Terör Örgütü Lideri Öcalan Kurucu Önder, Şehit Aileleri ve Gazilerin Hakkını Savunan Gazeteci Terörist!

Türkiye’de kültürel figürlerin sahiplenilme biçimleri tartışma yaratıyor. Sol kültür kendi değerlerine sahip çıkarken, sağ cenahta önemli isimler dışlanıyor mu? Ayyüce Türkeş’ten Bahçeli’ye tepki, Öcalan’a “kurucu önder” ifadesi ve sağ kültürün maruz kaldığı itibarsızlaştırma süreci bu yazıda ele alınıyor.

Terör Örgütü Lideri Öcalan Kurucu Önder, Şehit  Aileleri ve Gazilerin Hakkını Savunan Gazeteci Terörist!

YUSUF İNAN YAZDI...

Sol Kültür Kimliğine Sahip Çıkıyor, Sağ Kendi Kimliğini Yok Sayıyor!

Türkiye'nin kültürel ve entelektüel dünyasında ölümsüzleşen figürlerin büyük çoğunluğu sol kültürden çıkmakta, buna karşılık sağ cenahtan gelen isimler ise sistematik şekilde görmezden gelinmekte ya da itibarsızlaştırılmaktadır.

Nazım Hikmet, hem içeride hem dışarıda sağlı sollu tüm çevrelerden sempatiyle anılırken, aynı dönemin güçlü sağ ideoloğu Necip Fazıl Kısakürek çoğu zaman ya dışlanmakta ya da küçümsenmektedir. Nazım Hikmet’in hayatı beyaz perdeye “Mavi Gözlü Dev” adıyla yüceltilirken, Hüseyin Üzmez’in “Şu Bizimkiler” kitabı Necip Fazıl ve onun çevresini adeta yerin dibine sokmaktadır.

Türk milliyetçiliği adına sayısız eser vermiş, Ülkücü gençliğin ruhunu şekillendirmiş Ozan Arif, yıllarca marjinalize edilerek ötekileştirilmiş, düşünceleriyle birlikte itibarsızlaştırılmıştır.

Bu örnekler artırılabilir.

Milli Şair Mehmet Akif Ersoy'a “mürteci” yaftası yapıştırılırken, PKK terör örgütünün elebaşını sempatik bir dille anlatan yazarlar dünya çapında saygınlık görebilmektedir. Örneğin, Yaşar Kemal, “İnce Memed” gibi romanlarla siyasi duruşu nedeniyle geniş çevrelerin gözünde ayrıcalıklı konuma yerleştirilmiştir. Buna karşılık devletçi çizgide duran şair, yazar ve siyasetçiler çoğu zaman gereken saygıyı görmemektedir.

Said Nursi, Necip Fazıl, Süleyman Hilmi Tunahan gibi isimler hayatlarının önemli kısmını zindanlarda geçirmiş, inanç ve düşünce özgürlüğü adına ağır bedeller ödemiştir. Adnan Menderes ve arkadaşları idamla cezalandırılmış, Yassıada Mahkemelerinde kamuoyunun önünde aşağılanmıştır.

Cumhuriyet döneminin en stratejik siyasi liderlerinden Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan, iktidar yolculukları boyunca sistematik baskılara ve dışlamalara maruz kalmıştır. Bugün, Alparslan Türkeş'in bu ülkede, Mehmetçiği şehit eden Abdullah Öcalan kadar bile kıymeti bilinmemektedir.

Son dönemin en önemli siyasi figürlerinden biri olan Recep Tayyip Erdoğan, bir dönem özgürlük ve demokrasinin öncüsü olarak görülürken, bugün tamamen zıt bir konuma yerleştirilmiş ve sistematik şekilde dışlanmıştır.

Bu ülkede, vatan uğruna can veren şehitlerin aileleri, kimi zaman Türk yargısı tarafından terör suçlamalarıyla yargılanmakta, soruşturmalara, tutuklamalara ve cezalandırmalara maruz kalmaktadır. Şehit aileleri ve gazilerin haklarını 26 yıldır savunan vatansever  gazeteci Yusuf İnan, 7 yıldır Ukrayna'daki evine, ailesine ve çocuklarına kavuşamamaktadır.

İmralı’da terörist başına sekreterya kuran bir sistem, aynı anda şehit ailelerini yargı kıskacına alabiliyor. Öcalan’ın en yakınındakiler “özgürlük ve barış” havarisi ilan edilirken, şehit yakınları ise “terörist” gibi muamele görüyor.

PKK, Öcalan ve onun siyasi uzantısı olan DEM Parti, hem TBMM’de hem de uluslararası alanda destek görürken, yıllardır yalnızca şehit ailelerinin sesi olmaya çalışan gazeteciler hedef gösterilmekte ve dünya kamuoyuna “terörist” diye sunulmaktadır.

Üstelik, PKK’nın lideri Abdullah Öcalan, Milliyetçi Hareket Partisi’nin lideri Devlet Bahçeli tarafından “kurucu önder” olarak tanımlanarak, milliyetçi camianın vicdanında büyük bir sarsıntı yaratmıştır.

Nazım Hikmet’in doğum ve ölüm yıldönümlerinde medyada oluşan büyük yankıyı hatırlayın. Peki ya Mehmet Akif Ersoy veya Necip Fazıl Kısakürek’in anma günlerinde benzer bir sahiplenme görüyor muyuz?

Ya da Abdurrahim Karakoç ve Ozan Arif gibi halkın gönlünde taht kurmuş değerlerin doğum ve ölüm yıldönümlerindeki sessizliğe ne demeli?

Alparslan Türkeş’in anma günlerinde yaşanan ilgisizliğe dikkat edin…

Türkiye’de “sağ” diye bir şey kaldı mı?

Varsa da, kendi değerlerine sırtını dönmüş, kendi içinden çıkanları görmezden gelen ve hatta sistemin baskılarına sessiz kalan bir hâlde.

Sol kültür ise kendi mirasına sahip çıkıyor. Zaman geçtikçe daha da güçleniyor ve saygınlık kazanıyor. Sağ cenahta ise iç hesaplaşmalar, dışlamalar ve öz değerlerden uzaklaşma, toplumsal hafızada silinmeyi beraberinde getiriyor.

YUSUF İNAN / YURTTA SULH CİHANDA SULH

Twitter : @Yusufinan2023
Instagram : yusufinan2023
Instagram : fondinan2016
Email : [email protected] 

Web: www.yerelgundem.com