Mahiye Morgül: Biz Oğuzoğullarıyız

Mustafa Kemal Atatürk'ün şiirinden yola çıkarak Oğuz tarihine derinlemesine bir bakış. Oğuz töresi, tarih boyunca süren direniş ve günümüzde yaşanan tarihsel benzerlikler... Mahiye Morgül yazdı.

Mahiye Morgül: Biz Oğuzoğullarıyız

MAHİYE MORGÜL YAZDI...

Biz Oğuzoğullarıyız - 1

Bu ifade Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri lise yıllarında yazdığı şiirin başlığıdır. Fen dersleri de oldukça iyi olan Mustafa Kemal’e edebiyat öğretmeni bu şiiri üzerine “Sen ileride çok iyi bir asker olacaksın, şiire devam etmeni istemiyorum” der.

Biz biliyoruz ki Mustafa Kemal’in tarih dersleri de çok iyiydi. Okulda verilen tarih bilgisinden daha fazlasına sahipti. Biz Oğuzoğullarıyız şiiri de engin tarih bilgisini bize gösteriyor. Atatürk, “Tarih akar gelir, bir yerden kesilmez” demişti. Milat denilen tarihin sıfırlanmasını kabul etmiyordu.

Peki, kimdi kendilerini tarihe yazdıran bu Oğuzlar? Devlet kurmadan kendilerini tarihe yazmak mümkün müydü? Devlet kurmak ordu kurmayla başladığına göre, ordu ise halkını düşmandan korumak için kurulacağına göre hangi düşmana karşı ordular kuruyorlardı? Birleşik ordular kurdular, onluk sistem oluşturdular, altın ordular kurdular, gizli çalıştılar ve MÖ 88’de bir bahar akşamı tüm Anadolu’dan tefeci bankerleri sildiler, 22 Oğuz boyundan 8 büyük ordu kurup Roma ile 48 yıl savaştılar, kimdi bunlar?

Töre anayasaydı. Borç almayacak, kuman yaşayacak, ordu kuracaktı…

Oğuzlu devlet töresi ordu kurma töresidir, bir kere bunu not edelim. Halkına kol kanat germek için ordu kurulur. Büyük şahlanışlarda (uyanışlarda) ve kutlamalarda Oğuz davulları çalınır. Bu töreyi en son 27 Aralık 1919’da tarihe yazdık; Atatürk’ün Hacıbektaş’tan Ankara’ya gelişinde, Dikmen Kızılcabayır’dan Oğuzkırı’na indikleri yerde Oğuz ateşleri yakıldı ve Mustafa Kemal’i karşılamaya 70 zurna ile 300 kös davulu çalındı.

Oğuz davulu öküz (Oğuzca Oçuz) derisinden yapıldığı için bu davullara KÖS/KOS (Oğuzca Ços davulu) denir. Oğuz(Okhus) ile Kos sesdeştir ve buradan tarihteki Sele-u KOS devlet adına ulaşırız. Akmenid Oğuzlu İmpartorluğunun yıkılmasıyla kurulan, başkenti Silifke (Selevkia) olan, Toros dağlarından Filistin’e uzanan, Ankara’dan Mısır’a kadar, Bereketli Hilal topraklarını kucaklayan coğrafyanın egemen devleti, SELEV-KOS’lar. Ortasında Şam ve bilim şehri Palmira vardı. Adının açılımı KOS Ulusu, ya da Oğuz Güneşi olur. Bilim başkenti Şam’dı. Eski adı Dimaz-Kos açılımında keza KOS adını görebiliyoruz.

Şam’daki Emeviye camisi, Selev-Kos kralı Gelini-Kos (Gelini Oğuz) tarafından, Sinop’tan gelin aldığı Başoğuzlu prenses Ladike (IV.Mitridate’nin kızı) onuruna yapılmıştır. Güneş sembollü Oğuzların Gök Bilimevi olarak yaptığı bu binayı MS.70 yılında Kudüs’ü ve Şam’ı işgal eden Yahudi tefeci korsanlar burayı Sinagog yaptılar ve kulelerden birini soydukları mücevher kasalarını muhafaza için kullandılar. Bu dönem kısa sürdü, çünkü Çerkezyalı Oğuzoğulları Sasani bilim uygarlığını kurdular, tefeciliği bitirdiler ve Urfa merkezli bir Türkmeneli eyaleti kuruldu ve Palmira kralı Niğdeli Doğan Bey ile kraliçe Leyla Zeynep Sultan tarih sahnesine çıktı.

