci ve sekizinci bölümlerde, Resûlullah’ın (asm) Arabistan gibi farklı kabilelerin vahşi, inatçı ve dağınık toplumlarını nasıl kısa sürede yüksek ahlaka sahip, medeni bir topluma dönüştürdüğü örneklendirilir.
“Yüz filozof bile yüz yılda yapamazdı, onun bir yılda yaptığı inkılabı.”
diyerek bu dönüşümün büyüklüğüne dikkat çekilir.
Samimiyet ve Cesaretin Zirvesi
Dokuzuncu bölümde, Hazreti Muhammed’in (asm) davasını, büyük düşman kitlelerinin önünde, pervasızca, dürüstçe ve samimi biçimde savunduğunu, bunun insanlık tarihinde eşsiz bir örnek olduğunu anlatır.
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰي
“O, kendiliğinden konuşmaz, ona vahyedilenden başka”
ayetini de aktararak bu güvenin kaynağını açıklar.
Akıl ve Merakın Tatmini
Onuncu kısımda, Peygamber’in (asm) haber verdiği âhiret, kıyamet ve cennet gibi büyük meselelerin, insanın en derin merakını tatmin ettiğini, aklı huzura erdirdiğini anlatır.
Büyük Dua ve Evrensel Katılım
On birinci ve on ikinci bölümlerde Bediüzzaman, Hazreti Muhammed’in (asm) duasını insanlığın, hatta tüm mahlukatın âmin diyerek desteklediğini ifade eder. Onun duası ile insanların değersizlikten yüce makamlara yükseldiğini, kainatın bile bu duaya iştirak ettiğini vurgular.
Kur’an’ın Mucizeleri
On üçüncü ve on dördüncü kısımlarda ise Kur’an’ın bir mucizeler hazinesi olduğunu, sadece kelime tekrarı değil; insanın her ihtiyacına cevap veren bir öğreti sistemi olduğunu açıklıyor. Kur’an’daki tekrarların dahi bir mucize olduğu, zikrin, duanın, emrin ve irşadın doğası gereği tekrarın aslında gerekli olduğunu söylüyor.
Arapça dua ve salavat kısmının anlamı da şöyledir:
“Ey Rabbimiz! Kur’an’ı bize her dertten şifa, hayatımızda ve ölümden sonra dost, dünyada arkadaş, kabirde yoldaş, kıyamette şefaatçi, sıratta nur, cehennemden perde ve cennette refik eyle. Bütün güzelliklere rehber ve önder kıl. Fazlınla, cömertliğinle, rahmetinle, ey ikram sahiplerinin en ikramlısı, ey merhametlilerin en merhametlisi!”
“Ey Allah’ım! Hikmetli Furkan’ı kendisine indirdiğin Efendimiz Muhammed’e, O’nun âline ve ashabına salat ve selam eyle.”
Sonuç ve Özet
Bu eser, Hazreti Muhammed’in (asm) peygamberliğini; akıl, vicdan ve kalbin birlikte ikna olacağı şekilde, hem tarihî hem mantıksal delillerle açıklayan önemli bir kaynak niteliğindedir. Kur’an’ın mucizeleri ve Resûlullah’ın (asm) getirdiği hakikatlerin evrensel bir kurtuluş çağrısı olduğunu vurgulayan Bediüzzaman, modern insanın hâlâ bu mesajı duymaya muhtaç olduğunu hatırlatıyor.
www.bilgetabirci.com
