İçli dışlılar, karışık işli tuhaf dişliler!

Bu çarkın dişlisi nasıl döndü?

İçli dışlılar, karışık işli tuhaf dişliler!

İçli dışlılar, karışık işli tuhaf dişliler!

Umur Talu yazdı.

Ne akmış kim bakmıştı? Darbe Akar, kim bakar olmuştu? Dişli neyin dişlisiydi?

Abdurrahman Dilipak'ı bazen günde 4 defa doğruyu gösteren "bozuk saat"e benzetirim. Alınmasın lütfen. İktidarın bozuk saati mesela, tek doğru bile gösteremiyor.

Neden 4 defa? İkisi ileri giderken durunca… ikisi de geri giderken durunca.

Son olarak "Hükümet 15 Temmuz darbe girişimini 4 ay önceden biliyordu" şeklindeki mesajıyla gündeme geldi Dilipak. Ve öyle kafadan "Dili-Ak" olmadığını, nevi şahsına münhasır bir bağımsız sorgulama, düşünme alışkanlığının bulunduğunu da gösterdi. En azından bazen!

Kimse "Dün neredeydin" de diyemez ona. Çünkü buna benzer cümleleri defalarca kurdu, sorular sordu. Kendisinin iktidarı darbe girişiminden 6 ay önce uyardığını bile söyledi.

Bu kez artık emin gibi yazdı sadece: "FETÖ'cüler darbeye kalkışmamış gibi… AK Partililer sanki darbeden habersiz imiş de halkın yardımıyla bastırmış gibi davranıyor."

Bu cümlede "Evet, darbe kalkışması gerçek… ancak birileri tarafından bilindiği de gerçek" manası ya da iddiası var. Hatta "15 Temmuz Şehitleri denenler (ve öldürülen askeri öğrenciler mesela) bu iki arada öldürüldü" teması da!

Bu ne demek? Tarihte pek çok vakadaki soru işareti ya da kimine göre "komplocu" olan şüphe veya bilgiler belki: Biliniyordu, tam tamına ne kapsamda olduğu bilinmese de, yol verildi! Kervan yolda düzüldü!

Misal, İkiz Kuleler: Uçakla yapılacak bir eylemin istihbaratı vardı, kapsamı hedefi belli değildi, ama bir şeyler olmasa bile bir şeylerin olması istendi!

Misal, Kennedy Suikastı: Bir eylem hazırlığı biliniyordu, kimin nerede nasıl vuracağının bilinemeyeceği kadar çok farklı halka işe dahil oldu, gibi!

Ya da Reichstag Yangını gibi, resmi provokasyonlar vesaire.

Ben biraz Dilipak imasına yakınım.

Hiçbir şey olmasa da bir şeyler olacak bilgisi gibi.

O yüzden darbeden sonra yazdığım onca yazıda, Askeri Şura terfilerine dikkat çekmiştim. Üst düzey ve o zamanki Başbakan'ın çok yakını AKP'li Dişli Ailesinin üyesi General Mehmet Dişli'nin nasıl zorlamayla terfi alıp durduğu ve ona Genelkurmay'da, sonradan "darbe merkezi" denen özel birimin nasıl açılıp sunulduğu gibi.

Mehmet Dişli

Astsubay Halisdemir'in vurduğu "General Semih"in nasıl Şura'da ilk sıradan albaylıktan generalliğe yükseltildiği; ikinci sırayı "General Serdar"ın nasıl aldığı ve bunların darbedeki rolü.

Semih Terzi

General Serdar, henüz Albay iken Kıbrıs'ta bir astsubayı küfür kıyamet darp etmiş, ben bunu yazınca da beni dava etmişti, sıralı amirlerin de katılımıyla.

Kimdi onlar? Kıbrıs'taki paşası ve Genelkurmay. "FETÖ'cü" Adli Müşavir; önceki bakan, Genelkurmay Başkanı, devrin Genelkurmay İkinci Başkanı "Yaşar Paşa" ile onun üstü, Genelkurmay Başkanı, hani darbede garip biçimde derdest edilip tutulduktan sonra "Getir" servisiyle adrese teslim edilen "Hulusi Paşa"sı!

Ne akmış kim bakmıştı? Darbe Akar, kim bakar olmuştu?

Dişli neyin dişlisiydi?

Belki Bekir Bozdağ ve iktidar ile medyasının, iş dünyasının, bürokrasisinin diğer FETÖ'den Emeklilikte Yaş'a Takılan "Cemaat kulları" izah eder.

Aşağıda, darbe girişimi sonrası Ekim 2016'daki o yazılardan biri var. 

Bu çarkın dişlisi nasıl döndü?

Cevaplarımız yahut tespitlerimiz farklı olabilir ama soru doğru!

CHP Genel Başkanı'nın Habertürk TV'de canlı yayında Alican Türkoğlu'na söylediği kritik mesele:

(Darbe liderlerinden sayılan) Tümgeneral Mehmet Dişli için Genelkurmay karargâhında kurulmuş özel Daire! Kendisinin orada olabilmesi, kalabilmesi için neler yapıldığı?

Kuran, kurduran, kurulmasını kabul eden, kurulmasını talep eden, tavsiye eden, başına geçirilecek kişiyi tespit eden askeri ve siyasi iradeler var.

Kim onlar?

Çok mu muamma?

İktidar veya propagandacıları, Emniyet ve yargı bazen "suçun şahsiliği" ilkesini asla takmıyor; kocası yüzünden bir kadın "kafadan" suçlanabiliyor ama biz öyle yapmayalım.

