Ege Neden Sallanıyor? Büyük Deprem Riski Gerçek mi?
Ege Denizi’nde son günlerde artan depremler, bölgedeki büyük deprem riskini gündeme taşıdı. Uzmanlar, Helen Yayı’nın 7,5 büyüklüğünde depremler üretebileceğini söylüyor. Tsunami riski sınırlı, ancak eğitim şart.

Ege Neden Sallanıyor? Büyük Deprem Riski Gerçek mi?
YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Deprem uzmanları uyarıyor: Ege Denizi, Helen Yayı nedeniyle büyük sarsıntılara açık bir bölge
Son dönemde Ege Denizi’nde meydana gelen ve Türkiye’nin güneybatısında hissedilen depremler, bölgedeki sismik riskleri yeniden gündeme taşıdı. 3 Haziran'da Marmaris açıklarında 5,8, ardından Datça yakınlarında 5 büyüklüğünde depremler kaydedildi. Depremler sonrası Muğla'da birçok kişi panik halinde binalardan atladı, 75 kişi yaralandı, bir kişi panik atak sonucu hayatını kaybetti.
Peki Ege neden bu kadar sık sarsılıyor? Uzmanlara göre bu sorunun cevabı yeryüzünün milyonlarca yıl süren hareketlerine dayanıyor.
Afrika levhası yılda 33 mm kuzeye doğru kayıyor
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi’nden Doç. Dr. Yasemin Korkusuz Öztürk, Ege Denizi'nin Afrika levhasının Avrasya levhası altına dalmasıyla oluşan dalma-batma kuşağında yer aldığını belirtiyor. Bu hareket yılda ortalama 33 milimetrelik bir kayma anlamına geliyor.
Bu kuşak, Yunanistan’ın güneyinden başlayarak Girit, Rodos ve Ege adaları boyunca uzanıyor. Helen Yayı adı verilen bu aktif fay hattı, Ege ve Akdeniz’deki birçok depremin doğrudan kaynağı.
7,5 büyüklüğünde depremler mümkün
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Jeofizik Profesörü Tuncay Taymaz, Helen Yayı’nın 7,5 büyüklüğünde depremler üretebileceğini vurguluyor. Tarihsel kayıtlara göre bölgede hem büyük sarsıntılar hem de tsunamiler meydana gelmiş durumda. Örneğin, 1856 Girit depreminde 600’den fazla kişi hayatını kaybetmiş, Kandiye kenti neredeyse tamamen yıkılmıştı.
Taymaz, benzer depremlerin yüzlerce yıl arayla tekrarlandığını ancak bu bölgede orta büyüklükte depremlerin neredeyse sürekli yaşandığını belirtiyor.
Tsunami riski var mı?
1956’da Helen Yayı üzerinde meydana gelen Amorgos depremi, 10 metreye kadar varan tsunami dalgaları oluşturmuştu. Ancak uzmanlar, Ege Denizi’ndeki ada yapısının doğal bir tampon görevi görmesi sayesinde Türkiye kıyılarında tsunami etkisinin daha sınırlı kaldığını söylüyor.
2020 Samos ve 2017 Gökova-Kos depremlerinde dalga boyu iki metreyi geçmedi. Taymaz, su derinliğinin az olması ve adaların ‘dalgakıran’ etkisi yaratmasının bu durumu açıkladığını ifade ediyor.
Ege’deki topografya Himalayalar’dan bile fazla
Tuncay Taymaz, bölgenin jeolojik yapısına dikkat çekerek, “Fethiye Körfezi’nden Toros Dağları’nın zirvesine kadar 6,5-7 km’lik topoğrafik fark var. Bu, Himalayalar’daki farktan bile fazla” diyor. Bu fay hareketleri kıyıların alçalıp yükselmesine, dere yataklarının ve verimli alüvyon arazilerinin oluşmasına neden oluyor.
Kaplıcalar, sıcak su kaynakları ve maden suları gibi yer altı zenginlikleri de aktif fay zonlarının yüzeydeki işaretleri olarak öne çıkıyor.
Depremler Ege’nin kültürel mirasını da etkiledi
Efes, Afrodisyas gibi birçok antik kentin geçmişte depremler nedeniyle terk edildiği biliniyor. Batı Anadolu’da 262 yılında yaşanan büyük bir deprem, Efes Antik Kenti’ni de ciddi şekilde etkilemişti. Bu tarihsel veri, gelecekte de benzer olayların yaşanabileceğini gösteriyor.
Doç. Dr. Öztürk, bu geçmişin bizlere önemli bir ders sunduğunu belirterek, “Deprem kuşaklarında yaşıyoruz. Bu bilinçle yaşamak zorundayız” diyor.
Deprem eğitimi anaokulundan başlamalı
Uzmanlar, büyük depremlerin ne zaman olacağını bilmenin mümkün olmadığını ancak hazırlıklı olmanın yaşamsal önemde olduğunu vurguluyor. Öztürk, “Camdan atlamak ya da panik atak geçirmek yerine, doğru müdahale için eğitim şart. Anaokulundan itibaren tatbikatlar ve bilinçlendirme çalışmaları yaygınlaştırılmalı” diyor.
Ege kıyılarında depremle birlikte yaşam bir zorunluluk. Sismik aktivitenin kaçınılmaz olduğu bu bölgede atılacak her adım, muhtemel bir felaketin etkisini azaltma açısından büyük önem taşıyor.