İzmir: Türkiye’nin İncisi mi, Yoksa Kaderine Terk Edilmiş Bir Şehir mi?
İzmir’in kaderi değişebilir mi?
YUSUF İNAN YAZDI...
İzmir: Türkiye’nin İncisi mi, Yoksa Kaderine Terk Edilmiş Bir Şehir mi?
İzmir, bir zamanlar Türkiye’nin incisi olarak anılırken, bugün ne yazık ki kirli havası ve keskin kokularıyla anılıyor. Ege’nin serin sularına nazır, tarihî zenginliklerle dolu bu kadim şehir, neden artık bu kadar yıpranmış ve yorgun? Muzaffer Ayhan Kara gibi birçok kişi, İzmir’e adım attığında ilk fark ettikleri şey kir ve kokular oluyor. Ancak İzmir’e dair bu şikayetlerin ardında yatan derin yapısal sorunlar, sadece görünürdeki bu rahatsız edici durumdan ibaret değil.
Göztepe’den Karşıyaka’ya, Alsancak’tan Mavişehir’e kadar uzanan İzmir’in pek çok bölgesi, yıllardır çözüm bekleyen alt yapı problemleriyle boğuşuyor. Kokunun kaynağı, İzmir’in derinlerinde yatan atık su tesislerinin yetersizliği ve körfezin kirliliği. Şehrin büyük bir bölümünü kaplayan lağım kokuları, İzmirlilerin günlük yaşamının bir parçası hâline gelmiş durumda. İlk gelenler için bu kokular rahatsız edici olabilir, ama ne yazık ki zamanla burunlar alışıyor, sorun görünmez oluyor.
Ancak bu alışma, sorunun çözülmüş olduğu anlamına gelmiyor. İzmir’i yönetenler yıllardır bu kirlilik sorunuyla başa çıkmaya çalışsalar da, kalıcı bir çözüm bir türlü bulunamıyor. Aziz Kocaoğlu’ndan Tunç Soyer’e kadar gelen yöneticiler, İzmir’in bu yapısal sorunlarını çözmekte yetersiz kaldılar. Peki neden? İzmir’i temizlemek, sadece bir belediye başkanının ya da birkaç yöneticinin çözebileceği bir mesele değil. Bu, yılların birikimiyle oluşmuş, köklü bir altyapı ve planlama eksikliğinin sonucudur.
2009 yerel seçimlerinde, İzmir’in kaderinin değişmesi gerektiğine inandığım bir dönemde “İzmir iktidar olmalı” diye yazdım. Ancak bu düşüncem, beni CHP karşıtı ilan edenlerin hedefi hâline getirdi. Gazetemin tabelaları indirildi, zabıtanın baskınlarıyla yüz yüze kaldım, davalar ardı ardına açıldı. İktidar mücadelesinin ardında kaybolan adalet, İzmir’in geleceğini gölgelemeye devam ediyor.
Bugün İzmir’in en büyük sorunu nedir diye sorsanız, hiç düşünmeden “körfezin kirliliği” derim. Çiğli Atık Su Tesisleri, körfeze dökülen dereler ve kontrolsüzce şehri kirleten ticari işletmeler, İzmir’in gerçek problemleri arasında yer alıyor. Bu sorunlar çözülmediği sürece, İzmir sadece yerli halk için değil, yatırımcılar ve yeni gelenler için de yaşanması zor bir şehir olmaya devam edecek.
İzmir’deki bu kirlilik sorununun çözümü sadece yöneticilerin elinde değil. Toplumsal bir bilinçlenme ve iş birliği gerektiriyor. İzmirliler, sadece kokulara alışmakla yetinmemeli, bu sorunların çözümü için el ele vermeli. İzmir’in geleceği, ancak halkın aktif katılımıyla, çevreyi koruma bilinciyle kurtulabilir.
Ancak İzmir’e dair tek çözüm bu mu? Elbette hayır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da sıklıkla vurguladığı yatay mimari ve Türkiye’nin yeniden yapılanma projesi, İzmir için umut olabilir. Rusya ve Ukrayna’da yaygın olan Daça sisteminin Türkiye’ye uyarlanması, şehirlere yeni bir soluk getirebilir. Doğa ile iç içe bir yaşam tarzını benimseyen bu sistem, İzmir gibi metropol kentlerin sorunlarına alternatif bir çözüm sunabilir. Türkiye’nin sağlıklı ve huzurlu bir geleceğe adım atması, böyle radikal projelerle mümkün olabilir.
İzmir’in kaderi değişebilir mi? Belki. Ama bunun için önce kokuya alışmaktan vazgeçmemiz gerekiyor. İzmir’i gerçekten sevmek, onu eleştirmekten, sorunlarını dile getirmekten geçer. Sadece gülücükler atarak değil, ciddi çözümler önererek bu kente olan borcumuzu ödeyebiliriz.
Evet, İzmir kirli olabilir, kokuyor olabilir. Ama İzmir aynı zamanda Türkiye’nin en güzel kentlerinden biri olma potansiyeline sahip. Bu potansiyelin ortaya çıkması için gerekli olan tek şey, halkın ve yöneticilerin bu güzelliği yeniden keşfetmek için harekete geçmesi.
YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM
Twitter: @Yusufinan2023
İnstagram: yusufinan2023
İnstagram: fondinan2016
E-Mail: [email protected]