Tümgeneral Mehmet Dişli'nin "suçlandığı şeyler" ile kardeşi AKP Genel Başkan Yardımcısı'nın asla "kafadan" suçlanamayacağını peşinen kabul edelim.

Ancak sorun şurada:

Asker Dişli için Genelkurmay'da adeta özel Daire kurulmuşsa Sivil Dişli'nin bunda rolü olup olmadığı, iktidarın önemli ismi olarak iktidara veya başkalarına tavsiyede bulunup bulunmadığı yahut kendisinin hiç dahli yoksa, sırf onun kardeşi olduğu için Genelkurmay'ın veya iktidarın Asker Dişli'yi oraya oturtup oturmadığı? Ve tabii niçin, neden, niye?

Açıkça izlemedikçe alttaki bir askerin "Cemaatçi" olduğunu bilemezsiniz…

Albaylıktan generallik bile bir yana, tuğ iken tüm yapılmış, bir de Genelkurmay'da kendisine özel statüyle Daire açılmış birini ise azıcık bilesiniz!

Asker Dişli'nin Şura tarihi şöyle:

2011'de, öyle ön sıradan olmasa da, Topçu Albay'ın tuğgeneralliğe terfii.

Org. Necdet Özel'in Jandarma'dan gelip vekaleten yürüttüğü Genelkurmay Başkanlığı'nın da Bakanlar Kurulu kararıyla 4 yıl için asaleten yapıldığı dönem.

Darbe saldırısı sırasındaki (ve halen) Genelkurmay Başkanı Akar'ın korgenerallikten orgeneralliğe terfi ettiği Şura.

Benimle epey sorunu olmuş, sanırım şimdi emekliyken gözaltına alınmış birisinin tuğgenerallikten tüme varım olduğu Şura!

Asker Dişli'nin ikinci terfii 2015. "17-25 Aralık darbe girişimi" denen üzerinden neredeyse iki yıl geçmiş, iktidar kendi deyişine göre "FETÖ terör örgütü"yle amansız mücadele ediyor o sıra!

O Şura'da Asker Dişli 3'üncü sıradan tuğgenerallikten tüme varmış!

Benimle sorunlu Tümgeneral'in görev süresi uzatılmış.

Aynı zamanda, Asker Dişli'yi Genelkurmay karargahında kabul edecek, Daire'nin açılıp başına getirilmesinde tanık ya da aktör olacak, 15 Temmuz gecesi kaçırıldığı yerde onu görecek, derken aynı helikopterde karşımıza çıkacak Orgeneral Akar'ın da, Özel yerine Genelkurmay Başkanı olduğu Şura.

O Şura'da ve bilhassa 2014'te, şimdi "darbeci" olarak tanıştığımız çok sayıda ismin albaylıktan tuğgeneralliğe terfi ettirildiğini sadece not edelim!

Ana muhalefetin gündeme getirmesiyle, soru siyaseten ortada. İktidar umursar, umursamaz.

Ancak Genelkurmay'ın, bilhassa önceki ve şimdiki başkanlarının cevap verebilmesi gerekir:

Genelkurmay'da Stratejik Dönüşüm Dairesi kurulup başına da Tümgeneral Mehmet Dişli'nin getirilmesi öncelikle kimin fikriydi? Kimin tavsiyesiydi? Kimin kararıydı?

"Darbe stratejisinin hazırlandığı merkez" denen Daire'nin kurulmasında ve başına Asker Dişli'nin getirilmesindeki siyasi ve askeri kararlar nasıl alındı?

Ne tuhaf değil mi?

Anadolu'nun ücrasında bir mütevazı öğretmenin suçlanmasında "o sıra yasal" sendika üyeliği, bir memurun zanlı olmasında birkaç aylık banka hesabı kâfi olabiliyor…

Lakin biz o sorunun cevabını bilmiyoruz:

General Dişli, hangi dişlilerin dönmesiyle, hangi dişlerin gıcırdamasıyla, hangi takma dişin veya fişin takılmasıyla, neredeyse şahsa özel "hem Strateji, hemi de Dönüşüm" dairesi başına getirildi? Orada bir yıl kadar yaptıkları nasıl bilinemedi? Şimdi hepsi "FETÖ'ü, darbeci" denen 8 kişilik ekibi nasıl oluştu, nasıl çalıştı?

"Su Akar Genelkurmay Bakar" süreci nasıl mümkün oldu?

Bir önceki ve darbe saldırısından önceki-sonraki Genelkurmay başkanları cevabı millete ve Meclis'e vermeli, diyorum da...

Önceki Başkan, Özel ya, "Millet Meclisi Darbe Komisyonu" davetine, "Ben gelmem. Soruları yazılı gönderin" diyebiliyor.

2011-2015 terfi ve tayinlerinin, iktidar yanında birinci askeri sorumlusu o değilse, misal Şanlıurfa'da komutan yüzünden, kışladan bile çıkmadan alınıp hapse atılmış, eşleri "ganimet" diye tehdit edilmiş uzman çavuşlar mı?

Onlarsa, Komisyon onları da çağırsın…

Yoksa "Egemenlik milletindir" diye dağa taşa yazılan ülkede, millet ve Meclis adına, kendisini oraya getirtsin.

Kim dişli kim dişsiz, kim çarkın dişlisi, kim çarkıfelek, kim melek, kim kelek belki anlaşılır!

Gerçeği bilemezsek, geleceği nasıl bulacağız?


Not: Bir başka yazı da bu bağlantıda.

Umur Talu / T24