Barış Süreci Şehit Ailelerini Nasıl Etkiliyor?

PKK'nın fesih kararı sonrası başlayan barış sürecine, çatışmalarda evlatlarını kaybetmiş aileler nasıl bakıyor? Şehit yakınlarının umut, endişe ve çağrıları haberimizde.

Barış Süreci Şehit Ailelerini Nasıl Etkiliyor?

Barış Süreci Şehit Ailelerini Nasıl Etkiliyor?

YEREL GÜNDEM / ANKARA

PKK’nın kendini feshetme kararıyla birlikte Türkiye’de yeni bir dönem ihtimali belirdi. Bu gelişme, yıllardır süren çatışmalarda evlatlarını kaybetmiş aileler için umutla karışık soru işaretleri doğurdu. Barış süreci kamuoyunda tartışılırken, bu sürecin en doğrudan etkilediği kişiler olan şehit aileleri, duygularını ve düşüncelerini paylaşıyor.

Farklı siyasi ve toplumsal kesimlerden gelen bu sesler, barışın yalnızca siyasi değil, aynı zamanda insani bir süreç olduğunu da ortaya koyuyor.

Oğlunu PKK Saldırısında Kaybeden Anne: “Bizi Kimse Dinlemedi”

Malatya’da yaşayan Aynur Tekedereli, 2022 yılında Kuzey Irak’ta nöbet sonrası çadırda uyurken oğlunu PKK saldırısında kaybetti. 25 yaşındaki Celal Tekedereli'nin ölümü, aile için bir dönüm noktası oldu. Aynur Hanım, yaşadığı acıyı “O şehit olduktan sonra her şey bitti benim için” sözleriyle anlatıyor.

Barış sürecine sıcak bakmayan Tekedereli, PKK'ya güvenilemeyeceğini düşünüyor. Özellikle Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ihtimali kendisini rahatsız ediyor. “Güvenip de çıkaracaklar mı? Sonra ne olacak?” diye soruyor.

Ancak pişmanlık duyan, suça karışmamış kişilerin Türkiye’de yaşamalarına karşı olmadığını belirtiyor. Kendi acısına rağmen diğer annelere de empatiyle yaklaşarak, “Allah yardım etsin o annelere de” diyor. Barışa dair umudu, adalet ve güven temeline bağlıyor.

PKK’ya Katılan Oğlunun Ardından Barış Çağrısı Yapan Anne: “Artık Akan Kan Dursun”

Diyarbakır’da yaşayan Emine Al ise farklı bir hikaye anlatıyor. Oğlu Şiyar Al, yaşadığı ayrımcılık ve ötekileştirme deneyimlerinin ardından PKK’ya katıldı. Aile, Şiyar’ın 2015’te Cizre’deki sokağa çıkma yasakları sırasında bodrumlarda öldüğünü düşünüyor. Diğer kızı Gülistan ise “örgüt üyeliği” gerekçesiyle müebbet hapis cezası aldı.

Emine Al, yaşadığı acıyı ve sistemden gördüğü dışlamayı anlatırken, barışa duyduğu ihtiyacı şöyle özetliyor: “Benimki gitti, başkasınınki gitmesin.” Kürt kimliğinin tanınması, anadilde eğitim ve hasta mahkûmların serbest bırakılması taleplerini dile getiriyor. Barışın tek taraflı olmaması gerektiğini, devletin de adım atması gerektiğini savunuyor.

Bir Korucu Çocuğunun Gözünden Barış: “Biz Zaten Bazı Şeyleri Aştık”

Silvanlı Mehmet Bayhan, 1997 yılında PKK saldırısında hayatını kaybetmişti. Oğlu Habip Bayhan, o dönem bir yaşındaydı. Şimdi evli ve üç çocuk babası. Barışa dair umutlu ama temkinli.

PKK’nın fesih kararını olumlu bulan Bayhan, yine de silahların gömülmek yerine devlete teslim edilmesi gerektiğini savunuyor. “PKK’nın devletin uzattığı zeytin dalına icabet etmesi gerekir” diyor.

Devletçi kimliğini vurgulayan Bayhan, Kürtlerin kendi aralarında barışık olduğunu düşünüyor. “Benim yengem Türk, damadım polis. Biz zaten iç içeyiz” diyor. Öcalan’ın serbest bırakılması ihtimali için ise “Devletin kararına saygı duyarız” ifadesini kullanıyor.

Şehit bir ailenin çocuğu olarak barış çağrısı yapıyor: “Artık haklı ya da haksızı geçtik, bitti. Yeter.”

Barış Süreci Nereye Gidecek?

PKK’nın silah bırakmasıyla birlikte siyasi tartışmalar hız kazanmış durumda. Silahların teslimi, Öcalan’a yönelik "umut hakkı", cezaevindeki mahkûmların durumu ve anadilde eğitim gibi konular gündemin baş sıralarında yer alıyor.

Ancak bu sürecin en önemli ayağı, çatışmaların mağduru olanların ne hissettiği. Şehit ailelerinin ortak talebi, bir daha kimsenin ölmemesi. Kimi adaletin, kimi empati ve güvenin peşinde. Her biri farklı geçmişe ve kimliğe sahip olsa da hepsi “yeter artık” diyor.

www.yerelgundem.com