Karanlık Yol’a Redd-i Talih: Nakşi-Halidi Tarikatı Üzerine Bir İnceleme
Nakşi-Halidi Tarikatı: Devletin Gölgeli Yoldaşı
Karanlık Yol’a Redd-i Talih: Nakşi-Halidi Tarikatı Üzerine Bir İnceleme
YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Orhan Gökdemir’in Sol Haber’de kaleme aldığı yazı, tarihin karanlık dehlizlerinde kaybolan Nakşi-Halidi tarikatı ve onun Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan etkisini aydınlatıyor. Gökdemir, tarikatların Osmanlı devleti üzerindeki derin izlerini ele alırken, bu etkilerin günümüze kadar süregelen izlerini sorguluyor.
Osmanlı’nın Mezhep Duvarları: Sünnilik ve Şiilik
Gökdemir, Osmanlı’nın tarihsel süreçte Sünniliği tahkim etme çabalarını, İran’ın Şii Safevi Devleti ile olan karşıtlığı üzerinden anlatıyor. Osmanlı, Safevi Devleti’ne karşı koymak için sınır bölgelerine Sünni Kürtleri yerleştirirken, Aleviliği dışlayarak kendi siyasi mezhepsel duvarını örmüştü. Bu mezhepsel ayrışma, yalnızca inanç temelli bir çatışma değildi; aynı zamanda politik ve stratejik bir hamleydi. Osmanlı için Sünnilik, sadece bir inanç sistemi değil, aynı zamanda devleti korumanın bir aracıydı. Bu bağlamda, Safevi Devleti’nin Aleviliği yayarak Osmanlı'yı zayıflatma çabalarına karşı, Osmanlı devleti Sünniliği bir kalkan olarak kullanmıştı.
Bektaşilik ve Alevilik: Devletin Kucağında Doğan Tarikatlar
Osmanlı’nın Alevilikle olan ilişkisi her zaman sorunlu olmuştur. Gökdemir, Bektaşilik ve Aleviliğin bu dönemde farklı yollardan ilerlediğini vurguluyor. Bektaşilik, Osmanlı devleti tarafından kabul görmüş, Yeniçeri ordusunun manevi eğitimini üstlenmişti. Buna karşın Alevilik, dışlanmış ve ezilmişti. Devletin Bektaşilikle kurduğu ilişki, Aleviliği ezmenin bir aracı haline gelmişti. Bu iki inanç sistemi, aynı köklere sahip olmalarına rağmen, devletin çıkarlarına göre şekillendirilmiş ve kullanılmıştır.
Nakşi-Halidi Tarikatı: Devletin Gölgeli Yoldaşı
Yazıda en dikkat çekici bölüm, Nakşi-Halidi tarikatının Osmanlı’dan günümüze uzanan etkisidir. Nakşi-Halidi tarikatı, Osmanlı’nın Sünnilik politikalarını destekleyen bir yapı olarak ortaya çıkmış ve Cumhuriyet dönemi boyunca da devletin bir uzantısı olarak varlığını sürdürmüştür. Tarikatın devlete olan bağlılığı, şeriatçı ve padişahçı bir ideolojiyle beslenmiştir. Gökdemir’e göre, bu tarikatın en gerici ve şeriatçı hali Halidilik’tir. Halidilik, Kurtuluş Savaşı'ndan Menemen İsyanı'na kadar birçok karşı devrimci hareketin arkasında yer almıştır.
Cumhuriyet Dönemi: Tarikatların Gölgesinde Bir Devlet
Gökdemir, Cumhuriyet’in kurulduğu dönemde tarikatların kapatılmasının, aslında sadece yüzeysel bir önlem olduğunu savunuyor. Nakşi-Halidi tarikatı, Cumhuriyet döneminde de etkisini sürdürmüş, hatta devletin içine sızarak önemli mevkilerde yer almıştır. Özellikle 31 Mart Ayaklanması ve Şeyh Said İsyanı gibi olaylarla tarikatların gerici yüzü ortaya çıkmış olsa da, devletin bu tarikatlarla olan ilişkisi hiçbir zaman tam anlamıyla kopmamıştır.
Yolu Kapatmak: Aydınlık Bir Gelecek İçin Karanlıkla Mücadele
Gökdemir’in en çarpıcı tespiti, Nakşi-Halidi tarikatının günümüzde de etkin bir güç olduğudur. Ona göre, Cumhuriyet, bu tarikatın etkisinden kurtulabilmiş değildir. Tarikatların, devletin her kademesinde örgütlendiğini ve devleti bir tarikat devletine dönüştürdüğünü iddia eden Gökdemir, bu karanlık yolun yeniden kapatılması gerektiğini savunuyor. Aydınlık bir gelecek için, bu “karanlık yol”un reddedilmesi gerektiğini vurguluyor.
Gökdemir’in yazısı, tarihin derinliklerinden günümüze taşınan bu tarikatların etkisini ve devletle olan ilişkisini derinlemesine ele alıyor. Tarikatların, birer dini inanç sistemi olmanın ötesinde, siyasi ve stratejik birer araç olarak kullanıldığı gerçeğini ortaya koyuyor. Türkiye’nin aydınlık bir geleceğe kavuşması için bu karanlık yolun kapatılması gerektiğini savunan Gökdemir, güçlü bir reddiye çağrısında bulunuyor.
What's Your Reaction?