Dilek İmamoğlu’ndan Emine Erdoğan’a Mektup: İyi Niyet Göstergesi mi, Siyasi Hamle mi?
Dilek İmamoğlu’nun Emine Erdoğan’a yazdığı mektup, siyasi iletişim açısından yeni bir tartışmayı başlattı. Bu mektup yargıya müdahale mi, yoksa iyi niyetli bir çağrı mı? Zamanlaması ve etkileri analiz ediliyor.

Dilek İmamoğlu’ndan Emine Erdoğan’a Mektup: İyi Niyet Göstergesi mi, Siyasi Hamle mi?
YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Cezaevinden Siyasete Uzanan Bir Mektup
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’a yazdığı açık mektup, siyaset gündemini yeniden şekillendirdi. Marmara ve Bakırköy Cezaevlerindeki kadın tutukluların İstanbul dışındaki cezaevlerine sevk edilmesi nedeniyle çocuklarından koparıldığını ifade eden Dilek İmamoğlu, bu duruma Aile Yılı kapsamında duyarlılık gösterilmesini talep etti.
Saygılı ve dikkatle kaleme alınmış mektup, “siyaset üstü bir vicdan çağrısı” olarak sunulsa da, kamuoyunda ve siyaset kulislerinde mektubun zamanlaması ve amacı sorgulanıyor.
Zamanlaması Manidar mı?
Ekrem İmamoğlu hakkında devam eden yolsuzluk, rüşvet ve irtikap dosyaları nedeniyle yargı süreci ilerlerken, ailesinden gelen bu türden bir iletişim çabası bazı kesimler tarafından stratejik bir hamle olarak yorumlanıyor. Özellikle İmamoğlu’nun cezaevine girmesiyle birlikte sert söylemlerine devam etmesi, CHP lideri Özgür Özel ile yaşanan gerilim, kamuoyunda “çift yönlü strateji” izlenimi yaratıyor.
Bir yandan Özel’in agresif muhalefetiyle siyasi baskı artırılırken, diğer yandan Dilek İmamoğlu aracılığıyla Emine Erdoğan’a iletilen mesajın yumuşatma girişimi olarak okunması kaçınılmaz hale geliyor.
“Siyaset Üstü” Mesaj Ne Kadar Samimi?
Dilek İmamoğlu’nun kullandığı saygılı dil, mektubu “vicdani bir çıkış” olarak sunarken, siyaset dışı mesaj içerdiği vurgulansa da, siyasi yansımalardan bağımsız değerlendirilmesi pek mümkün değil. Kamuoyunun bazı kesimleri, bu türden çağrıların yargı sürecini dolaylı olarak etkilemeye yönelik olduğunu savunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugüne kadar yargıya doğrudan ya da dolaylı bir müdahaleye kapı aralamadığı gerçeği göz önüne alındığında, bu çağrının somut bir karşılık bulma ihtimali zayıf görünüyor. Erdoğan’ın net tavrı, “Aklanıp gelsin” ifadesinde kendini buluyor.
Muhalefet Cephesinden Eleştiriler
CHP eski milletvekili Aytun Çıray’dan gelen tepki de dikkat çekici. Sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, bu mektubun mücadele azmini kıracağını ve yargıya müdahaleyi meşrulaştıracağını dile getirdi. Siyasi iletişim uzmanı Hande Karacasu’nun ise daha keskin bir üslupla mektubun yanlış bir strateji olduğunu savunması, muhalif tabanda da bu adımın tartışmalı bulunduğunu gösteriyor.
Bu durum, İmamoğlu cephesinde siyasi yönü ağır basan ancak tabanda birliği sağlamayan bir strateji izlenimine yol açıyor.
Yumuşama Çabası mı, Köprüden Önceki Son Çıkış mı?
İmamoğlu’nun siyasi geleceği belirsizlikle doluyken, hakkında yürütülen soruşturmalar, partisindeki liderlik mücadelesi ve kurultay davasının gölgesinde şekillenen bu mektup; birçok yorumcuya göre, olası bir yumuşama girişiminden çok, çıkmazda kalan bir stratejinin son hamlesi olabilir.
Siyaset yorumcuları, böyle bir diyalog zemininin oluşmasının mümkün olmadığını belirtirken, Emine Erdoğan’ın bu mektuba yanıt vermesi durumunda dahi, bunun devlet düzeyinde herhangi bir hukuki süreci etkilemeyeceğini vurguluyor.
Sonuç: Mektup Diyalog Açmazını Aşar mı?
Dilek İmamoğlu’nun mektubu iyi niyetli bir girişim olarak görülse bile, zamanlaması ve eşinin yargı süreci göz önüne alındığında bu girişimin siyasi olarak nötr kalması neredeyse imkânsız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargı süreçlerine mesafeli yaklaşımı ve hükümetin genel tavrı, bu mektubun somut sonuçlar üretmesini zorlaştırıyor.
Ancak kamuoyunda yarattığı etki, özellikle muhalefet içi dengeler açısından önemli. Bu çıkış, İmamoğlu’nun sadece hukuki değil, siyasi stratejilerde de yeni bir yol aradığının göstergesi olabilir.
Kaynak: Fuat Uğur / Tv100