Küresel Krizin Anatomisi: Kim Kazandı, Kim Kaybetti? Trump mı, Putin mi?

Rusya-Ukrayna savaşı ve dünya liderlerinin stratejik hataları üzerinden küresel barışın inşası için sevgi ve adalet temelli yeni bir vizyon sunuluyor. Osmanlı örneğiyle desteklenen bu analiz, insanlığın geleceğine ışık tutuyor.

Küresel Krizin Anatomisi: Kim Kazandı, Kim Kaybetti? Trump mı, Putin mi?

YUSUF İNAN YAZDI...

Dünya Dengelerinin Kırılma Noktası: Savaşların Ötesinde Sevgi ve Adalet Stratejisi

Küresel Krizin Anatomisi: Kim Kazandı, Kim Kaybetti?

Son yıllarda dünya siyaset sahnesinde yaşanan krizler, yalnızca devletlerin sınırlarını değil, insanlığın ortak kaderini de derinden etkiledi. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, sadece bir askeri operasyon değil, modern çağın stratejik, kültürel ve siyasal kodlarını yeniden yazan bir kırılma anıydı. Bugün soruluyor: Kim kazandı? Trump mı, Putin mi, Zelenskiy mi, Erdoğan mı?

Görünen o ki, savaşın kazananı yok. Kaybedenler listesi ise hayli uzun. Putin ve Rusya, Ukrayna'ya karşı başlattıkları işgalle tarihsel bir stratejik hata yaptılar. Ukrayna'nın ulusal bilincini ve vatan sevgisini uyandırdılar. Eskiden Rus kültürüyle iç içe olan bir toplum, şimdi dünyaya açılan bir kimlik kazandı. Bayraklarının kıymetini öğrendiler. Topraklarına olan aidiyet duyguları pekişti. Savaşla birlikte Ukrayna sadece ülkesinde değil, tüm dünyada bir diaspora halkına dönüştü. Küresel sempati kazandı. Artık Ukrayna sadece bir coğrafya değil, bir kimliktir.

Putin, uyuyan devi uyandırdı.

NATO'yu kendi sınırlarına taşıdı. Kendi hinterlandını, kendi elleriyle Batı’ya açtı. Rusya'nın bölgesel gücü aşındı, uluslararası itibarı dramatik biçimde zayıfladı. Suriye'de kazanılan mevziler, Suudi Arabistan'la kurulan ticari ilişkiler, sıcak denizlere inen Rus stratejisi, Ukrayna işgaliyle çöktü.

Öte yandan, ABD ve Trump yönetimi, akıllıca bir stratejik zemin oluşturdu. Trump’ın ‘sert güç’ yerine ‘kültürel güç’ stratejisini benimsemesi, Coca Cola ve Hollywood gibi markalarla daha önceden başlayan kültürel etkiyi büyütme fırsatı sundu. Trump’ın doğrudan sıcak çatışmalardan ziyade paylaşım ve diyalog kültürünü destekleyen söylemleri, ABD’ye yeni bir hegemonya kurma şansı verdi. Ancak bu şansı sürdürebilmek, sevgiyi, adaleti ve paylaşımı merkezine alan bir politikayla mümkündü. Trump bu fırsatın kapısını araladı, ama iç siyasetindeki karmaşalar yüzünden tam anlamıyla değerlendiremedi.

Zelenskiy ve Ukrayna

Zelenskiy, savaşın trajedisinden bir kahraman figürü doğurdu. Ukrayna'yı uluslararası sistemde görünür kıldı. Avrupa'nın kalbinde bir dayanışma ruhu oluşturdu. Ancak Ukrayna ağır bedeller ödedi: Şehitler, yıkılan şehirler, parçalanan aileler… Yine de Ukrayna, ulusal direnciyle insanlık tarihinde yeni bir örnek teşkil etti.

