Kurbanla İlgili Hadislerde Peygamber Efendimiz'den Uygulamalı Mesajlar
Kurbanla ilgili sahih hadislerde, Hz. Peygamber’in kurban ibadetine dair uygulamaları ve tavsiyeleri detaylı biçimde aktarıldı. Zamanlama, niyet, hayvan seçimi, paylaşım ve sevap yönleriyle kurbanın ruhuna ışık tutuldu.

Kurbanla İlgili Hadislerde Peygamber Efendimiz'den Uygulamalı Mesajlar
BİLGE TABİRCİ / TÜRKİYE
Kurban Namazdan Sonra Kesilir: Sünnetin Zamanı ve Hikmeti
Kurban ibadetinin uygulama biçimiyle ilgili birçok sahih hadis, Hz. Peygamber’in bu ibadete ne kadar önem verdiğini ve nasıl icra edilmesi gerektiğini bizlere açıkça bildiriyor. Cundub b. Sufyan’ın aktardığına göre, Efendimiz kurbanların bayram namazından sonra kesilmesini emretmiş, namazdan önce kesilenlerin geçersiz sayılacağını ifade etmiştir. Berâe’nin rivayetinde ise kurbanını namazdan önce kesen sahabeye "Senin kurbanın sadece et için oldu" buyurmuş ve sünnete uygun zamanın altını çizmiştir. Bu ifadeler, ibadetle ilgili hem zamanlamanın hem de niyetin ne kadar ehemmiyetli olduğunu gösteriyor.
Hz. Peygamber’in Kurban Kesimindeki Bizzat Katılımı
Rivayetler, Peygamber Efendimizin kurban ibadetine fiilen iştirak ettiğini net biçimde ortaya koyuyor. Enes b. Malik’in aktardığına göre, Resûlullah alaca ve boynuzlu iki koçu bizzat kendi elleriyle kesmiş, besmele ve tekbir getirerek bu ibadeti yerine getirmiştir. Aynı şekilde Ebû Bekre’nin rivayetinde de, hutbe sonrası iki koçun getirilip Resûlullah tarafından kurban edildiği ifade edilir. Bu hadisler, kurbanın sadece sembolik değil, fiili bir teslimiyet ve ibadet olduğunu ortaya koymaktadır.
Kurban Seçiminde Kalite ve Kusursuzluk Esastır
İslam'da kurbanlık hayvanın belli niteliklere sahip olması gerektiği yine hadislerle sabittir. Berâ b. Âzib’in rivayetinde, topal, tek gözlü, zayıf ve hasta hayvanların kurban edilemeyeceği vurgulanır. Ali b. Ebî Tâlib’in aktardığı hadiste ise göz ve kulakta ciddi kusurlar olan hayvanların da kurbanlık olarak uygun olmadığı belirtilir. Peygamberimiz, ümmetine bu konuda hassas davranmalarını, kurban ibadetini ciddiyetle yerine getirmelerini öğütlemiştir.
Kurbanın Fazileti: Her Bir Kıl İçin Bir Sevap
Kurban ibadetinin manevi getirisi hakkında da pek çok sahih rivayet mevcuttur. Hz. Zeyd b. Erkam’ın anlattığına göre, sahabeler kurbanın anlamını sorduklarında Peygamber Efendimiz, bunun Hz. İbrahim’in sünneti olduğunu belirtmiş ve "Kurbanın her bir kılı için bir sevap vardır" buyurmuştur. Özellikle yünlü hayvanların her bir kılına dahi sevap verileceği müjdesi, bu ibadetin ne denli kıymetli olduğunu gözler önüne serer.
Kurban Eti Dağıtımı: Sosyal Adaletin Bir Tezahürü
Resûlullah bazı dönemlerde kurban etlerinin üç günden fazla bekletilmesini yasaklamıştır. Ancak bu yasak genel bir hüküm olmayıp, fakirlerin çok olduğu dönemlerde uygulanmış geçici bir düzenlemedir. Hz. Âişe’nin açıklamasına göre, yasak, kurban kesemeyenlerin de et yiyebilmelerini temin etmek içindir. Sonraki yıllarda bu yasak kaldırılmış ve kurban etlerinin saklanıp tüketilmesine izin verilmiştir. Bu uygulama, hem toplumsal dayanışmayı hem de fakirlere destek olma bilincini yansıtır.
