Suçlamalar Üzerine Bir Ülke İnşa Edilebilir mi?
Denizlerde neden sivri taş olmaz?
YUSUF İNAN YAZDI...
YAŞ Kararları Üzerinden Koparılan Fırtına: Suçlamalar Üzerine Bir Ülke İnşa Edilebilir mi?
Türkiye, her zaman farklı düşüncelerin, görüşlerin, renklerin harmanlandığı bir ülke olmuştur. Üç tarafı denizlerle çevrili, sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış bu topraklar, tıpkı bir mozaik gibi zenginlikler barındırır. Ancak ne yazık ki, bu zenginlikleri zaman zaman bölüp parçalamak, kutuplaşmaya sürüklemek bizim en büyük zaafımız haline gelmiştir. Herhangi bir olay, bir açıklama ya da bir karar alındığında hemen kategorize ediyoruz. “Bu FETÖ’cü, bu Perinçekçi, bu Amerikancı, bu dinci, bu dinsiz...” Bitmeyen bir suçlama ve etiketleme furyası içinde yaşıyoruz.
Son günlerde YAŞ kararları üzerinden koparılan fırtına da bunun bir yansıması. Türkiye, adeta kendi içinde düşmanlar yaratıp, bu düşmanları alt etmeye çalışan bir ülke görünümünde. Bir yanda vatanseverlik kisvesi altında insanlar suçlanıyor, diğer yanda ise herkes birbirini hain ilan ediyor. "Vatanseverliği kim daha çok seviyor?" sorusu, derin bir ironiyle karşı karşıya bırakıyor bizleri. Bu kadar kolay mı birini hain ilan etmek? Suçlamalar havada uçuşurken, asıl çözülmesi gereken meseleler, göz ardı ediliyor.
Merhum Ziya Paşa’nın dediği gibi: “Ayinesi iştir, kişinin lafa bakılmaz.” Peki biz ne yapıyoruz? Sürekli konuşuyor, suçluyor, etiketliyor ama ortaya hiçbir çözüm koymuyoruz. Türkiye, hiç olmadığı kadar kritik bir süreçten geçiyor. Dış tehditler, iç meseleler, ekonomik ve siyasi belirsizlikler… Bu kaosun içinde birbirimizi suçlayarak, daha da derin bir uçuruma sürükleniyoruz. Oysa bu ülkenin her görüşten, her düşünceden insana ihtiyacı var. Farklı fikirler, zenginliğimizdir. Gökkuşağından bir rengi çıkarabilir miyiz? Hayır! O gökkuşağını güzel yapan, tüm renklerin bir arada olmasıdır. Ülkemiz de tıpkı o gökkuşağı gibi. Farklı düşünceler, farklı bakış açılarıyla hep birlikte bir bütünüz. Bu bütünlüğü bozmak yerine, onu nasıl daha güçlendirebiliriz, buna odaklanmalıyız.
Bir zamanlar Ergenekon ve Balyoz davalarıyla suçlanan, mağdur edilen insanları hatırlıyoruz. O süreçte yapılan hataları bugün tekrar yapmamız mı isteniyor? Neden ders almıyoruz? Emekli subaylarımız, neden bilgi ve birikimlerini ülke için sunmuyor? Neden geçmişin tecrübelerinden faydalanmıyoruz? Oysa bu insanlar, hayatlarını vatan savunmasına adamış, bilgi ve deneyimleriyle ülkeye katkı sunabilecek kapasitede. Onları suçlamak, etiketlemek yerine, neden bir araya gelip çözüm yolları aramıyoruz?
Birbirimizi suçlamakla vatansever olunmaz. Gerçek vatanseverlik, bu ülkenin insanlarını dinlemek, farklı görüşlere saygı göstermek ve birlikte çalışmakla olur. Ülkenin çıkarlarını her şeyin üstünde tutmak, kimin haklı olduğu tartışmasına değil, kimin ne katkı sunduğuna bakmakla olur. Ülkemizdeki her görüş, her insan bir zenginliktir. Bunu fark ettiğimiz gün, belki de o sürekli peşinden koştuğumuz gökkuşağının altından geçme şansını bulabiliriz.
Denizde neden sivri taş olmaz, hiç düşündük mü? Belki de doğa, bize en önemli derslerden birini veriyor: Zaman içinde, o keskinlikleri yontar, düzleştirir ve bir uyum yaratır. Biz de toplum olarak keskin köşelerimizi, önyargılarımızı yontmalı, birbirimize daha hoşgörülü ve anlayışlı yaklaşmalıyız. Ancak bu şekilde bir bütün olabiliriz.
Sonuç olarak, Türkiye’nin içinde bulunduğu bu zorlu süreçte en çok ihtiyacımız olan şey, suçlama ve kutuplaşma değil; birleşmek ve birlikte hareket etmektir. Eleştiri değil, çözüm üretmektir. Hangi görüşten olursak olalım, bu ülke hepimizin. Ortak paydamız Türkiye ise, o zaman birbirimizi dinlemeyi, anlamayı ve ortak akılla hareket etmeyi öğrenmeliyiz. Çünkü bu vatan hepimizin ve ancak birlikte olduğumuzda güçlü olabiliriz.
YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM
Twitter: @Yusufinan2023
İnstagram: yusufinan2023
İnstagram: fondinan2016
E-Mail: [email protected]