Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’ye Göre Rüya ve Tabiri
İslami Rüya Tabirleri
Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’ye Göre Rüya ve Tabiri
BİLGE TABİRCİ / İSTANBUL
Geçmişten günümüze rüyaların anlamı, insanın ruhsal dünyasını ve bilinçaltını anlamada başvurulan kadim metotlardan biri olmuştur. Rüyaların nasıl anlamlandırılacağı çeşitli disiplinlerin metotlarına göre farklılık gösterse de, kadim kültürlerde rüyaların bu dünya ile başka bir alem arasında bir köprü olduğuna inanılmıştır. Bu inanç, rüyaların gelecekteki olaylara işaret eden ipuçları barındırdığı fikrini desteklemiş ve insanın rüyalara olan ilgisini artırmıştır.
İlkel toplumlar, uzun süre rüyalar ile gündelik hayatta yaşanan olayları ayırt etmekte zorlanmış, rüyada görülenlerin uyanıkken yaşananlar kadar gerçek olduğunu düşünmüşlerdir. Tarihte rüya hakkında yazılmış eserlere bakıldığında, insanın rüya tabiriyle ilgilendiği anlaşılmaktadır. Erich Fromm, rüyaları semboller dili olarak niteleyerek bunun unutulan bir dil olduğunu belirtmiştir.
Tasavvuf geleneğinde rüya tabiri, misâl âlemi denilen nurâni âleme ait ilimlerden sayılmaktadır. Hz. Yakup ve Hz. Yusuf (a.s), rüya tabir ilminin pirleri olarak kabul edilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v), hem kendi gördüğü rüyaları tabir etmiş hem de sahabenin rüyalarını yorumlamıştır. Ayrıca, Hz. Ebu Bekir (r.a) gibi sahabenin ileri gelenlerinin, Hz. Peygamber’in huzurunda rüyaları yorumladığına dair rivayetler mevcuttur. Örneğin, ezanı ilk önce rüyasında gören Abdullah b. Zeyd b. Sa’lebe’nin bu rüyası Hz. Peygamber tarafından onaylanmıştır.
Tasavvuf geleneğinde, rüyaların insanın iç dünyasına ışık tutması ve manevi eğitimdeki (seyr ü sülûk) önemi nedeniyle rüya konusuna büyük bir ehemmiyet verilmiştir. İlk dönem sufî müelliflerinden Kelâbâzî, et-Taarruf adlı eserinde, Kuşeyrî ise er-Risâle’sinde rüya konusunu müstakil başlık altında incelemiştir. Tasavvufi düşüncenin tarikatlarla müesses hale gelmesiyle, bazı tarikatlarda rüya tabiri, seyr ü sülûk sürecinin önemli bir parçası olarak uygulanmış ve müridler, gördükleri rüyalar tabir edilerek yönlendirilmiştir. Özellikle esmâ zikrini benimseyen tarikatlarda rüya tabiri ayrı bir önem taşımaktadır.
Halvetiyye’nin Mısriyye kolunun kurucusu kabul edilen Niyazi Mısrî, eserlerinde kendi rüyalarının seyr ü sülûk sürecindeki işlevine dikkat çekmiştir. Celveti şeyhi Aziz Mahmud Hüdaî ise, şeyhi Üftade’ye intisabından sonraki üç yıllık seyr ü sülûk sürecini Vâkıât adlı eserinde aktarmıştır. Bu eser, büyük ölçüde aktarılan rüyalardan ve bunların Üftade tarafından yapılan tabirlerinden meydana gelmektedir.
Tasavvuf literatüründe tâbirnâme, güzârişnâme, ta´bîrât-ı vâkıât, rüyanâme, seyirnâme gibi isimlerle anılan bir tür doğmuştur. Bu tür eserler, rüyaların manevi eğitim sürecinde ne kadar önemli bir yer tuttuğunu ve rüyaların doğru yorumlanmasının, müridlerin manevi gelişiminde nasıl bir rol oynadığını göstermektedir.
www.bilgetabirci.com.tr / İslami Rüya Tabirleri