Türk Yargısının Kanayan Yarası: Geçersiz Duruşmalar ve Bitmeyen Adalet Çilesi
Duruşmaların Gerçek Yüzü: Adaletin İtibarını Koruyacak Mıyız?
Türk Yargısının Kanayan Yarası: Geçersiz Duruşmalar ve Bitmeyen Adalet Çilesi
YEREL GÜNDEM / ANKARA
Türkiye'de hukuk sistemi yıllardır tartışmaların odağında. Hukukun temelinde yatan adalet kavramı, duruşmaların biçimsel ve içeriksiz hale geldiği bir ortamda ne kadar gerçekçi olabilir? Eski Yargıtay Birinci Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk'un kaleme aldığı bu yazı, Türk yargı sürecinde duruşmaların içler acısı durumunu gözler önüne seriyor. Selçuk, yıllardır süregelen yargılama pratiklerinin aslında hukukun temel ilkeleriyle ne denli çeliştiğini anlatırken, çarpıcı örnekler üzerinden adalet sisteminin içinde bulunduğu çöküşü dile getiriyor.
Alman Yargıç Wiese’in Şahitliği: Türk Yargısına Dışardan Bir Bakış
1993 yılında, Bergama'da düzenlenen bir uluslararası toplantıda, Alman Wuppertal Eyalet Mahkemesi Başkanı Dr. Klaus Wiese’nin Türk mahkemelerinde yapılan duruşmaları izleme isteği, Türkiye'nin hukuk sistemiyle ilgili rahatsız edici bir gerçeği açığa çıkardı. Dr. Wiese, duruşmaların şekilselliğine ve içeriğin yokluğuna dikkat çekerek, Türk yargıçlarının tarafları dinlemek yerine daktilo yazan yazmanlarla ilgilendiğini belirtti. Wiese’nin tespitleri, Türkiye'de adaletin tartışmadan yoksun, biçimsel bir tiyatroya dönüştüğünü acı bir şekilde gösteriyor.
Kira Davası: Adalet Aramanın Bedeli
Yıl 2021. Bir emekli yargıç, düşük kira bedelini artırmayı kabul etmeyen bir kiracısına karşı dava açmayı düşünürken, yargı sürecinin ne kadar uzun ve yıpratıcı olabileceğini bilen meslektaşları tarafından uyarılıyor. Yargı sürecinde karşı tarafın hukuku saptıran oyunlarla davayı uzatabileceği, bu süreçte adaletin sürüncemede bırakılacağı ve davacının sinirlerinin harap olacağı ifade ediliyor. Bu uyarılar, Türkiye’de hak aramanın ne denli zor ve yorucu olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Adaletin Yanılsaması: Gerçekten Bir Duruşma mı?
Türkiye’de duruşmalar, hukukun özü olan tartışma ve değerlendirme süreçlerinden uzak, sadece oturum tarihlerini belirlemek için yapılan içeriksiz toplantılara indirgenmiş durumda. Prof. Dr. Sami Selçuk, yargılamanın bu hale gelmiş olmasını büyük bir utanç olarak nitelendiriyor. Duruşmalarda karşılıklı tartışma ve görüşlerin değerlendirilmesi yerine, davalar sadece yeni oturum tarihlerini belirlemek için uzatılıyor. Bu süreç, adaletin tecelli etmesini engelleyen ve hak arama özgürlüğünü bir masala dönüştüren bir yapının göstergesi.
Gözlerimizi Kapattığımız Gerçekler: Adaletin Toplumdaki Rolü
Prof. Dr. Sami Selçuk’un yazısında dikkat çektiği bir diğer önemli nokta, adaletin toplum düzeninin temeli olduğu gerçeğidir. Hukuk, insanların barış ve huzur içinde yaşamasını sağlamalıdır. Ancak Türkiye'de adalet sistemi, insanları adaletten uzaklaştıran bir yapıya bürünmüş durumda. Selçuk, adaletin insanı insan kılan en yüce değer olduğunu vurgulayarak, hukukun özünü kavrayamayan bir toplumun medeni olamayacağını dile getiriyor.
Duruşmaların Gerçek Yüzü: Adaletin İtibarını Koruyacak Mıyız?
Her gün binlerce mahkemede tekrar eden bu duruşma anlayışı, adaletin itibarını zedeleyen bir noktaya ulaşmış durumda. Prof. Dr. Selçuk, bu sorunu çözmek için hukukun temel ilkelerine dönülmesi gerektiğini vurguluyor. Türkiye'de adaletin gerçekten tecelli etmesi için duruşmaların tartışmaya dayalı, karşılıklı değerlendirmelerin yapıldığı bir sürece dönüşmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Adalet sisteminin bu haliyle sürdürülebilir olmadığını belirten Selçuk, tüm hukukçuları ve toplumu bu konuda düşünmeye davet ediyor. Adalet, toplumun temel taşıdır ve bu taşı sağlam tutmak hepimizin sorumluluğudur.
What's Your Reaction?