Takkiye çuvaldızı
Nahl suresinin 106’ncı ayetinde, zorlanması halinde
Takkiye çuvaldızı
AKP iktidarını özetleyen onlarca tekil cümle kurulabilir, her biri eminim ki duyana “Tam da öyle” dedirtir.
Bu sıralar şu cümleyi tercih ediyorum: “Takkiyenin 180 derece dönüşü ve kontrolden çıkması.”
Takkiye sözlükte korunmak, saklanmak anlamına gelse de bir mezhep terimi olarak manası; açık ve muhtemel tehlikelerden korunmak maksadıyla insanın inancını gizlemesi:
Biz diyelim “-mış gibi yapmak.”
Nahl suresinin 106’ncı ayetinde, zorlanması halinde kişinin, gönülden kabul etmeksizin imanının zıddını söyleyebileceğine müsaade edilmiş. Bir sürü de kıssadan hisse var mevzuyu haklı kılabilmek için yazılmış, söylenegelmiş. Bana bu tarz kıssa işleri biraz safsata geldiğinden buraya alıntılamayacağım.
Günümüze gelindiğinde; AKP Diyanetle kol kola dini tekeline aldı, AKP’li olmanın da belirli kodları gelişti. Ancak sistemlerinin yarattığı sonsuz çelişebilme imkanı farklı bir tornistana sebep oldu, takkiye tersine döndü.
Ranttan payını isteyen, işini çözdürmek isteyen hemen kodları yüklüyor kendisine: Kamuoyu önünde mümin-miş gibi, dindar-mış gibi yapmak asıl mesele gerisi kim kimi nereden tanıyor, cürmü ne vesaire.
Kayda Geçsin programını izlediniz mi bu hafta? Yok yok içinde anlatılan skandalın. Hakim, savcı, iş insanı, vali yardımcısı aklınıza gelen her türlü titrin geçtiği skandalı dinlerken tecrübeli gazetecilerin sürekli “Özel hayatı bizi ilgilendirmez” uyarılarına rağmen bilendim hakime hanımın rahat rahat evliyken başka ilişkiler yaşamasına, bunu eşinden saklamamasına, başka ilişkilerinin de olmasına, iş adamının çıkıp ekranda gayet rahat “Ben de içerim, içki kafası değil, direkt uyuşturucu kullanmıştı” diye anlatmasına...
Halka anlatılan, ranta dahil olmak için gerekli kodların hepsinden azade, yenilmiş içilmiş, partilenmiş, sevişilmiş sanırsın Finlandiya’da, Kanada’da kamu görevlisi bunlar.
Boşanırken kadının sevgilisi varsa ya da bir rakı sofrasında fotoğrafı, “ahlaka mugayir” diye çocuğun velayetini vermeyen bir yargı var fiiliyatta, en yüksek vergiyi içkiye yükleyip “ayyaş” kelimesine meftun iktidarın koruduğu tayfaya da bakın hele...
İçki sofrasından kendi sosyal medyasında fotoğraf paylaştı diye işsiz kalanlara ne oldu? Hani İstanbul Sözleşmesi güya çok kutsal aile kavramınızı zedeliyordu?
Ortalık -mış gibi yapmanın daniskası oldu. Kazanmak isteyen iktidara yanlamak için -mış gibi yaparken, öz hakiki AKP -mış yapmaya bile tenezzül etmez oldu.
Mesela Saray’dan buyurdular tasarruf tedbirlerinin gerekliliğini, tasarruf yaparmış gibi yapmaya bile gerek görmediler, mesela sermayeyi de vergilendirirmiş gibi yapmadılar da gözlerini moto kuryeye, engellilerin araçlardaki ÖTV indirimi hakkına diktiler. -Mış gibi yapma konusunda tam tur atınca gelinden seviye bu.
Burası bilmediğimiz şey değil.
Bunlara zaten kızıyoruz, yalan, dolan, riya almış yürümüş tamam.
Ben bu iktidarın karşı mahallesine de sitemliyim, yanıma yöreme de.
Bu takkiye bulaşıcı, yapmıyor-muş gibi yazıp söylese de aslında herkese bulaştı.
Birileri işini kaybetmemek için içki içmiyormuş gibi yaptı, normalde hep uzun etek giyermiş gibi yaptı toplantıya giderken, “Aman şimdi kendi içimizde tartışırız tabii ama bunlar bizi öyle bilmesin” bahanesiyle yobazların namus kavramına katılırmış gibi yaptı, lafa gelince korkmuyormuş gibi yaptı, eylem günü hastalanmış gibi yaptı, çok önemli bir işi çıkmasaydı kesin dayanışacaktı, araya tanıdık sokmazmış gibi eleştirdi, belediyelerden kendi de iş istemezmiş gibi yargı dağıttı, komisyon talep etmemiş gibi rüşvete karşıydı. Klavye başına geçince daha solcuymuş, daha hayvansevermiş, daha iklimci, daha ekolojist daha bir aktivistmiş gibi yaptı birileri, diğerlerini var oluşundan soğutana kadar. Oysa iktidarın belediyesinde taşeron firma sahibiydi, oysa iktidar yandaşına reklam kampanyası yapıyordu, oysa on asgari ücrete bedel prim alıyordu satıştan kalkıp solcuların kazak markasına laf ediyordu, en doğrusu kendiymiş gibi yaptı, sosyal medyada adı sanı nasılsa yazmıyordu.
Fakirmiş gibi yaptı bazıları da, hak savunmak için fakir kalmak ön koşulmuş gibi dayatıldığından.
Sevişmiyormuş gibi yaptı herkes, sekterliğinden, sevgisizlik ortamında ayıp edermiş gibi olmayalım derdiyle öpüşmüyormuş gibi yaşandı.
Gözyaşı dökermişçesine vazife misali metinler yazıldı sosyal medyaya sonra dönüp masaya, anlatılan fıkraya kaldığı yerden devam edildi.
-Mış gibi yapıyor herkes.
Oysa hemen kazanmasan bile kaybetmemenin tek yolu vardı; elimizdeki en büyük koz onlar gibi olmamaktı.
Kendi idam sehpasını tekmelerken bile sloganını atanlar, ser verip sır vermeyenler, doğru bildiğinden hiç şaşmayıp ölüme dümdüz gidenler anılırken, bir düşünelim bakalım, kendimizi hariç tutmadan, takkiye yanlışını kimler nereler de yaptı?
AYŞEN ŞAHİN / EVRENSEL
What's Your Reaction?