İstanbul Ansiklopedisi dizisi toplumsal kutuplaşmayı nasıl yansıtıyor?

İstanbul Ansiklopedisi dizisi, muhafazakâr ve seküler kimlikler arasında yaşanan çatışmaları bireysel hafıza, tiyatro sahneleri ve bastırılmış geçmişler üzerinden ele alıyor.

İstanbul Ansiklopedisi dizisi toplumsal kutuplaşmayı nasıl yansıtıyor?

İstanbul Ansiklopedisi dizisi toplumsal kutuplaşmayı nasıl yansıtıyor?

Muhafazakâr ve seküler kimlikler arasında kırılgan camlar, bastırılmış geçmişler

İYİ PSİKOLOG / TÜRKİYE

Netflix’te yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi dizisi, yalnızca iki kadının geçmişle ve şehirle hesaplaşmasını değil, aynı zamanda Türkiye’deki muhafazakâr–seküler ayrımının kişisel hafızalardaki izdüşümlerini de sahneye taşıyor. Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur ve T24 editörü Hazal Sipahi, T24 YouTube kanalında yayınlanan Ekran Aşkına programının son bölümünde bu diziyi psikolojik, sosyolojik ve kültürel yönleriyle ele aldı.

Camın arkasında kalan hikâyeler

Dizinin başkarakteri Zehra, Amasya’dan İstanbul’a mimarlık okumaya gelen bir genç kadın. Onun hikâyesi, annesinin eski dostu olan cerrah Nesrin ile yollarının kesişmesiyle başlıyor. Camlar, yansımalar, mesafeler ve bastırılan duygular, karakterlerin kişisel tarihlerinin anlatımında görsel metaforlar olarak kullanılıyor. Gezi Parkı’na bakan bir restoranda başlayan ilk sahne, İstanbul’un kişisel ve politik katmanlarını temsil ediyor.

Başörtüsüz ama inançlı karakterler neden hâlâ görünmüyor?

Programda en dikkat çekici sorulardan biri, başörtüsü takmayan ama inançlı olan kadınların neden temsil edilmediği üzerineydi. Bu durum, hem muhafazakâr hem de seküler kimliklerin ekran anlatılarında tek boyutlu şekilde işlendiğini gösteriyor. Zehra karakteri, namaz kılabilen ama örtünmemiş bir kadın olarak iki kimliği aynı anda taşıyor. Ancak senaryonun ilerleyen bölümlerinde, bu kimlik çatışması bazen fazla didaktik, bazen de zorlama sembollerle anlatılıyor.

Kişisel ansiklopediler ve bastırılmış geçmiş

Zehra’nın kişisel İstanbul ansiklopedisi, tiyatro sahneleri ve akademik ödevler üzerinden inşa ediliyor. Aynı zamanda annesiyle olan ilişkisi ve yalanlarla örülü çatışmaları, bu bireysel tarihin bastırılan parçaları olarak yer buluyor. Zehra, tiyatro sahnesinde çok kimlikli olmanın ne anlama geldiğini anlatırken, aslında Türkiye’de kadın olmanın çelişkilerini de temsil ediyor. Fakat bu anlatımın zaman zaman tekrar eden sembollerle fazla “öğretici” olduğu eleştirisi de programda dile getiriliyor.

Nesrin ve Aylin: Yasak bir aşkın izleri

Dizinin önemli karakterlerinden biri olan Nesrin, çocuk yapmadığı için bencil ilan edilen, ama geçmişte hem ailesine hem hastalarına hem de eski partnerine bakım veren bir figür. Nesrin ile Aylin arasındaki kırgınlık ise yüzeyde bir küslük gibi görünse de, altında romantik ve bastırılmış bir aşkın izlerini taşıyor. İzleyicinin yalnızca varsayarak anlayabileceği bu ilişki, LGBTQ+ temsiliyeti açısından dizinin daha cesur davranabileceği bir alanı işaret ediyor.

Sanat da ayrımcılıktan muaf değil

Dizide tiyatro sahneleri, hem karakterlerin kimlik arayışlarını ifade ettikleri hem de laik–muhafazakâr gerilimlerinin bir kez daha sahnelendiği alanlar haline geliyor. Tiyatro öğretmeninin idealleştirilmemesi ve oyuncu seçiminde belli kalıplara uyanları tercih etmesi, sanat dünyasında dahi ayrımcılığın nasıl işlediğini gösteriyor. Zehra'nın verdiği tiratlar, bir yandan kimliklerin toplumsal inşasına dair önemli ipuçları sunsa da, bazı izleyiciler için fazlaca açıklayıcı ve didaktik bulunuyor.

Kapanma, açılma değil; arafta kalma

Zehra’nın başörtüsü meselesi üzerinden verdiği mücadele, net bir karar değil; bir arafta kalma halini temsil ediyor. Tıpkı Nesrin’in gitmek ile kalmak arasında yaşadığı gelgitler gibi… Her iki karakter de İstanbul’a kendi yükleriyle geliyor ve bu şehir onların kişisel hafızalarında eksik ama güçlü bir ansiklopediye dönüşüyor.

Dizi neden izlenir, neden izlenmez?

İstanbul Ansiklopedisi, yaratıcı anlatı biçimi ve güçlü oyunculuklarıyla dikkat çekiyor. Özellikle Canan Ergüder ve Müjde Ar’ın performansları övgü topluyor. Ancak muhafazakâr–seküler çatışmasının yeni bir şey söylemediği, sembollerle dolu “tuğla” anlatının zaman zaman izleyiciyi yorduğu da belirtiliyor. Dizinin, Türkiye’deki kadınların kimlik mücadelesini ele alırken daha cesur adımlar atabileceği fikri öne çıkıyor.

www.iyipsikolog.com