Başoğuzlu İmparator VI.Mitridates’in kolundan Leyla Zeynep Sultan’ın 14 Şubat 273 yılında esir götürüldüğü Roma’da öldürülmesiyle beraber Roma kralı Glaudio tüm Roma erkeklerini Oğuz bilimevlerini yıkmak üzere Anadolu’ya gönderdi; Leyla Zeynep’in yaptırdığı Ankara Avgusto bilimevi, Adana Tuana Kütüphnesi, Kemerhisar Apollonius Bilimevi, Niğde Gümüşler Şifayurdu, Dimazkos Gökbilimevi, Palmira bilim şehri, Petra ve İskenderiye Kütüphanesi, yakıldı yıkıldı, perişan edildi. Romalı tarihçilerin Güneş Tapınağı dediği Şam Gökbilimevi de o zaman kilise oldu. Hatta İskenderiye’de Tokatlı Matematikçi bilim kadını Opacia yakılarak öldürüldü ve buna da Hıristiyan Kıptiler yaktı diye kılıf uydurdular.

Değerli okurlarım, konuyu Suriye topraklarının yağmalanmasına getireceğim. Ancak bu yağmaya birilerinin iştahını kabartmak için önce bilimin yok edilmesi ve İslam adına insan öldürmeye şartlandırılması gerekiyordu ve adım adım İsrail işgaline taşlar döşendi.

Biz Oğuzoğullarıyız” yazı dizisine başlama nedenim içimi saran hüzün…

Şam’da 2012’de bugün Emeviye camisi denilen Oğuz Güneşi Gökbilimevinde şükür namazı kılmış bir kişi olarak içime düşen hüznü ancak buraların tarihini yazarak atabilirim. Bugün ülkemizde ve dünyada eğitimin bilim rayından çıkartılarak gericileştirilmesi ile tarihte Anadolu’da OĞUZLU bilimevlerinin tahrip edilmesi arasında önemli benzerlikler görüyorum. Küresel oligarklar borç veremedikleri kamucu sistemleri yıkıyor, Suriye de bunun için yıkılıyor. Çiller hanım Sümerbank’ı satarken “son sosyalist kaleyi de yıktık” derken boşa dememişti. Bize “es es 1” modeli uyguladılar. Yoksa, tarihteki gibi Yahudi bankerler borç veremedikleri kamucu ülkeleri düşman ilan ederler, eğer teslim olmazlarsa “es es 2” modeliyle saldırır yıkarlar. Huyları hiç değişmedi.

Şam ile Ankara aynı Oğuz köklerine sahiptir. Sembollerimiz aynen duruyor. Paramızda buğday vardır. Suriye parasında Sasani/Çeçen kraliçe Leyla Zeynep Sultan ve Hilal vardır. Selevkos Oğuzlu devletinin sembollerinde de tıpkı Ankara Hitit Güneşi gibi; boğa ve geyik, kursun üzerinde üç noktalı “ant içme” sembolleri görürüz.

Şam, Dimaz-Kos, eğer İsrail işgali altına düştüyse ve bu işgalde Sirkasyalı (Başoğuzlu) yoksul Çeçen/Sasani gençleri öne sürüldüyse, Sasani kraliçemiz Azize Leyla Sultan gözyaşlarına boğulmuştur. Artık Kudüs’te kimse Aksa (Oğuz) Mescidini koruyamaz.

Tarih boyunca Romalı tefecilerle savaşan bütün Oğuzoğlu krallarımız ağlıyor şimdi. Yahudi tefecileri ülkesinden kovan Kuruşlar, Darius Oğuzlar, Mitridateler ağlıyor, Nemrut’un başında Galinikos ağlıyor, Mısır’da Baybars ağlıyor, Kutuz ağlıyor, Selahattin Eyyubi ağlıyor ve vasiyetinde bir daha Yahudi tefeciden borç almayın yoksa başa dönersiniz diyen Sevgili Peygamberimiz ağlıyor. KOS yurdu Suriye topraklarında ne var ne yoksa hepsi küresel tefecilerin eline geçecek, nasıl ağlamasınlar.

Tarihte tefecileri kendi yurdunda barındırmayan tüm Oğuz beyleri gibi, sevgili yurdumuzun son Oğuzlu direniş kumandanı olan, bize borçsuz anayasa ve borçsuz ülke bırakan başkomutan Mustafa Kemal Atatürk de ağlıyor şimdi. Nasıl ağlamasın, parçalanma sırası bize geliyor.

Yeniden nasıl doğduk küllerimizden, yazacağız, tarih bitmedi.

Mahiye Morgül

www.yerelgundem.com