Kan Parası Tartışması: Adalet mi, Linç mi?

Şükriye Aci’nin tazminat anlaşması nedeniyle şikayetini geri çekmesi “kan parası” tartışmasını yeniden alevlendirdi. Uzmanlar, tazminatın yasal bir hak olduğunu vurgularken, sosyal medyada hedef gösterilen kadınlara karşı linç kültürüne dikkat çekiyor.

Kan Parası Tartışması: Adalet mi, Linç mi?

“Kan Parası” Tartışması: Adalet mi, Linç mi?

YEREL GÜNDEM / ANKARA

Şikayetten Vazgeçildi, Tartışma Büyüdü

Eyüpsultan’da 17 yaşındaki Timur Cihantimur’un kullandığı araçla çarpması sonucu yaşamını yitiren Oğuz Murat Aci’nin eşi Şükriye Aci’nin şikayetinden vazgeçmesi, kamuoyunda “kan parası” tartışmasını yeniden alevlendirdi. Cihantimur ailesiyle yapılan tazminat anlaşması, sosyal medyada sert tepkilere neden olurken, uzmanlar bu tepkilerin hukuk sistemine ve mağdur yakınlarının yasal haklarına zarar verebileceğine dikkat çekiyor.

Türk hukuk sisteminde “kan parası” ifadesi yer almasa da, tazminat hakkı yasal ve meşru bir hak olarak tanımlanıyor. Ancak özellikle kadınların bu haklarını kullanması, kamuoyunda “para karşılığı affetme” şeklinde algılanarak linç kültürünü besliyor.

Tazminat Hukuki Bir Haktır

Şikayetten vazgeçildiğini duyuran Şükriye Aci’nin avukatı Ahmet Aslan, “maddi ve manevi zararların giderildiği” gerekçesiyle dört müştekinin şikayetini geri çektiğini, kamuoyunda dile getirilen 100 milyon TL’lik anlaşmanın ise gerçek dışı olduğunu ifade etti. Aslan, “devasa miktarlarda maddi menfaat sağlandığı iddiası doğru değil” dedi.

Ancak ailenin tüm bireyleri bu kararda birleşmiş değil. Hayatını kaybeden Oğuz Murat Aci’nin babası Özer Aci, şikayetten vazgeçmediklerini söyleyerek “kan parası” iddialarına karşı çıktı. “Oğlumun kanı yerde kalmayacak” diyerek adalet mücadelesine devam edeceklerini vurguladı.

Ceza Davası Devam Ediyor

Taksirle ölüme neden olma suçu Türk Ceza Kanunu’na göre şikayete bağlı olmaksızın kamu adına soruşturuluyor. Bu nedenle Aci ailesinin şikayetini geri çekmesi davayı düşürmüyor. Ancak kazada yaralanan dört kişinin de şikayetten vazgeçmesi, davanın Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmesine yol açtı. Bu durumda sanık hakkında uygulanabilecek ceza 2 ila 6 yıl arasında. Sanığın 17 yaşında olması ise cezada 1/3 oranında indirim anlamına geliyor; yani cezai yaptırım 4 yıla kadar düşebilir.

Gülbahar: “Tazminat Talebi Meşrudur, Linç Edilemez”

Kadın hakları savunucusu ve avukat Hülya Gülbahar, Türkiye’de tazminat sisteminin haksız fiil mağdurlarının hayatını güvence altına almak için var olduğunu belirtti. Gülbahar, “Kan parası gibi kavramlar yerine destekten yoksun kalma tazminatı ya da manevi tazminat gibi hukuki terimler kullanılmalı” dedi.

Gülbahar, kadınların nafaka ve tazminat haklarını kullanmasının toplumda “para için şikayet eden kadın” şeklinde yorumlandığını ve bunun açık bir psikolojik şiddet olduğunu vurguladı. Bu algının, özellikle mağdur kadınların tazminat davası açmaktan çekinmesine neden olduğunu söyledi.

Şükriye Aci: “Bu Devletin Verdiği Bir Haktı, Ben Erkenden Aldım”

Tartışmaların merkezindeki isim olan Şükriye Aci ise kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. “Bu devletin bana vereceği bir haksa, ben sadece erkenden almış oldum” diyerek kararı maddi bir kazanç olarak değil, duygusal ve psikolojik yıpranmaya karşı bir adım olarak değerlendirdiğini belirtti.

Aci, “Oğlumun geleceğini ve kendi sağlığımı düşündüm. Zaten ciddi bir ceza verileceğini bilseydim bu yola girmezdim” diyerek aldığı kararı savundu. Ailenin diğer fertlerinin sürece müdahale ettiğini de iddia etti.

Adalet Sadece Hapisle Sağlanmaz

Gülbahar, ceza adaletinin sadece hapis cezası etrafında dönmemesi gerektiğini, “onarıcı adalet” kavramının Türkiye’de daha çok tartışılması gerektiğini belirtti. Bu tür yaklaşımların toplumsal barışa katkı sunduğunu, cezayı sadece intikam aracı olarak görmeyen bir adalet sisteminin daha insani ve kalıcı çözümler sunabileceğini ifade etti.

Gazetecilere: “Hak Temelli Dil Kullanın”

Gülbahar, gazetecilerin olayları aktarırken tarafsız kalmanın ötesinde, hak temelli bir dil kullanması gerektiğini belirtti. “Anne acısını işlerken eşin ve çocuğun yaşadıklarını görünmez kılmayın. Bu mesele bir kadının çıkarı değil, bir toplumun adalet duygusu meselesidir” dedi.

Medyanın dilinin toplumun adalet algısını şekillendirdiğini hatırlatan Gülbahar, linç kültürüne karşı durmanın yalnızca hukukçuların değil, gazetecilerin ve tüm kamuoyunun ortak sorumluluğu olduğunu vurguladı.

www.yerelgundem.com