Türkiye’de kadınlar tek başına ne kadar yürüyebilir?

“Doğa dişil ve orada olmanın yollarını buluyoruz”

Türkiye’de kadınlar tek başına ne kadar yürüyebilir?

Türkiye’de kadınlar tek başına ne kadar yürüyebilir?

Türkiye’de kadınlar seslerini duyurabilmek için 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü gibi tarihlerde yürüyüşler düzenliyor. Ama tüm yıl yürüyen kadınlar da var.

Yoga eğitmeni ve dağcı Şaylan Yılmaz ve bağımsız koreograf ve yönetmen Dicle Doğan bu kadınlardan ikisi.

Doğa yürüyüşleri yapan Yılmaz ve Doğan, doğanın zorluklarından daha sıklıkla karşılarına çıkan taciz gibi sorunları, aşmaya çalıştıkları engelleri ve başlattıkları girişimleri VOA Türkçe’ye anlattı.

Şaylan Yılmaz, Çanakkale Truva Yolu’nda tek başına yürürken tacize uğrayıp döndüğü yolculuktan sonra “Athenalar Yürüyor” adıyla kurduğu grupta kadınlarla birlikte yürüyor.

Dicle Doğan ise, dünyanın birçok yerinde yürüdüğünü ancak Antalya’da yaptığı doğa yürüyüşünde "terör" ihbarıyla durdurulup, jandarma tarafından evine gönderildiğini anlatıyor.

Pandemide insanların eve kapandığı günlerde Japonya’da 1200 km’lik haç yolunu yürüyen Doğan, 2015’te başlayan ilk doğa yürüyüşünden 2024’e kadar 4 bin kilometre yol katetmiş.

Doğan, İtalya'dan Fransa’ya, İspanya'dan Portekiz'e İsrail'den Filistin’e, Güney İtalya’dan Yunanistan’a, pek çok ülkede yürüyüşler gerçekleştiriyor: Antalya’da yaşadıklarını ise şöyle aktarıyor:

"Antalya'da köylüler ‘terörist olma şüphesiyle’ şikâyet ettiği içinjandarma beni durdurdu. Terörist olmadığımı anladıklarında da yoluma devam edemedim çünkü bu kez de turizm sezonu olmadığı için tek başıma yürümemden tedirgin oldular; güvenlik nedeniyle devam etmememi söylediler. ‘Peki güvenliği nasıl sağlayabiliriz?’diye sorduğumda bunun mümkün olmadığı bana sıralandı ve pes edip yürüyüşü sonlandırdım.”

"Bir erkek koruması olmadan yürürsem ne olur?”

Yoga eğitmeni ve dağcı Şaylan Yılmaz bir doğa yürüyüşünde uğradığı tacizi şöyle anlatıyor:

“Doğada tek başıma yürüme sürecim pandemi döneminde başladı. Evlere kapandığımızda artık İstanbul'da bulunmak manasız geldi ve arabamla yola çıktım. Üç ay boyunca Marmara, Ege, Akdeniz’de yolda olmaktı planım. Çanakkale'de Troya Kültür Rotası diye bir yürüyüş rotası olduğunu öğrendim ve burayı yürümek istedim. Bir erkek arkadaşımdan rica ettim. Bana üç gün eşlik etti. O kapanma ve daralma halinin tam zıttı olan genişleme ve açılma hali beni cezbetti. Ama üç gün sonra arkadaşımın geri dönmesi gerekti.”

Yılmaz, yol ayrımında kendi kendine, “Bir erkek koruması olmadan yürürsem ne olur?” diyor ve yola tek başına devam ediyor.

Şaylan Yılmaz, bir köyün ıssız bir noktasından geçerken dört genç yolunu kesiyor. O sırada yola devam etmek ve geri dönmek arasında bocaladığını anlatan Yılmaz, aklına kadın cinayetlerinde ölen hemcinslerinin adlarının geldiğini, kulağına o güne kadar kendisine yürürken dikkat etmesi yönünde yapılan telkinlerin geldiğini söylüyor. Koşarak arabasına dönüyor ve yolcuğa henüz başında son veriyor. İki gün ağladığını anlatan Yılmaz, yaşadıklarını sosyal medyada anlattığında gelen kadın dayanışma mesajları ve yürüme arzusunu gördüğünde bir karar veriyor.