Arefe ve Zilhicce Günlerinin Değeri Kurbanla Taçlanır
Hadislerde Zilhicce’nin ilk on günü içinde yapılan salih amellerin, Allah katında en sevimli amel olduğu bildirilmiştir. Özellikle Arefe günü orucunun geçmiş ve gelecek yılın günahlarına kefaret olması, bu dönemin maneviyatını artıran bir unsurdur. Böylece kurban ibadeti, sadece bir hayvan kesimi değil, aynı zamanda zamanın kıymetinin bilindiği ve ibadetlerle süslenen bir bayram halini alır.
Kurbanın Sosyal ve Ruhî Derinliği
Ukbe b. Âmir’in rivayetinde olduğu gibi, Hz. Peygamber kimi zaman kurbanlık hayvanları sahabeler arasında paylaştırmış, geriye kalan hayvanları da kurban ettirmiştir. Bu tutum, sadece bireysel ibadet değil, toplu bir teslimiyetin de göstergesidir. Aynı zamanda kurban etrafında şekillenen bu ibadet, bir ümmet bilinci oluşturur.
Hz. Âişe’nin rivayet ettiği ve İbn Mâce’nin de kaydettiği şu hadis ise kurbanın özünü en güzel şekilde anlatır:
“Ademoğlu kurban gününde Allah katında kan akıtmaktan daha sevimli bir amel işlemiş değildir. Kurban kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla gelir. Kan yere düşmeden Allah katında kabul olunur.”
– Cundub b. Sufyan radiallahu anh şöyle rivayet etmiştir:
Kurban bayramı günü Hz. Peygamber aleyhisselam ile beraber hazır bulundum. Namazı kıldı, namazı bitirip de selam verince, namaz bitmeden önce kesilmiş olan bazı kurban etleri ile karşılaştı. Bunun üzerine: “Kim namazdan önce kurbanını kestiyse onun yerine bir kurban daha kessin. Kim kesmemiş ise besmele ile kessin” buyurdu. (Müslim)
– Berâe radiallahu anh şöyle rivayet etmiştir:
Dayım Ebu Bürde kurbanını namazdan evvel kesti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): “Senin bu koyunun yalnız et içindir” buyurdu. Ebu Burde: “Ey Allah’ın Resulü! Bende bir keçi oğlağı var” dedi. Hz. Peygamber: “Onu kurban et. Fakat senden başkasına yaramaz” buyurdu. Sonra da şunları ilâve etti: “Her kim namazdan evvel keserse ancak kendi nefsi için kesmiş olur. Her kim namazdan sonra keserse kurbanı tamam olmuş ve müslümanların sünnetine uymuş olur.” (Müslim)
– Enes radiallahu anh şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber aleyhisselam kurbanın birinci günü: “Her kim namazdan evvel kurbanını kesmiş ise iade etsin” buyurdu. Bunun üzerine birisi kalkıp: “Ey Allah’ın Resulü! Bu, et yeme arzu edilen bir gündür” dedi de komşularının ihtiyacından bahsetti. Bunun üzerine Hz. Peygamber kendisini tasdik eder gibi oldu. O kişi: “Bende bir oğlak vardır ki bence et için kesilen iki koyundan daha iyidir. Onu (kurban olarak) keseyim mi?” diye sordu. Hz. Peygamber da ona müsaade etti. Ben onun aldığı bu müsaadenin başkasına ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum. Hz. Peygamber iki koç kesti. Ardından insanlar küçük bir koyun sürüsüne doğru gidip sürüyü aralarında taksim ettiler yahut parçalara ayırdılar. (Müslim)
