İşkenceden İroniye: Sırrı Süreyya Önder’in Ardında Bıraktığı Derin İzler
12 Eylül’ün izlerini mizah ve siyasetle harmanlayan Sırrı Süreyya Önder’in yaşamı ve mirası, Mümtaz’er Türköne’nin kaleminden etkileyici bir analizle ele alınıyor.

İşkenceden İroniye: Sırrı Süreyya Önder’in Ardında Bıraktığı Derin İzler
YEREL GÜNDEM / ANKARA
12 Eylül’ün acı mirasından bugünün siyasal mizahına uzanan bir hayat
Mümtaz’er Türköne, kaleme aldığı etkileyici yazısıyla hem bir döneme hem de o dönemin tanıklığını yapan Sırrı Süreyya Önder’e dair çarpıcı bir perspektif sundu. Yazı, 12 Eylül askeri darbesinin yarattığı travmaların bireysel ve toplumsal hafızalardaki izlerini, Önder’in yaşamı üzerinden anlamlandırma çabasıyla dikkat çekti. Türköne, Önder’in hem cezaevi yıllarındaki yaşantısına hem de siyasetteki mizah dolu üslubuna ışık tuttu.
Mamak Cezaevi’nden TBMM kürsüsüne
Yıl 1982. Mamak Askerî Cezaevi’nin A Bloku, 4. Koğuş. Tıka basa dolu, havasız, rutubetli bir koğuşta ideolojik farklılıkları unutup açlığı konuşan genç mahkûmlar. Sırrı Süreyya Önder, o yıllarda henüz bıyıkları yeni terlemiş bir delikanlı. Türköne'nin anlatımına göre, Önder’in mizahı o günlerde bile dikkat çekiyordu. Koğuşta yemek muhabbetleri, Kur’an isteği, kitap okuma alışkanlığı ve sessizce gelişen dostluklar.
Nevzat Bor’un anlattığı gibi, Sırrı Süreyya cezaevinde defalarca Kur’an-ı Kerim istemiş, okuduktan sonra iade etmişti. Bu yönüyle Önder, nevi şahsına münhasır bir figürdü: hem Nur talebesi hem sosyalist.
Bir tebessümün ardındaki derinlik
Önder’in TBMM’deki varlığı, ciddiyetin içine yerleşmiş bir neşeydi. Mizahı, sivri zekâsı ve sivri diliyle şişmiş egoları patlatırken kimseyi kırmadan birleştirici olabiliyordu. Türköne, onun hayata ve siyasete ironik bakışını bir not gibi görmemizi öneriyor. Çünkü Önder’in sözleri, Türkiye’deki kutuplaşmalara tebessümle meydan okuyan birer yorumdu.
Cumhuriyet tarihinin en ağır işkencelerinden geçmiş bir insanın, siyaset sahnesine umut, kahkaha ve birlik mesajlarıyla damga vurması; ardında ironinin en güçlü silah olduğunu gösteriyor.
Yeni siyaset ve gençlik ruhu
Türköne yazısında, bugünün gençlik hareketlerine de selam gönderiyor. Saraçhane’den yükselen mizah dolu dövizler, ironik afişler ve cesaret yüklü adımlar... Sırrı Süreyya’nın geçmişte bıraktığı izlerin, bugünkü sokakların neşeli ama kararlı direnişinde yankı bulduğunu anlatıyor.
Türköne’ye göre, Önder’in bize bıraktığı en önemli miraslardan biri, siyasi mizahın gücü. Çünkü o, en karanlık anlarda bile ironiyi bırakmayan bir yol göstericiydi. Tıpkı Beynelminel filmindeki gibi, trajediyi gülümseterek anlatmayı başaranlardan.
Yarına kalanlar
Türköne, yazısını hem bireysel tanıklık hem de toplumsal hafıza açısından değerli hale getiriyor. Cezaevinde açlıkla mücadele eden gençlerin hikâyesi, siyaset sahnesinde tebessüm ettiren anekdotlarla birleşiyor. Önder’in vefatı, sadece bir insanın kaybı değil, aynı zamanda bir dönemin, bir mizah biçiminin ve vicdanlı siyasetin de sembolik vedası.
Hayatın ne kadar ironik olduğunu, siyaset arenasında mizahın ne kadar güçlü bir araç olabileceğini gösteren Sırrı Süreyya Önder’in ardında bıraktığı iz, hem geçmişin yükünü hem geleceğin umudunu içinde barındırıyor.