Orta Asya’nın Kıbrıs bildirisine imzası Türkiye ile bağları zedeliyor mu?
Orta Asya ülkelerinin Kıbrıs Cumhuriyeti yanlısı bildiriyi imzalaması Türkiye ile ilişkilerde soru işaretleri doğurdu. Ekonomik çıkarlar ve stratejik dengeler bu kararın arkasındaki en büyük etkenler olarak öne çıkıyor.

Orta Asya ülkelerinden Kıbrıs çıkışı: Yatırım ve denge siyaseti mi, Türk birliğinde kırılma mı?
YEREL GÜNDEM / ANKARA
Orta Asya’nın Kıbrıs bildirisine imzası Türkiye ile bağları zedeliyor mu?
Avrupa Birliği ile Orta Asya ülkeleri arasında düzenlenen ilk zirvede Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın imzaladığı ortak bildiri, Türkiye’de geniş yankı uyandırdı. Bildiride, yalnızca Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) kuruluşuna karşı çıkan Birleşmiş Milletler kararlarına bağlılık vurgusu yer aldı. Bu tutum, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) çatısı altında yürütülen Türk dünyası iş birliği projelerinin geleceği açısından soru işaretlerine yol açtı.
Ekonomik çıkar mı, diplomatik öncelik mi?
Kazak analist Kazbek Beysebayev’e göre, 12 milyar euro’luk Avrupa yatırımı sözü Orta Asya ülkeleri için ciddi bir cazibe yarattı. Kırgız uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Chinara Esengul da, dış politikada duygusal tepkilerden çok reel çıkarların öncelendiğini belirtti: “Kıbrıs meselesi Orta Asya’nın stratejik öncelikleri arasında değil.”
Bu durum, Türkiye ile kültürel ve tarihsel bağlara rağmen, Orta Asya ülkelerinin AB gibi aktörlerle ilişkilerinde pragmatik davranmayı tercih ettiğini gösteriyor. Özbek analist Rafael Sattarov ise açık konuşuyor: “Bu ülkeler Kuzey Kıbrıs’ı umursamanın bedelini ödeyemez.”
Kıbrıs’ın statüsü Orta Asya’da neden gündem değil?
Kıbrıs meselesi, Orta Asya ülkelerinin tarihinde aktif dış politika alanında yer almayan bir konu. TDT üyelerinin KKTC’ye bakışı, büyük ölçüde tarafsız ya da sessiz destek niteliğinde. Ancak bu zirveyle birlikte ilk kez aktif biçimde Kıbrıs Cumhuriyeti tezine destek verilmiş olması, statükoyu sarsıyor. Dr. Razak Uulu’ya göre, KKTC’nin TDT’deki gözlemci üyeliği bu bildiriyle gölgelenmiş durumda.
Ankara nasıl yanıt verdi?
Türkiye ilk etapta sessiz kaldı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 24 Nisan’daki açıklaması, konunun aile içi mesele gibi ele alındığını gösterdi. “Biz prensip olarak ailevi konuları kamuoyu önünde tartışmamayı tercih ediyoruz,” diyen Fidan, Türk dünyası ile ilişkilerin zedelenmeyeceğini vurguladı.
Uzmanlara göre, Türkiye bu süreçte baskıdan çok, stratejik sabır ve diyalog yoluyla ilerlemeyi tercih ediyor. Eski Kazak diplomat Beysebayev, Türkiye'nin müttefiklerine doğrudan baskı uygulamadığını, sadece dayanışma beklediğini belirtiyor.
KKTC’nin tanınması mümkün mü?
Uzman görüşleri bu konuda ikiye ayrılıyor. Bazıları, KKTC’nin tanınmasının dünya düzeninde büyük bir kırılma olmadan mümkün olmayacağını vurguluyor. Ancak Beysebayev, “Bir zamanlar bağımsız Kazakistan da hayaldi, KKTC de bir gün tanınabilir” diyerek iyimserliğini koruyor.
Diğer taraftan Özbek uzman Sattarov, Kırım ve Donbas gibi örnekleri hatırlatarak çifte standart riski nedeniyle bu adımın kolay atılamayacağını belirtiyor. Kırgız uzman Dr. Esengul ise realist bir tutumla, duygusal yakınlığın diplomatik tanımaya dönüşmesinin kısa vadede mümkün olmadığını vurguluyor.
Türkiye'nin stratejisi ne olabilir?
Uzmanlar, Türkiye’nin KKTC’nin statüsünü yükseltmek için diplomatik temaslarını artırabileceğini, ancak bunun baskıdan çok öneri ve iş birliği temelinde olacağını ifade ediyor. TDT bünyesinde KKTC’nin gözlemci konumdan daha etkin bir statüye geçmesi gündeme gelebilir. Özbek uzman Ilkhamov’a göre, bu tür bir adım, Orta Asya ülkelerinin AB bildirisini telafi etme girişimi olarak da yorumlanabilir.
Türkiye Orta Asya’da etkisini koruyabilir mi?
Türkiye’nin bölgede Çin ve Rusya gibi aktörlerle rekabet ettiği bir denklemde, AB gibi yeni oyuncuların yatırımları Orta Asya'nın dış politik tercihlerinde ağırlığını artırıyor. Ancak uzmanlar, Türkiye’nin kültürel, askeri ve jeopolitik yönlerden hâlâ önemli bir aktör olduğunu kabul ediyor.
Dr. Chinara Esengul, “Türkiye'nin Orta Asya’daki yeri kalıcıdır ama bu bölge çok yönlü diplomasiyi tercih ediyor,” diyerek durumu özetliyor.