Cumhurbaşkanına Hakaret Davaları: İfade Özgürlüğü ve Halk Desteğinin Erozyonu

Cumhurbaşkanı Avukatlarının Rolü: Stratejik Hata mı?

Cumhurbaşkanına Hakaret Davaları: İfade Özgürlüğü ve Halk Desteğinin Erozyonu

YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM

Cumhurbaşkanına Hakaret Davaları: İfade Özgürlüğü ve Halk Desteğinin Erozyonu

Son yıllarda Türkiye'de artan "Cumhurbaşkanına hakaret" davaları, ifade özgürlüğü ve hukuk devleti ilkeleri konusunda geniş çaplı tartışmalara yol açıyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda düşünce ve ifade özgürlüğü teminat altına alınmış olmasına rağmen, pek çok vatandaş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret suçlamasıyla karşı karşıya kalıyor. Bu durum, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halk nezdindeki desteğini zayıflattığına dair görüşleri güçlendirirken, son anketlerde de halkın bu davalardan rahatsız olduğu net bir şekilde görülüyor.

Cumhurbaşkanına Hakaret Davalarının Yükselişi

Cumhurbaşkanına hakaret davalarının, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görevde olduğu dönemde diğer dönemlerle kıyaslandığında dramatik bir artış göstermesi dikkat çekiyor. Türkiye’de pek çok vatandaş, sosyal medya paylaşımları ya da basit eleştirileri nedeniyle "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla mahkemeye çıkarılıyor. Bu durum, sadece ifade özgürlüğü savunucuları tarafından değil, geniş bir kesim tarafından da eleştiriliyor.

Anayasaya göre düşünce özgürlüğü, suç olmayan fikirlerin ifade edilmesini güvence altına alır. Ancak son yıllarda, bu ilkenin sınırlarının "Cumhurbaşkanına hakaret" davaları aracılığıyla genişletildiği ve sınırlandırıldığı yönünde bir algı oluştu. Özellikle eleştiri ve hakaret arasındaki sınırın bulanıklaşması, hukuk sisteminin siyasi bir baskı aracı olarak kullanıldığına dair kaygıları artırıyor.

Cumhurbaşkanı Avukatlarının Rolü: Stratejik Hata mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatlarının bu davaların açılmasında oynadığı rol, bu eleştirilerin merkezinde yer alıyor. Erdoğan’ın avukatlarının, hakaret davalarını bizzat takip ederek ve açılmasını isteyerek, her eleştiriyi dava konusu haline getirmesi, hem hukuki bir yük hem de siyasi bir strateji hatası olarak değerlendiriliyor.

Son yapılan anketler, bu davaların halk arasında olumsuz bir etki yarattığını açıkça gösteriyor. Pek çok vatandaş, bu tür davalar nedeniyle düşüncelerini açıkça ifade etmekten çekinir hale geliyor. Halkın, ifade özgürlüğünün kısıtlandığına dair duyduğu endişe, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a olan desteği de zayıflatıyor. Bu davalar, özellikle gençler ve muhalif seçmenler arasında Erdoğan karşıtı bir algının güçlenmesine neden oluyor.

Peki, Erdoğan’ın avukatları bu durumu neden görmüyor ya da görüyorsa neden müdahale etmiyor? Bu sorunun birkaç olası yanıtı var:

  1. Yargı Yoluyla Eleştirileri Susturma Stratejisi: Avukatların bu davaları açmasının, eleştirileri hukuki yollarla susturma çabası olduğu iddia ediliyor. Ancak bu strateji, kısa vadede etkili görünse de uzun vadede Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti için geri tepebilir. Eleştirilerin bastırılması, halk arasında ifade özgürlüğünün yok sayıldığına dair bir algı yaratıyor ve bu da Erdoğan’a olan desteğin erimesine neden oluyor.

  2. Kamuoyundan Kopukluk: Erdoğan’ın avukatlarının, halkın bu tür davalara gösterdiği tepkinin farkında olmaması da bir başka olasılık. Özellikle sosyal medya ve çeşitli anketlerde halkın artan memnuniyetsizliği gözle görülürken, avukatların bu davaların Erdoğan’a zarar verdiğini anlamakta geciktiği düşünülebilir. Bu, kamuoyu ile siyasi elitler arasındaki bağın zayıfladığını gösteriyor olabilir.

  3. Siyasi Kumpas İddiaları: Bazı çevrelerde, bu davaların açılmasının Erdoğan ve AK Parti’yi Türk milleti ile karşı karşıya getirmeye yönelik bir "kumpas" olduğu düşünülüyor. Bu görüşe göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatları bu durumu ya fark edemiyor ya da bilinçli olarak engellemiyor. Davalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imajını zedeleyerek, halk desteğini eritme amacı taşıyan bir strateji olarak görülüyor olabilir. Ancak bu strateji, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı zor durumda bırakırken, AK Parti'nin kitlesel desteğini de baltalıyor.

Türk Milleti’nin Devlete Olan Aidiyet Duygusu Zayıflıyor

Bu davaların bir diğer etkisi de halkın devlete olan aidiyet duygusunun zayıflaması. Vatandaşların, devlete karşı eleştiri ya da görüş belirtme haklarının kısıtlandığını düşünmesi, devlete olan güveni ve bağlılığı da olumsuz etkiliyor. Özellikle genç nesil, bu tür davalar sonucunda kendini dışlanmış hissediyor ve devlete olan aidiyet duygusu kayboluyor. Bu da uzun vadede, hem AK Parti’nin tabanını daraltıyor hem de toplumsal huzursuzluğa yol açıyor.

Siyasi Bedel: AK Parti ve Erdoğan’a Desteğin Erozyonu

Anketler, Cumhurbaşkanına hakaret davalarının, Erdoğan’ın halk desteği üzerinde olumsuz etkiler yarattığını gösteriyor. AK Parti, yıllarca halkın geniş kesimlerinin desteğini alarak iktidarda kaldı, ancak bu tür davalar, partinin halkla kurduğu duygusal bağın zedelenmesine neden oluyor. Özellikle özgürlükçü, genç ve muhalif seçmenler, bu davalar nedeniyle AK Parti’ye olan desteğini hızla kaybediyor.

Bu tür davalar, Erdoğan’ın imajına ve siyasi geleceğine zarar veriyor. Eğer bu süreç kontrol edilmezse, Erdoğan ve AK Parti’nin uzun vadede daha geniş bir seçmen kaybıyla karşı karşıya kalması muhtemel.

Sonuç: İfade Özgürlüğüne Saygı ve Hukukun Üstünlüğü

Türkiye'de "Cumhurbaşkanına hakaret" davalarının artması, halkın ifade özgürlüğü üzerindeki baskıları derinleştirirken, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halk desteğini zayıflattığı net bir şekilde görülüyor. Bu davaların stratejik bir hata olduğu ve uzun vadede Erdoğan ve partisinin halkla olan bağını kopardığı açık. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatlarının bu durumu görmezden gelmesi, siyasi bir kumpas olarak da yorumlanabilir.

Hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğüne saygı gösterilmediği sürece, Türkiye’de demokrasi ve siyasi istikrarın zarar görmesi kaçınılmazdır. İktidarın, bu süreçleri daha dikkatli yönetmesi ve halkla yeniden güçlü bir bağ kurması, gelecekteki siyasi başarısı için kritik öneme sahip.

YUSUF İNAN / GAZETECİ - YAZAR

www.sehitlerolmez.com