Şehit Ailelerinin Yanan Yüreği ve Yeniden Çözüm Süreci
"Akan kan dursun, çocuklarımız boş yere ölmesin"
YUSUF İNAN YAZDI...
Şehit Ailelerinin Yanan Yüreği ve Yeniden Çözüm Süreci
Yıllarca süren terör belası, bu ülkenin en değerli varlıklarını, evlatlarını aldı. Babasız büyüyen bir nesil, çocuklarının özlemiyle her gün gözyaşı döken anneler, şehitliğe gidip eşleriyle bayramlaşan vefakâr kadınlar... İşte çözüm süreci denildiğinde bu insanların yürekleriyle yüzleşmek gerekiyor. Onlar acının en derinini yaşadı. Eşsiz bir fedakârlıkla evlatlarını vatan için feda ettiler. Peki, böylesine derin yaralarla yaşamayı öğrenen şehit aileleri, yeniden bir çözüm süreci gündeme geldiğinde ne hissediyor?
Şehit Anaları Derneği Başkanı Pakize Akbaba, belki de bu sorunun en somut yanıtını veren isimlerden biri. O, evladını toprağa vermiş bir anne olarak konuşuyor ve kimse ona kızmamalı. Çünkü çözüm sürecine en çok onların söz hakkı var. Şehit anneleri, babaları, eşleri… Onlar ne derse o olmalı. Onların acısını anlamadan, onları dinlemeden atılacak her adım eksik kalır.
Şehit aileleri devlete bir kez güvenmişti. "Akan kan dursun, çocuklarımız boş yere ölmesin" diyerek yüreklerine taş basmışlardı. O zaman, "Eğer analar affederse, affetmişse kimseye söz düşmez" demiştik. Ve gerçekten de şehit aileleri, içleri kan ağlayarak devlete bu fırsatı tanımışlardı. İzmir Şehit Aileleri Derneği Başkanı Yavuz Alphan, Ankara’dan diğer şehit aileleri temsilcileri ile birlikte barış sürecine destek vermişlerdi. Ama ne oldu? Süreç heba edildi, umutlar kırıldı, şehit ailelerinin fedakârlığı karşılık bulmadı.
Şimdi yeniden bir çözüm süreci mi gündemde? Şehit aileleri bu kez daha temkinli. Geçmişte yaşanan hayal kırıklıkları, umutları yeniden yeşertmenin önünde büyük bir engel. Olur da bir daha deneyelim deseler, yıllardır kabuk bağlayan yaraları yeniden kanar. Devletin bu kez daha titiz ve samimi olması gerekiyor. Şehit aileleriyle doğrudan temas kurulmalı, onların duyguları, beklentileri ve kırgınlıkları dikkate alınmalı.
Bir kez daha şehit ailelerini hayal kırıklığına uğratmak, toplumsal bir felaket olur. Barış süreci ancak onların rızasıyla, onların affıyla mümkün olabilir. Her şeyden önce şeffaf olunmalı, kiminle ve ne için müzakere edildiği açıkça ifade edilmeli. Aksi halde, bu süreç başarısızlığa mahkûm olur ve toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştirir.
Bu ülkede Türk ile Kürt arasında bir düşmanlık yok. Yıllardır iç içe, kardeşçe yaşayan bu halklar, dış güçlerin oyunlarına gelmemeli. Türk’ün Kürt damadı var, Kürt’ün Türk gelini… Bu ülkenin insanları birbirine etle tırnak gibi bağlı. Kimse, dışarıdan bir elin bu bağı koparmasına izin vermemeli.
Türkiye, terörle mücadelede çok kan kaybetti. Başkan Erdoğan’ın "Türkiye İttifakı" söylemi, eğer gerçek yapısal reformlarla desteklenirse, toplumsal barış için bir umut olabilir. Ancak bu süreçte şehit ailelerinin sesine kulak vermek, onların yaralarını sarmak zorundayız. Onların onayı olmadan atılacak her adım eksik kalır.
Unutulmamalı ki, şehit ailelerinin affı, bu ülkenin geleceğine dair en güçlü temel taşlardan biridir. Bu süreçte ötekileştirilen her birey, yarın için daha büyük bir sorun kaynağı olabilir. Bu yüzden daha fazla dikkat, daha fazla şeffaflık, daha fazla kardeşlik ve en önemlisi daha fazla adalet gereklidir.
Yıllardır evlatlarını vatan toprağına veren ailelerin fedakârlığı, barışın inşasında en büyük dayanağımız olmalıdır. Onların gönüllerindeki yara sarılmadan, bu ülkede gerçek barışın sağlanması zor olacaktır.
YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM
Twitter: @Yusufinan2023
İnstagram: yusufinan2023
İnstagram: fondinan2016
E-Mail: [email protected]
What's Your Reaction?