Mustafa Hoca’nın Hikayeleriyle Unutulan Güzelliklere Yolculuk

Yazar Naci Konyar, Mustafa Hoca’nın sohbetlerinden yola çıkarak günümüzde az rastlanan karşılıksız iyilikleri ve vefayı anlatıyor. Geçmişin insanlık dolu hatıralarıyla dolu duygusal bir yazı.

Mustafa Hoca’nın Hikayeleriyle Unutulan Güzelliklere Yolculuk

Mustafa Hoca’nın Hikayeleriyle Unutulan Güzelliklere Yolculuk

YEREL GÜNDEM / TAŞOVA / AMASYA

Bir dostun gönlünden geçen: Parayla ölçülemeyen iyilikler
Toplumlar, geçmişten bugüne uzanan hikâyeleriyle kök salarken; bu hikâyelerin satır aralarında insanlığı yaşatan iyilikler saklıdır. Yazar Naci Konyar, Taşova’nın kıymetli isimlerinden Mustafa Hoca’nın sohbetinden süzülen, bugün belki de yalnızca hayal edebileceğimiz iki hatırayı kaleme aldı. Bu anılar, dostluğun, vefanın ve karşılıksız iyiliğin yaşanmış örnekleriyle dolu bir dönemin kapısını aralıyor.

Bir öküzün ardındaki derin dostluk
Yolaçanlı Hüseyin Gürel ve Uluköylü Seyit Ahmet Malkoç asker arkadaşlarıydı. Hüseyin’in öküzünün eşi ölmüş, yenisini alma imkânı yok. Halini dostuna anlatınca, Uluköylü arkadaşı pazardan ona en iyisinden bir kömüş öküz alır. 300 liraya alınan öküz için satıcı 100 lirasını almaz çünkü Hüseyin’in halini bilmektedir. Seyit Ahmet de bu 100 lirayı almaz ve “Ben de senden 200’ü almıyorum” der. Hüseyin gözyaşları içinde dostunun boynuna sarılır. Bu hikaye, yardımın yalnızca maddi değil, gönül dolusu da yapılabileceğini gösteriyor.

Köprü altındaki rençperin onuru
Bir diğer anı, 1970’lerde Yolaçan’da ev yaptırmakta olan Mustafa Hoca’nın Taşova’da öküz satmak zorunda kaldığı günlerden geliyor. Paraya ihtiyacı olan hocayı gören “Purtul Kadir” lakaplı Kadir Dayı, onu köprünün altından çağırır ve kavaklıkta kemerinden çıkardığı zarfı uzatır: “Sen rençpersin, 400 liralık öküzleri 200’e verme. Al bu parayı, ne zaman istersen ödersin.” Mustafa Hoca, tütününü satıp emaneti geri verir. Kadir Dayı, “İhtiyacın varsa kalsın” der. Bu, güvenin ve vefanın sessizce dile geldiği nadir anlardan biridir.

Mazinin izinde, bugünün susuzluğunda
Naci Konyar, bu yazıyı neden kaleme aldığını “susuzluk” kelimesiyle anlatıyor. Belki yaş aldığımız içindir, belki de insan ilişkilerinin kuraklaştığı bu çağda geçmişe olan özlemimizdendir. O eski dostluklar, sokak aralarındaki selamlar, hayır adına yapılan yardımlar ve bir tebessümün bile yettiği günler artık çok uzak gibi.

Geçmişin değerleri, bugünün ihtiyaçları
Günümüzde insanlar saygı yerine kıskanılmayı, iyilik yerine güç ve gösterişi tercih ediyor. Eski mahalle kültüründe ise iyilik çok konuşulmaz, yapılırdı. Şimdi ise bu güzelliklere duyulan özlem, onlardan bahsetmemize neden oluyor. Mustafa Hoca gibi insanlar, geçmişin temiz duygularını bugüne taşıyan canlı birer köprü.

Gönül evleri inşa edenlerden biri: Mustafa Hoca
Mustafa Hoca, tıpkı Yunus Emre’nin “Benim işim sevi için, gönüller yapmaya geldim” dizelerinde olduğu gibi, gönül dostu bir insandır. Anlattıkları yalnızca yaşanmış anılar değil; yitirdiğimiz değerlere tutulan birer fenerdir. O, sohbetiyle, duasıyla ve hikayeleriyle bize kim olduğumuzu hatırlatan bir insanlık pusulasıdır.

Bu yazı, Mustafa Hoca’yı ve onun anlattığı, yaşanmış iyilikleri hatırlamak ve hatırlatmak içindir. Keşke herkes büyüklerinden dinlediği bu tarz hatıraları kaleme alsa da, zamanın kaybettirdiklerini yeniden hatırlayabilsek…

www.yerelgundem.com