Kıbrıs’ta işgalci miyiz?

EOKA’nın kanlı tarihi

Kıbrıs’ta işgalci miyiz?

Kıbrıs’ta işgalci miyiz?

Cumhuriyet yazarı Miyase İlknur yazdı

İlkokulu okuduğum Elazığ Gazi İlkokulu’nun hemen bitişiğinde şehitlik vardı. Her gün önünden geçerken şehitliğin kapısına yakın diğerlerine oranla gösterişli bir mezar taşı dikkatimi çekerdi. Mezar taşında üç küçük çocuğun ve bir kadının resmi bulunuyordu. Çocuk aklımın alamadığı şey, bir kadınla üç çocuğun nasıl şehit sayıldığı ve şehitliğe gömüldüğüydü. Öyle ya, şehit dediğin genelde erkek ve asker olur. Onlar da savaşta şehit düşerler.

Babamın iş yeri Şehit İlhanlar Caddesi’ndeydi ama aralarında bir illiyet bağı kuramıyordum. Ta ki sürekli dizleri ağrıyan büyük halayı bazen annem bazen de teyzemle Dr. Nihat İlhan’a muayeneye götürdüğümüz o güne kadar. Eve dönerken yolda büyük halanın “Doktora asabi diyorlar da nasıl olmasın ki? Üç çocuğu ve karısı Kıbrıs’ta katledildi. Allah kimseye vermesin” deyince olayı kısmen çözmüştüm.

İlhan ailesinin başına gelenler, Kıbrıs’ta Enosis hayali gören EOKA örgütünün ne ilk ne de son katliamıydı. Enosis hayali kuranlar, 1950’den itibaren adayı Yunanistan’a bağlama adına sistemli bir şekilde önce İngilizler ve komünistler, ardından da Türklere yönelik terör eylemleri ve katliamlara yöneldiler.

EOKA’nın kanlı tarihi

İlk hedefleri İngilizleri adadan göndermekti. Nüfusun yüzde 20’sini oluşturan Türklerin bi sıkımlık canı vardı. Silahsızdılar ve sahipleri yoktu nasılsa. Önce devlet dairelerine ve İngilizlere saldırılar başlatıldı, ardından da Türklere. İngilizlerin gitmediği görülünce, Yunanistan ve adanın yeni başpiskoposu Makarios, İngilizleri kaçırtmak için daha örgütlü bir mücadeleye ihtiyaç olduğu fikrinde anlaştılar. Bu amaçla faşist general Grivas, emrinde bir grup asker ve ağır silahlarla adaya gönderildi. Bizim bazı solcular, Grivas’ı ve EOKA örgütünü neredeyse sömürgeci İngilizlere karşı mücadele eden özgürlük savaşçısı gibi sunuyor. Keşke öyle olsaydı. Bu durumda sömürgeci İngilizlere karşı mücadelede Türkleri de yanlarına almaları gerekmiyor muydu? 1963’te Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda İngilizler çekilmişti, adada sömürgeci güç yoktu, o zaman da Türklere karşı katliamlara giriştiler.

General Grivas’ın sicili

Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerin kışkırtması sonucu bir hayale kapılan Yunanistan’ın Ege bölgesini işgal eden ordusunun mensuplarından biri de Grivas’tı. Yunanların “Küçük Asya Felaketi” dedikleri o travmayı yaşayan Grivas, bu kez de Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama hayaline kapılmıştı. Grivas, II. Dünya Savaşı’nda ülkesi işgal altındayken bağımsızlık mücadelesi veren komünist Ellas örgütüne karşı savaşan bir işbirlikçi aynı zamanda. Bir dönem adadaki grevleri kırmak için İngilizlere hizmet etmişliği de var. Kurduğu X2 örgütü eliyle adadaki grevcilere ve komünist AKEL Partisi mensuplarına ölüm kustu.

1963 yılında iki üs alıp Kıbrıs’ta iki toplumlu Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması, EOKA’yı ve Makarios’un Enosis hayallerinin sonu demekti. Grivas yeniden adaya gönderildi ve katliamlar yine başladı. 1963, 1964, 1968 ve 1974’te katliamlar olduğunda Türkiye her seferinde iki garantör ülke olan İngiltere ve Yunanistan’a birlikte müdahale etme çağrısında bulundu. Ama her defasında bu önerileri reddedildi. 1974’te Yunanistan’da Albaylar Cuntası, Kıbrıs’ta da bir darbe yapılmasının yolunu açtı. Enosis’in bir hayal olduğunu nihayet anlayan Makarios, davadan döndüğü için suikasta uğradı ve sonunda EOKA’nın azılı militanı ve Küçükkaymaklı katliamını yapan Sampson’un darbesiyle devrildi. Sampson’un yönetime gelmesi, Enosis’in fiili olarak yürürlüğe konması ve Türklere ölüm demekti.

Ecevit’in birlikte müdahale edelim çağrısı yine cevapsız kalınca tek seçenek kalmıştı: Kıbrıs’a müdahale.

Yıllar boyunca Kıbrıs’ta Enosis’i savunan Rum kesimi ve Yunanistan, sonradan bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’ni savunmaya başladılar. Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmak için niye o kadar çaba sarf ettiler ki?

www.sehitlerolmez.com

Kaynak: Cumhuriyet