Yılmaz şunları söylüyor:

“Herkes benzer bir şeyi, yolda ya da hayatının bir yerinde yaşamış. Derken kafamda bir ışık yandı. ‘Ben yürümek istiyorum, siz de yürümek istiyorsunuz. Tek başına yürüyemiyorum, siz de yürüyemiyorsunuz. O zaman gelin hep birlikte yürüyelim’ dedim ve bir duyuru paylaştım. Çanakkale Troya Kültür rotasını, yani o yürüyemediğim yolu gelin hep birlikte yürüyelim. Bu Çanakkale'den başlayan 120 kilometre süren ve Assos'ta Athena Tapınağı’nda biten yolculuğun adı ‘Athenalar Yürüyor’ olsun ve biz de bu yolculukta kendi varoluş hakkımıza kadınlar olarak doğada özgür bir şekilde var olma, yol alma hakkımıza hep birlikte sahip çıkalım dedim. Sağolsun, yüzlerce kadın yüzlerce kadın başvurdu. Bu kadar kalabalık yürümek mümkün değildi ilk ekip 30 kişi ve bir bebekle çıktığımız yolda inanılmaz güçlendirici ve dönüştürücü bir deneyim yaşadık.”

Yürüyüşlerin daha sonra çeşitli rotalarda ve farklı kadın gruplarıyla devam ettiğini anlatan Yılmaz, grubun adını aldığı Athena’nın toplumda tanrı zannedildiğini ancak koruyucu kalkanı olan bir tanrıça olduğunu ve bu yolda bir araya gelen kadınların da bu kalkanı kendilerinin var ettiğini anlatıyor.

Yılmaz, “Athenalar Yürüyor” ile yola çıkan kadınların “Hayatlarında haklarının yendiği ya da kendi sınırlarını çizmeyi ihmal ettiği yerlere dair muazzam farkındalıklar yaşadığını ve cesaretlerinin beslendiğini” söylüyor.

“En kötü ihtimallerin kulağa en fazla fısıldandığı ülke Türkiye”

Türkiye’deki uzun rotasının, en zorlayıcı deneyimlerden biri olduğunu söyleyen Dicle Doğan ise, “Başına bir şey gelme ihtimalinin dünyanın her yerinde olduğunu, yolda karşılaştığım insanlardan ve deneyimlerinden biliyorum. Kadın olarak yaşadıkları zorlukların, korkuların ve kaygıların; kadın olmanın zorluğunun evrenselliğini biliyorum. Ancak en kötü ihtimallerin kulağa en fazla fısıldandığı ülke maalesef Türkiye” diyor.

Evlendikten sonra eşiyle yürümeye başlayan Doğan “Bazen eşimle de doğaya çıkıyoruz. Yolda karşılaşılan insanlar yüzüme bakmıyor, benimle konuşmuyor. Yol deneyimi bana sorulmuyor. Eşim yürüme deneyimini anlatınca takdir topluyor, o da ‘Esas eşim 4 bin kilometreden fazla yürüdü ve bunu tek başına yaptı’ dediği zaman övgüler bir anda kaygı ve küçümseme dolu bakışlara dönüyor” diye anlatıyor.

“Doğa dişil ve orada olmanın yollarını buluyoruz”

Dicle Doğan, doğanın cinsiyeti olmadığınıdile getirerek, “Doğa senin tam olarak nasıl bir güce sahip olduğunu, kim olduğunu orada hangi sıfatla, tanımla yürüdüğünü bilmiyor, dolayısıyla da bu tanımlardan uzak olmayı en çok da başarabildiğimiz yer aslında doğa” diyor.

Doğan yürümeyi, “Sınırları kaldıran ve yeniden bir varoluş yaratan bir oluş hali” olarak tanımlıyor.

Şaylan Yılmaz ise doğanın dişil özelliklerine dikkat çekip, doğada kadınlarla bir arada olma halinin bütünleştirici gücüne dikkat çekiyor ve şunları ifade ediyor:

“Dünyanın merkezindeki magma patlayıp volkan oluyor, o volkanlar dağlara dönüşüyor ve sonra biz onların arasından yürüyoruz. Onların biraz törpülenmiş yerleri yol oluyor, oradan su akıyor. Biz onun üstünden geçiyoruz. Ve o magma, o patlama aslında doğa ananın ürettiği, kadın rahmi gibi doğrudan güzelliklere neden olan yer. Dişil olanın yaratıcılık vasfını görüyorum doğada.”

VOA