Türkiye ve Erdoğan

Türkiye ve Erdoğan, bu kaotik tabloda denge siyaseti izledi. Ne Rusya'yı tamamen karşısına aldı, ne Batı ile köprüleri attı. Tahıl koridoru anlaşması gibi diplomatik başarılar, Türkiye'nin stratejik önemini artırdı. Ancak iç politika ve ekonomik krizler, bu başarıların gölgelenmesine neden oldu.

Çin ve Şi Jinping

Çin ve Şi Jinping ise sabırla bekledi. Çatışmalardan doğrudan taraf olmadan, Batı ile Rusya'nın çatışmasından kazanç sağlamaya odaklandı. Çin, hem ekonomik hem de politik olarak alternatif bir süper güç inşa ediyor. Ancak aşırı pragmatizm, Çin'in uluslararası algısında soğuk ve menfaatçi bir imaj yaratıyor.

İngiltere ve Avrupa

İngiltere ve Avrupa ülkeleri, Ukrayna'ya destek vererek bir bütünlük görüntüsü sunsalar da, ekonomik maliyetler, enerji krizleri ve iç siyasi istikrarsızlıklar yüzünden kendi halkları nezdinde güven kaybı yaşadı. Avrupa, kendi içinde kırılgan bir birlik olduğunu bir kez daha gösterdi.

Küresel Barışın Gerçek İnşası: Sevgi ve Adalet

Bugün geldiğimiz noktada, dünyanın asıl ihtiyacı yeni bir silahlanma yarışı değil, sevgi ve adalet temelli yeni bir küresel stratejidir. Osmanlı İmparatorluğu, sevgiyi ve adaleti merkeze alarak yüzlerce yıl dünyaya hükmetti. Hoşgörüyle, merhametle, kültürel etkileşimle şehirlerin kapıları açıldı. Topla tüfekle girilen yerler ise her zaman yeni bir savaşa gebe kaldı.

Osmanlı, sevgi ve adaletten sapmaya başladığında çöküş kaçınılmaz oldu. Adalet terazisinin şaşması, hoşgörünün yerini zorbalığa bırakması, koca bir imparatorluğu tarihin sahnesinden sildi. Bugün dünya liderlerinin ders çıkarması gereken en temel hakikat budur: Sadece kaba güçle kazanılan topraklar değil, sevgi ve adaletle fethedilen kalpler ebedidir.

Trump ve ABD: Tarihi Bir Fırsat

Trump’ın başlattığı "sıcak savaşlar yerine organik üretim, ticaret ve paylaşım" vizyonu doğru yolda bir adımdı. Eğer ABD, sadece askeri gücüne değil, kültürel ve insani gücüne yatırım yaparsa, dünya barışını inşa etme potansiyeline sahip olur. Dinler arası diyalog, kültürel paylaşım ve insanlığın ortak değerleri üzerine inşa edilen bir sistem, sıcak çatışmaların yerine "ortak kalkınmayı" koyabilir.

Dünya İçin Yeni Bir Vizyon

Küresel barışın yolu, sevgi ve adaletin yeniden devletlerin strateji kitaplarına yazılmasından geçer. Savaş değil, kültürel etkileşim. Rekabet değil, paylaşım. Sömürü değil, dayanışma. Korku değil, güven inşa edilmelidir.

Yeni dünyanın liderleri, tarihin fısıltılarını dinlemeli: "Kalpleri fethetmeden toprakları koruyamazsınız."

Bu büyük değişim, küçük ama anlamlı adımlarla başlayacaktır: Tarımda organik üretime yönelmek, kaynakları adil paylaşmak, eğitimde insanlık değerlerini öne çıkarmak, dinler ve kültürler arasında gerçek diyaloglar kurmak. Ancak böyle bir strateji, sadece devletleri değil, tüm insanlığı kurtarabilir.


YUSUF İNAN / YURTTA SULH CİHANDA SULH

Twitter : @Yusufinan2023
Instagram : yusufinan2023
Instagram : fondinan2016
Email : [email protected] 

Web: www.yerelgundem.com