Hâkim Beğ: Adaletin Tükenmeyen Sabır Testi
Abdurrahim Karakoç’un 'Hâkim Beğ' şiiri, adalet sistemindeki gecikmeleri ele alarak toplumun mağduriyetini mizahi bir dille anlatıyor. Şiir, toplumsal eleştiriyi evrensel bir düzeye taşıyor.
Hâkim Beğ: Adaletin Tükenmeyen Sabır Testi
YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Abdurrahim Karakoç’un “Hâkim Beğ” şiiri, Türk edebiyatında derin bir iz bırakan, adaletin gecikmesiyle halkın yaşadığı mağduriyeti ve sabrını ince bir mizahi dille anlatan nadide eserlerden biridir. Şiir, yüzyıllardır süregelen hukuk sistemindeki aksaklıkları ele alırken, toplumsal sorunlara ayna tutar.
Hukukun Kara Mizahı
Karakoç’un kaleminden dökülen bu dizeler, sadece bireysel bir hikâyeyi değil, aynı zamanda sistemin yıllardır çözemediği adalet sorununun şiirsel bir portresini çizer. Dededen toruna geçen dava, yıllar süren keşifler, harçlar, damgalar ve bitmeyen adliye koridorları... Karakoç’un şiirinde bu süreç, zamanın, sabrın ve insan hayatının nasıl tüketildiğini gözler önüne seriyor.
Geciken Adalet, Adalet Değildir
Şiir boyunca bir vatandaşın, adalet arayışında karşılaştığı zorluklara dair serzenişleri dile getirilirken, "Mülkün temeli adalet" sözüne duyulan inancın giderek nasıl sorgulandığına şahit oluyoruz. Adaletin gecikmesi, Karakoç’un mısralarında bir tür "sabır testi" olarak betimlenirken, sistemin bireyi nasıl yalnız bıraktığı açıkça ifade ediliyor.
Halkın Diliyle Evrensel Bir Sorun
Karakoç, şiirinde yalnızca Türkiye’ye özgü bir sorunu değil, adaletin gecikmesinin evrensel bir insanlık trajedisi olduğunu hatırlatıyor. Bu durum, dünyanın dört bir yanında adalet bekleyen insanlara bir çağrı niteliğinde.
Şiirden Alınacak Dersler
Hâkim Beğ, toplumsal hafızada yer eden, unutulmaz bir eleştiri metni olarak önemini koruyor. Karakoç’un bu şiirle verdiği mesaj, sistemin birey üzerindeki etkisini ve adaletin insan hayatındaki hayati yerini vurguluyor.
HAKİM BEĞ
Gene tehir etme üç ay öteye,
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına;
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.
Kırk yıl önce; yani babam ölünce,
Kadılıklar hâkimliğe dönünce,
Mirasçılar tarla, takım bölünce,
İrezillik beni buldu hâkim beğ.
Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git;
Bini buldu burda yediğim zılgıt.
Eğer diyeceksen: 'bana ne, öl git!'
Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ.
Sekiz evlek tarla, bir geverlik su,
Yüz yılda höküme bağlanmaz mı bu?
Kazanmasam da hu, kazansam da hu!
Canım ta burnuma geldi hâkim beğ.
Keşife-meşife, damgaya, harc'a
Kanımız kurudu harca da, harca..
Sayenizde avukatlar yıllarca,
Fakiri yoldu da yoldu hâkim beğ.
Mübaşir itekler, kâtip zavırlar;
Değişti bizde de göya devirler.
Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar,
Tapucuyu aya saldı hâkim beğ.
Kabahat sizde mi, kanunlarda mı?
Şaşırdım billâhi yolu yordamı..
Kızma sözlerime alam kadanı,
Sıkıntıdan içim doldu hâkim beğ.
Mülkün temeliydi adalet hani?...
Bizim hak temelde saklı mı yani?
Çıkartıp ta versen kim olur mâni?
Yoksa hırsızlar mı çaldı hâkim beğ?!
Hem davacı pişman, hem de davalı..
Bu yolda tükettik çulu, çuvalı.
Sabret makamından çalma kavalı,
Sürüler ekine daldı hâkim beğ.
ABDURRHAİM KARAKOÇ