– Ukbe b. Âmir’in radiallahu anh haber verdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.), ona sahabelere vekaleten taksim etmek üzere bir koyun sürüsü vermişti. (Ukbe de bunları taksim ettikten sonra) geriye bir oğlak kalmıştı. Ukbe bunu Hz. Peygamber’e söylediğinde: “Onu da sen (Ravi Kuteybe arkadaşlarına dağıtmak üzere) kurban et” buyurmuştur. (Müslim)
– Enes (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber aleyhisselam aklı karalı alaca ve boynuzlu iki koç kurban etti ve bunları kendi eliyle kesti. Keserken de ayağını onların yanlarına basıp besmele çekti ve tekbir getirdi. (Müslim)
– Rafi’ b. Hadîc radiallahu anh şöyle rivayet etmiştir:
Ben: Ey Allah’ın Resulü! Yarın düşmanla karşılaşacağız. Halbuki yanımızda bıçak yok! diye sordum. “Hayvanın kendi kendine ölmemesi için acele davran. Kesim bol kan akıtan bir şeyle yapılır ve üzerine Allah’ın adı anılırsa onu ye. Yalnız dişle tırnak müstesna. Bunun sebebini anlatayım: Diş bir kemiktir (kesmez), tırnak ise Habeş halkının bıçağıdır” buyurdu. Rafi’ dedi ki: Biz bol deve ve koyun ganimetine nail olduk. Bu sırada develerden birisi kaçmıştı. Derken mücahitlerden bir kimse onu ok atıp vurdu da bu suretle hayvanı durdurdu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): “Bu hayvanlar vahşi hayvanlar gibi kaçıyorlar. Bunlardan herhangi biri kaçarsa işte böyle muamele ediniz” buyurdu. (Müslim)
– Hz. Aişe’nin radiallahu anha rivayetinde Abdullah b. Vakıd şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.) kurbanların etlerini üç günden sonraya (bırakıp) yemeyi yasaklamıştır. Abdullah b. Ebu Bekr de: Bu hususu Amre’ye andım o da bana Abdullah b. Vakıd doğru söylemiştir. Ben Hz. Aişe’yi şöyle derken duydum: Resulüllah zamanında bedeviden birçok kişi Kurban bayramına yakın Medine’ye doğru yavaş yavaş yürüyüp geldiler. Bunu gören Resulüllah “kurban etlerini üç gün tutabilirsiniz sonra kalanı dağıtınız” buyurdu. Bu yılı takip eden yılda sahabeler “ey Allah’ın Resulü birtakım insanlar kurbanlarından kaplar dolusu erzak ediniyorlar, kurban etlerinden yağ eritip biriktiriyorlar” dediler. Resulüllah: “İyi de bunu bana niçin söylüyorsunuz?” buyurdu. Sahabeler geçen sene kurban etlerinin üç günden sonra yenilmesini yasaklamıştın da ondan soruyoruz dediler. Resulüllah: “Ben o zaman ancak kütleler halinde yavaş yavaş akın edip gelen fakir bedeviden dolayı yasaklamıştım, şimdi kurban etlerinizi yeyiniz, birikiriniz ve tasadduk ediniz” buyurdu. (Müslim)
– Seleme b. Ekva’nın (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim kurban keserse bayramın üçüncü gecesinden sonra evinde kurban etinden bir şey bulunduğu halde sabahlamasın” buyurdu. Ertesi seneye girdiğimiz zaman sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü! Kurban etlerini geçen sene yaptığımız gibi mi yapacağız (yani dağıtacak mıyız)?” diye sordular. Hz. Peygamber: “Hayır (bu yıl yiyin, yedirin, azık da edinin) çünkü geçen sene halk arasında geçim zorluğu vardı. Bu sebeple kurban etlerinin halk arasında dağıtılmasını arzu ettim” buyurdu.(Müslim)
– Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
Hz. Peygamber (a.s.): “İslâm’da fera ve atira yoktur” buyurdu.
