Mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nin ‘yayın yasağı' kararını dikkate almıyor
İlkiz: Yayım yasağı koymak yasaktır
Mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nin ‘yayın yasağı' kararını dikkate almıyor
İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği, dün (28 Ocak) Sarıyer'deki Santa Maria Kilisesi'nde bir kişinin hayatını kaybettiği silahlı saldırıya ilişkin yayın yasağı getirdi.
Hakimlik kararı, başsavcılığın talebi üzerine aldı. Olayla ilgili görsel ve işitsel tüm haber ve sosyal paylaşım sitelerine yönelik yayın yasağı konulmasına karar verdi.
Yayın yasakları Türkiye’nin yeni karşılaştığı bir olay değil. 2023’te Ankara’dan Balıkesir’e, İstanbul’dan Antep’e, Ağrı’dan Bursa’ya, Malatya’dan Karaman’a mahkeme ve hakimlikler 114 yayın yasağı kararı verdi. Sadece bu ay içerisinde 9 farklı mahkeme 10 olay hakkında yayın yasağı kararı çıkarttı.
Yayın yasaklarının tarihi Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) internet sitesinde Aralık 2010’a kadar uzanıyor. Tam 31 sayfa ve 909 olay hakkında mahkemelerin verdiği yayın yasağı kararlarına ulaşmak mümkün.
Önce AYM sonra AİHM
Ancak burada dikkat çekici bir nokta var. Anayasa Mahkemesi (AYM) Eylül 2019’da yayın yasaklarıyla ilgili ‘hak ihlali’ kararı vermişti.
AYM, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarında ismi geçen dönemin bakanları Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu haberlerine yayın yasağı getirilmesinin “ifade ve basın özgürlüğünün ihlali” olduğuna hükmetti.
AYM ayrıca yayın yasağı kararının kanunilik ölçütünü karşılamadığını belirtti:
“Kanunun, bir ceza soruşturması kapsamında yayım yasağı uygulanması hâlinde hangi davranış veya olgulara hangi hukuksal sonuçların bağlanacağı ve bu bağlamda kamusal makamlar için nasıl bir müdahale yetkisi doğacağı konusunda belirli bir kesinlik ölçüsünde düzenlendiği söylenemez.
Devam eden bir ceza soruşturmasına ilişkin önleyici bir tedbir olarak yayım yasağı uygulanması yönünden ‘öngörülebilirlik’ ve ‘belirlilik’ ölçütlerini sağlamayan düzenlemenin kanunilik şartını karşılamadığı sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir”
AYM’nin kararından yaklaşık bir buçuk yıl sonra bu kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yine aynı olayla ilgili olarak ‘hak ihlali’ kararı verdi. Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliğinin sansür kararına karşılık yüksek mahkeme gazeteci Banu Güven’in 'ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine' hükmetti. Türkiye’yi de 1500 Euro tazminata mahkum etti.
46 cezanın 42'si iktidarı eleştiren medyaya
Türkiye mahkemeleri bu iki karara rağmen yayın yasağı kararları vermeye devam ediyor ancak yasak kararını uygulayan mecra yok. Olayların haber değeri var. Tam burada, mahkeme kararları iktidarın sopası olabiliyor.
İktidar, bağımsız ve eleştirel medyayı baskı altına almak için her tür gerekçeyi kullanıyor. RTÜK, yayın yasağı kararına uyulmadığı gerekçesiyle televizyon kanallarına ceza kesebiliyor. RTÜK’ün ceza kestiği kanallar da bağımsız ve eleştirel medyayı kapsıyor.
2023’ten bir örnek. RTÜK’ün 2023’te haber türünde kestiği 46 cezanın 42’si Halk TV, TELE 1, KRT, Sözcü TV ve Flash Haber’e uygulandı. 4 cezayı da Habertürk ve TGRT Haber’e verdi.
İlkiz: Yayım yasağı koymak yasaktır
Bir olay yaşandığında talep üzerine ilk icraat olarak yayın yasağı getiren mahkeme ve hakimlikler aynı Can Atalay kararında olduğu gibi Anayasa Mahkemesi kararını dikkate almıyor.
Yayın yasakları sadece basına getirilen bir engel değil. Aynı zamanda kamunun bilgi edinme hakkına da sansür getirmek demek.
Avukat Fikret İlkiz, İstanbul Kartal’da Şubat 2019’da çöken ve 21 kişinin öldüğü Yeşilyurt Apartmanı vakasından sonra getirilen yayın yasağını eleştirmişti.
Anayasanın 28. maddesindeki “Basın hürdür, sansür edilemez. Devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirler alır” ibaresini hatırlatan İlkiz “Devletin görevi haber alma hürriyetini sağlamak ve bunun için basını koruyarak tedbir almak olduğuna göre, acaba devlete ne yasaktır? Yayım yasağı koymak yasaktır” diye yazmıştı.
İlkiz, haberlere getirilen yayın yasaklarının suç faillerinin ‘hesap verebilme’ sorumluluğunu önleyen sansür niteliğinde olduğunu savunup “Artık her olaya yayın yasağı getirmekten, yayın yasakları kararlarını her olayda kullanma alışkanlığından vazgeçilmelidir” demişti.
What's Your Reaction?