Haşir ve Kurban: Allahu Ekber’in Gölgesinde Ezelî Aşk ve Ebedî Vuslat
Risale-i Nur’un haşr-i cismanîye dair izahları ve Allahu Ekber'in kudret penceresinden okunması; Kurban ibadetinin mana derinliği ve Hz. İbrahim’in teslimiyetinden yola çıkılarak kaleme alınmış detaylı analiz.

Haşir ve Kurban: Allahu Ekber’in Gölgesinde Ezelî Aşk ve Ebedî Vuslat
BİLGE TABİRCİ / TÜRKİYE
Allahu Ekber'in Evrensel Yankısı: Kâinatı Sarsan Tekbir
Her yıl Kurban Bayramı sabahında semalara yükselen “Allahu Ekber” sadâsı, yalnızca müminlerin dilinden dökülen bir kelime değil; yerin ve göğün birleştiği, mahlûkatın kalp atışı haline gelen ilahî bir yankıdır. Bediüzzaman Said Nursî’nin ifadesiyle, üç yüz milyondan fazla Müslüman'ın aynı anda bu kudsî kelimeyle Rablerine yönelmesi, adeta arz küresini tekbir getiren dev bir mahlûk haline getirir. Bu müthiş sesleniş, semavatın katmanlarına kadar yükselerek İlahi azamete karşı sunulan bir ubudiyet manifestosuna dönüşür.
Risale-i Nur’da İman-ı Billâh ve Haşr-i Cismanî Dengesine Dikkat
İman esaslarının iki dev sütunu olan Allah’a iman (iman-ı billâh) ve ahirete iman (iman-ı bi’l-yevmi’l-âhir), Risale-i Nur’da eşit derecede derinlikli ve sağlam temellerle ispat edilmiştir. Birinci sütun, Allah’ın varlığı ve birliğini bütün kâinata baktırarak ispatlarken; ikinci sütun, yani haşr-i cismanî (bedenle dirilme), Kur’ân’ın ayetlerinden, Peygamberimizin mucizelerinden ve kâinattaki düzenin hikmetinden yola çıkarak açıklanır.
Özellikle Onuncu Söz, Yirmi Dokuzuncu Söz ve Yirmi Sekizinci Söz, haşr-i cismanîyi öylesine kuvvetli bir şekilde izah eder ki, inkâr edenlere dahi susturucu hüccetler sunar. Her ne kadar haşr konusu zahiren görünmeyen bir âlemle ilgili olsa da, kâinatta gözle görülen her şeyin arkasındaki ilahî kudret, ahiret akidesini perde arkasından dahi gösterir.
Tekbirin İfadesi: Kudretin Her Şeyden Büyük Olduğuna Şehadet
Allahu Ekber’in manası, Allah’ın kudretinin her şeyden büyük olduğunu ifade eder. Bu yalnızca bir zikrin değil, aynı zamanda imanî bir bakış açısının tezahürüdür. En büyük korkularımızdan, en ulaşılmaz sandığımız hayallerimizden daha büyüktür Allah. Bu büyüklük, bizi yokluktan kurtarabilir, yeniden diriltebilir, sonsuz saadeti verebilir.
Bu bakışla haşir, sadece bir inanç değil; Allah’ın kudreti, ilmi, adaleti ve rahmetiyle doğrudan bağlantılı bir hakikattir. Allahu Ekber diyen bir kalp, aynı zamanda “beni öldüren Allah, beni tekrar diriltmeye de muktedirdir” demektedir.
Bayramın Ruhu: Kurbanla Varlığın En Kıymetlisini Sunmak
Kurban ibadeti, yalnızca bir hayvanın kesilmesi değil; müminin kendi nefsini, arzusunu, dünyevî bağlarını sembolik olarak Rabbine sunmasıdır. Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’in muazzam teslimiyetleri, her bayramda mümin ruhlarda tekrar canlanır. Bu teslimiyet, sevginin en saf ve ilahî haliyle yaşandığı bir sahnedir.
Bediüzzaman, bayram sabahında yeryüzünün Allahu Ekber ile haykırışını bir diriliş ânı olarak resmeder. Bu diriliş yalnız bedenlerin değil; ruhların, kalplerin ve imanın dirilişidir. Her kesilen kurban, aynı zamanda nefsin boynuna indirilen bir bıçak gibidir. Zira Allah için verilen, Allah’ın katında değer kazanır.
Ubudiyetin En Parlak Nümunesi: Peygamberimiz ve Ümmetin Birliği
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın ümmetiyle birlikte söylediği Allahu Ekber, asırlar sonra dahi yankılanan bir ezelî nidâdır. Cuma, bayram ve cemaat namazları gibi şeâirler vasıtasıyla ümmetin gönülleri birleşir, dilleri tek bir kelimede cem olur. Bu birliktelik, zayıf ve küçük bir varlık olan insanı, arzın halifesi ve kâinatın gayesi seviyesine çıkarır. Tekbir ile yükselen bu mana, yalnızca ibadet değil, aynı zamanda İslâm’ın hakikatine bir şahadettir.
Kur’ân ve Peygamberin Şahitliğiyle Haşre Dair Son Söz
Kur’ân’ın binlerce ayeti ve Peygamberimizin mucizeleriyle haşr-i cismanî zaten detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Dolayısıyla, yeni burhanlar telif edilmese de mevcut olanlar, iman-ı bi’l-yevmi’l-âhir için yeterli ve kuvvetlidir. Ancak Risale-i Nur’un talebeleri, bir gün bu konuda daha da parlak ve derinlikli tefekkürleriyle Dokuzuncu Şua’yı tamamlayabilirler.