Hayreddin Karaman ve Fıkıh Camiasının Sorumluluğu
Merkez Bankası’nın Müdahalesi ve Ekonomik Gidişat
Türkiye'nin Ekonomik Politikaları ve Fıkıh Hocalarının Suskunluğu Üzerine Derinlemesine Bir Analiz
YEREL GÜNDEM / ANKARA
Türkiye, son on yılda ekonomik anlamda önemli ve zorlu bir süreçten geçti. Bu sürecin başlangıcı 2014 yılına kadar uzanıyor. Özellikle faiz oranlarının siyasi kararlarla belirlenmesi ve bu politikaların ekonomik etkileri, ülke ekonomisi üzerinde ağır sonuçlar doğurdu. Karar Gazetesi yazarı Taha Akyol'un kaleme aldığı yazıda, bu ekonomik süreçte ilahiyat camiasının suskunluğu, iktisatçıların uyarıları ve Türkiye’nin içinden geçtiği zorlu tecrübe ele alınıyor. Akyol, Türkiye'de fıkıh hocalarının bu konuda neden sessiz kaldığını sorgularken, ekonomik politikaların nass çerçevesinde değerlendirilmesinin ne kadar doğru olduğu üzerine çarpıcı bir tartışma açıyor.
Ekonomik Politikanın Dönüm Noktası: Faiz ve Nass
2014’ten itibaren Türkiye, ekonomik politikasında köklü bir değişim sürecine girdi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı kaldırıldı ve faiz oranları siyasi otoritenin talimatları doğrultusunda düşürüldü. Bu süreçte, İslam'da faiz anlamına gelen “riba” yasağı, ekonomik kararların dayanağı olarak gösterildi. Ancak bu yaklaşım, reel ekonomiye ağır bir yük bindirdi. Enflasyon üç haneli rakamlara ulaştı, gelir dağılımı bozuldu ve milyonlarca insan ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kaldı.
Ekonomi uzmanları, başından itibaren bu politikanın risklerine dikkat çektiler. Özellikle akademik çevrelerden gelen uyarılara rağmen, “nass var, sana bana ne oluyor” anlayışıyla devam edilen bu süreç, sonunda ekonomik krizin derinleşmesine yol açtı. İktisat biliminin temellerine aykırı olan bu kararlar, Türkiye'nin mali yapısını sarsarken, aynı zamanda dini referansların ekonomik politikalarda nasıl kullanılacağına dair önemli bir tartışmayı da beraberinde getirdi.
Merkez Bankası’nın Müdahalesi ve Ekonomik Gidişat
Mayıs 2023’e gelindiğinde, TÜİK verilerine göre enflasyon %62,72 olarak kaydedilirken, faiz oranları %8,5’e kadar indirilmişti. Ancak ekonomik göstergelerdeki kötüleşme sürdü ve sonunda Mehmet Şimşek'in Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanmasıyla birlikte, Merkez Bankası ortodoks politikalar izlemeye başladı. Faiz oranları hızla yükseltildi ve şu an itibarıyla %50 seviyesinde. Bu süreç, Türkiye'nin ekonomik krizden çıkış yolu olarak değerlendiriliyor.
Ekonomi uzmanları, faiz oranlarının düşürülmesi ve artırılması konusundaki kararların, ülke ekonomisinin geleceği üzerinde kritik bir etki yaratacağını savunuyor. Bu çerçevede, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının sağlanması ve ekonomik politikalarda siyasi müdahalelerin asgariye indirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Ancak bu noktada ilahiyatçıların durumu, Akyol’un yazısında dikkat çekici bir şekilde ele alınıyor.
Fıkıh Hocalarının Sessizliği ve Nass Tartışması
Ekonomik krizin ortasında, özellikle “nass” üzerinden geliştirilen ekonomik politikaların başarısızlığı göz önündeyken, fıkıh hocalarının bu konudaki suskunluğu dikkat çekiyor. Taha Akyol, ilahiyat fakültelerinin, özellikle de fıkıh kürsülerinin, faiz ve riba konusundaki tavrını sorguluyor. İlahiyat camiasının, nass üzerinden yürütülen ekonomik politikaların sonuçlarını analiz etmesi ve bu politikaların İslam hukuku açısından ne anlama geldiğini tartışması gerektiğine vurgu yapıyor.
