Yeni Şafak seçim başarasızlığını tartışıyor: 'AKP islamcılardan kurtulmalı'

'AKP islamcılardan kurtulmalı'

Yeni Şafak seçim başarasızlığını tartışıyor: 'AKP islamcılardan kurtulmalı'

Yeni Şafak seçim başarasızlığını tartışıyor: 'AKP islamcılardan kurtulmalı'

AKP'de seçim başarısızlığın sebebi tartışılmaya devam ederken Yeni Şafak yazarları Yusuf Kaplan, İsmail Kılıçarslan ve Mehmet Metiner de köşe yazılarıyla gündeme dahil oldu. Kılıçarslan, AKP Genel Merkezi'nde bir grubun "AKP İslamcılardan kurtulmalı" görüşünü savunduğunu yazdı...

İlk kez bir seçimde ikinci parti olan AKP'de başarısızlığın sebebi tartışılmaya devam ederken Yeni Şafak yazarları Yusuf Kaplan, İsmail Kılıçarslan ve Mehmet Metiner de kaleme aldıkları köşe yazılarıyla gündeme dahil oldu.

İsmail Kılıçarslan bugün "AK Parti İslamcılardan kurtulmalı mı?" başlıklı köşe yazısında AKP Genel Merkezi’nde "çok güçlü olduğunu düşünen" bir grubun "AKP İslamcılardan kurtulmalı" görüşünü savunduğunu yazdı. Bu grubun kurtulmak istediği kişilerin AKP'nin kuruluşundaki çelik çekirdek kadro olduğunu savunan Kılıçarslan söz konusu grubu şöyle tanımladı:

"İhvan çizgisinin bütünüyle tasfiye edildiğine (dahası edilmesinin şart olduğuna) inanan, Türkiye’nin dış politikasında oluşan kimi zikzaklara herkesin kayıtsız şartsız uyumlanmasını talep eden, İslamcıların tamamını 'kendilerine mahsus bir ajandaya da sahip olmaları' yüzünden eleştiren bu ekibin (çete mi demeliydim?) en başat özelliği ise ekibi oluşturan çoğu insanın eskiden radikal diyebileceğimiz derecede İslamcı olması. Vaktiyle o sertliği kabul edip üreten bünyeleri bugün de aynı sertliği 'AK Parti İslamcılardan kurtulmalı mı?' sorusuna coşkuyla 'evet' derken gösteriyorlar. Karakter değişmiyor, 'pozisyon' değişiyor anlayacağınız."

"POLİS İÇİNDEN BİRİLERİ..."

Taksim’de başörtülü eylemcilere yönelik müdahale görüntülerini değerlendiren Kılıçaraslan, olay hakkında şunları söyledi: "Yüzde yüz inanıyorum ki polisin içinden birilerinin de desteğiyle- dünyaya servis edildi artık. Geçmiş olsun yani.

Şimdi önümüzdeki dönemde AK Parti’deki değişimin yönünü merakla izlemek dışında pek bir şey kalmadı elimizde. Bir süredir Tayyip beyi İslamcılar da dahil olmak üzere enforme eden ekip (çete mi demeliydim?) mi devam edecek yoluna yoksa insan kaynağının yenilendiğini mi göreceğiz?

Bekleyelim, görelim."

"SİSTEM BİZİ DÖNÜŞTÜRDÜ"

Yusuf Kaplan ise "Sistemi dönüştürmek için çıktık yola ama sistem tarafından dönüştürüldük sonunda! Neden peki?" başlıklı yazısında muhafazakar çevreleri sert bir dille eleştirdi. "Yola mücahit olarak çıktılar, önce müteahhit oldular, sonra her şeye müsait hale geldiler" diyen Kaplan, "Yanlış başlangıçların doğru sonuçları olmayacağının en sarsıcı delili şu olsa gerek: Sistemi dönüştürmek için çıktık yola ama sistem bizi dönüştürdü sonunda" ifadelerini kullandı.

Kaplan'ın yazısında öne çıkan bölümler şöyle:

- "Müslümanlar, ekonomiye yön vermeyi, ekonomiyi büyütmeyi hedefleri hâline getirdikleri zaman, asla sistemi dönüştüremezler, sistem tarafından dönüştürülürler."

- "Önce Müslüman zihnini, şahsiyetini inşa etmeden ekonomik refahı hedeflerseniz, o ekonomi refah sizi felaha, kurtuluşa eriştirmez; aksine sizin yok oluşunuzun yapı taşlarını döşer."

- "Müslümanlar başkaları ile değil, kendileri ile uğraşmazlarsa, dünyayı değiştirecek, yaşanabilir bir hayat-dünya, ufuk ve umut kaynağı bir medeniyet önerisinde bulunamazlar."

"31 MART'A BİR GÜNDE GELİNMEDİ..."

Eski AKP MKYK üyesi Mücahit Birinci, "Ben bu yazıdan istifade ettim. Okumanızı tavsiye ediyorum. AK Parti ne Siyasal İslamcıdır ne de devletin partisidir" sözleriyle Mehmet Metiner'in köşe yazısını sosyal medyada paylaştı.

Metiner Yeni Şafak'taki köşesinde "AK Parti herkesin kendi kafasına göre kimlik giydirmeye çalışacağı amorf bir kitle partisi değildir" derken şu görüşleri savundu:

"Devlet-parti ilişkisinde gözden kaçırılan temel gerçeklik şuydu: Evet, AK Parti devleti yöneten bir partiydi ama devletin ne kendisiydi ne de partisiydi. AK Parti’nin kendisini devletin bizatihi kendisi olarak görmesi yanlıştı. Zira devlet herkesin/hepimizin devletiydi. AK Parti’nin kendini devletin kendisi görmesi hem AK Parti’nin kurucu kimliğini aşındırdı, hem de AK Parti’ye oy vermeyen vatandaşların devlete aidiyet duygusunu.

AK Parti’nin devletin partisine dönüştüğü ve yeni sitemle birlikte parti devleti dönemine geri dönüldüğü algısı Reis’in sözünü ettiği kan ve ruh kaybını zaman içinde hızlandırdı.

Taşradaki AK Parti il ve ilçe başkanları büyük ölçüde milletten koptu. Kendilerini bulundukları yerlerde mülki amir gibi görenler bir de millete devlet edasıyla tepeden bakıp kibir satınca, evvela teşkilatlarda başlayan kan ve ruh kaybı milletteki öfkeyle de buluşunca sandıktan çıkan sonuç sarsıcı oldu.

***

31 Mart’a bir günde gelinmedi elbet. Kaç zamandır yaşanan özden uzaklaşma, teşkilat içinde iktidar kavgaları, şahıs ve hizipçilik hastalığı, küçük olsun benim olsun anlayışına dayalı dışlamalar, şahsi iktidar oyunları ve en fenası da milletten kopuk siyasetin getirdiği küstürmeler, teşkilatla birlikte milletin de haklı tepkisini beraberinde getirdi."

(Kaynak: Yeni Şafak)

Odatv.com