Ravi İbn Rafi’ kendi rivayetinde: Fera, hayvanın ilk doğurduğu yavrularıdır. (Cahiliyede müşrikler bu ilk yavruları putlarına) kurban ederlerdi, izahını ilâve etmiştir. (Müslim)
– Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kimin kesecek kurbanı varsa, zilhicce ayı (nın hilâli) girince kurbanını kesinceye kadar saçından ve tırnaklarından hiç bir şey kesmesin.” (Müslim, Edâhî 42. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Dahâyâ 3.)
– İbni Abbâs radıyallahu anhümâ‘dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Başka günlerin hiçbirinde, –zilhiccenin ilk on gününü kastederek– şu günlerde işlenecek amel–i sâlihten, Allah katında, daha sevimli hiçbir amel yoktur.”
– Allah uğrunda yapılacak cihad da mı üstün değildir, Yâ Resûlallah? dediler.
– “(Evet) Allah yolunda yapılacak cihad da. Ancak malını ve canını tehlikeye atarak cihada çıkan, şehit olup dönmeyen kimsenin cihâdı başka. (O, bundan üstündür), “ buyurdu. (Buhârî, Îdeyn 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 61; Tirmizî, Savm 52; İbni Mâce, Sıyâm 39.)
– Ebû Katâde radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem‘e arefe günü tutulan orucun fazileti soruldu; o da: “Geçmiş bir yılın ve gelecek bir yılın günahlarına kefâret olur” buyurdu. (Müslim, Sıyâm 196, 197. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 54; Tirmizî, Savm 48; İbni Mâce, Sıyâm 40.)
– İbni Abbâs radıyallahu anhümâ‘dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aşûre gününde oruç tuttu ve oruç tutmayı tavsiye etti.” (Buhârî, Savm 69; Müslim, Sıyâm 127, 128.)
– İbni Abbâs radıyallahu anhümâ‘dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Gelecek seneye kadar yaşayacak olursam, muharrem ayının dokuzuncu günü oruç tutarım.” (Müslim, Sıyâm 134. Ayrıca bk. İbni Mâce, Sıyâm 41.)
– Âişe radiallahu anha’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Ademoğlu kurban kesme gününde Allah katında kan akıtmaktan daha sevimli bir amel işlememiştir. O kurban kıyamet günü boynuzları kılları ve tırnaklarıyla gelecektir. Kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında hemen kabul olunur. Bu sebeple kestiğiniz kurbanlardan dolayı sıkıntı değil gönlünüz hoş olsun.” (İbn Mâce, Edaha: 3)
– Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.) boynuzlu alaca renkli iki koçu kendi eliyle keserek kurban etti. Besmele çekti, tekbir aldı ve keserken ayağını koçların sağ yanı üzerine koydu.” (Buhârî, Edâhî: 7; Müslim, Edâhî: 3)
– Berâ b. Âzib (r.a.)’den merfu olarak rivâyet ettiği hadisinde şöyle diyor:
“Topal hayvan, tek gözlü hayvan, hastalığı belli olan hayvan zayıf, ve cılız hayvanlar kurban edilmez.” (Ebû Dâvûd, Dahaya: 5; İbn Mâce, Edahî: 8)
– Ali b. ebî Tâlib radiallahu anh’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bize kurbanlık hayvan alırken göz ve kulağına dikkat etmemizi, kulağı, burnu kesik, boynuzu kırılmış hayvanlardan kurban kesmemeyi bize emretti.” (Ebû Dâvûd, Dahaya: 5; İbn Mâce, Dahaya: 8)
– Ukbe b. Âmir radiallahu anh’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kendi keseceği kurbanlık hayvanları ashabı arasında dağıttı geriye bir oğlak kalmıştı ki Ukbe bunu Rasûlullah (s.a.v.)’e hatırlatmıştı. Rasûlullah (s.a.v.) de onu da sen kendin için kurban et buyurdular.” (Ebû Dâvûd, Dahaya: 5; İbn Mâce, Dahaya: 7)
– Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Hudeybiye’de, Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber deveyi de sığırı da yedi kişi için boğazlayıp kurban etmiştik. (Ebû Dâvûd, Dahaya: 6; İbn Mâce: Dahaya: 5)
– Adiyy (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Sığır; yedi kişi için kurban olur.” Dedim ki: “Şayet karnından yavrusu çıkarsa?” “Onunla beraber yavrusunu da kes” dedi. “Ya topal hayvan ne olacak?” dedim. Dedi ki: “Kurban edileceği yere gidebiliyorsa kurban olur.” Dedim ki: “Ya boynuzu kırık hayvan ne olacak?” “Zararı yok dedi ve biz emrolunduk veya Rasûlullah (s.a.v.), bize emretti ki: Kurban edilecek hayvanların göz ve kulaklarını dikkatle inceleyip alın.” (Ebû Dâvûd, Dehaya: 5; İbn Mâce, Dehaya: 8)
– Umâra b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
A’ta b. Yesâr’dan işittim şöyle diyordu: Ebû Eyyûb el Ensârî’ye sordum; Rasûlullah (s.a.v.)’in zamanında kurbanlar nasıldı diye şöyle cevap verdi: “Kişi kendisi ve çoluk çocuğu için tek bir kurban keserdi de onun etinden kendileri de yer başkalarına da yedirirlerdi. Neticede Müslümanlar birbirleriyle övüneceğiz diye gördüğün gibi birkaç kurban kesmek durumuna geldiler.” (İbn Mâce, Dahaya: 10; Muvatta, Dahaya: 5)
– Cebele b. Suhaym (r.a.)’den rivâyete göre, adamın biri İbn Ömer (r.a.)’e kurban kesmek vâcib midir? diye sordu. O da; Rasûlullah (s.a.v.) ve Müslümanlar kurban kestiler dedi. Adam aynı soruyu tekrar edince aklını kullanıp ne dediğimi, anlamıyor musun? Rasûlullah (s.a.v.), ondan sonrada Müslümanlar kurban kestiler. (İbn Mâce, Dahaya: 2)
– Süleyman b. Büreyde (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Üç günden fazla kurban etinden yemeyiniz diye size yasaklama getirmiştim kurban kesenlerle kesmeyenler et yemekte denk olsunlar diye… Ama bu andan itibaren kurban kesen sayısı arttığı için dilediğiniz kadar yeyin yedirin ve saklayın.” (Buhârî, Edâhî: 16; Müslim, Edâhî: 5)
– Âbis b. Rebia’ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Müminlerin anası Âişe (r.anha)’ya: “Rasûlullah (s.a.v.), kurban etlerinin üç günden fazla yemeyi yasaklarmıydı? Diye sordum. Buyurdular ki:“Hayır, fakat insanlardan kurban kesen kimse az olduğu için kesmeyen kimselere yedirmek istediğinden dolayı böyle bir kısıtlama getirmişti. Bugün için biz, hayvanların paçalarını saklayıp on gün sonra yiyoruz.” (Buhârî, Edahî: 16; Müslim, Edahî: 5)
– Ebû Bekre (r.a.)’in babasından rivâyete göre:
“Rasûlullah (s.a.v.), hutbe okudu minberden indi iki koç getirtti ve onları kesti.” |Nesâî, Dahaya: 14; İbn Mâce, Dahaya: 1 Sahabe-i kiramdan Hazreti Zeyd b. Erkam (radiyallahü anh)’ın anlattığına göre; “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın ashabı: Ey Allah’ın Rasulü dediler, bayram günü kesilen kurban ne manaya gelmektedir?” Efendimiz (sallallahü aleyhi vesellem): “Bu, babanız İbrahim aleyhisselâm’ın sünnetidir.” buyurdular. Ashab: “Pekiyi, kurban kesmede bize ne gibi bir sevap var ey Allah’ın Resûlü!” dediler. “Kurbanın her bir kılı için bir sevap.” buyurdular. Ashab tekrar: “(Kesilen kurban koyun, kuzu gibi) yünlü ise ey Allah’ın Resûlü (sevabı nasıl olur)?” diye sordular. Aleyhissalâtu vesselam: “Yünün her bir kılı için de bir sevap var!” buyurdular.” (İbn-i Mâce, Sünen; Ahmed b. Hanbel, Müsned; Hâkim, Müstedrek)