Bu noktada, İslam’ın faiz yasağı (riba) ile modern ekonomik sistemlerdeki faiz uygulamaları arasındaki farkların daha net bir şekilde ortaya konulması gerektiği ifade ediliyor. “Makasıd” yani İslam hukukunun maksatları çerçevesinde değerlendirildiğinde, Allah’ın “riba”yı yasaklamaktaki amacı, Müslümanları ekonomik sıkıntılara mahkûm etmek olamaz. Dolayısıyla, ilahiyatçıların bu konuda cesur bir duruş sergileyerek, faiz ve riba arasındaki farkları, modern ekonomik politikalar açısından açıklaması bekleniyor.
Hayreddin Karaman ve Fıkıh Camiasının Sorumluluğu
Akyol, özellikle Prof. Dr. Hayreddin Karaman gibi muhafazakâr fıkıh alimlerinin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini savunuyor. Karaman’ın, geçmişte İslam hukuku konusundaki cesur çıkışları, bugünkü ekonomik tartışmalarda da aynı cesareti göstermesi gerektiğini işaret ediyor. Özellikle Karaman’ın, geçmişte İslam hukukunda kamu hukukunun gelişmemesinin nedenlerini sorguladığı ve bu konudaki eksiklikleri dile getirdiği biliniyor. Ancak günümüzdeki ekonomik krizde, fıkıh alimlerinin sessiz kalması, Akyol’un eleştirisinin merkezinde yer alıyor.
Din, Ekonomi ve Rasyonel Düşüncenin Gelişimi
Akyol’un yazısında, ekonomik politikaların dindar bir perspektiften yürütülmesi ve sonuçlarının başarısızlıkla sonuçlanması, rasyonel düşüncenin önemine dikkat çekiyor. Türkiye’nin ekonomik sorunlarının sadece dini referanslarla çözülemeyeceği, bilimsel ve rasyonel bir yaklaşımın şart olduğu vurgulanıyor. İlahiyatçılar, ekonomik konularda daha aktif bir rol alarak, dini referansların modern ekonomiyle nasıl uyumlu hale getirilebileceğini tartışmalı ve bu konuda topluma rehberlik etmelidir.
Dini Referansların Ekonomik Politikalardaki Yeri
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı ekonomik kriz, dini referansların ekonomik politikalarda ne kadar etkili olabileceği sorusunu gündeme getirdi. Bu noktada, fıkıh alimlerinin, faiz ve riba konusundaki görüşlerini açıkça ifade etmeleri ve İslam’ın ekonomik öğretilerini modern ekonomiyle uyumlu hale getirme çabaları önem taşıyor. Aksi takdirde, ekonomik krizler derinleşirken, dini referanslar yanlış bir şekilde yorumlanabilir ve toplumun güveni sarsılabilir.
Sonuç: Ekonomik Politikaların Dini ve Bilimsel Temelleri Üzerine Bir Yeniden Düşünme İhtiyacı
Türkiye, dini referanslarla yürütülen ekonomik politikaların neden olduğu krizden çıkmaya çalışırken, fıkıh alimlerinin suskunluğu eleştirilmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Ekonomik politikalarda dini referansların nasıl kullanılacağı, İslam’ın temel öğretilerinin modern ekonomiyle nasıl uyumlu hale getirileceği, Türkiye’nin ekonomik geleceği için hayati öneme sahip. İlahiyat camiasının bu konuda daha aktif ve cesur olması, toplumsal güvenin yeniden tesis edilmesine katkı sağlayabilir.
Bu noktada, fıkıh hocalarının suskunluğunu bozarak, nass üzerinden yürütülen ekonomik politikaların sonuçlarını analiz etmeleri ve topluma rehberlik etmeleri bekleniyor. Türkiye, hem dini hem de bilimsel referansların uyumlu bir şekilde kullanılabileceği bir ekonomi politikasına ihtiyaç duyuyor. Aksi takdirde, ekonomik krizlerin derinleşmesi ve toplumun refah düzeyinin düşmesi kaçınılmaz olacaktır.
Kaynak: Taha Akyol / Karar