Cumhuriyet Gazetesinden Sinan Meydan: Köy Enstitülerinin Kapanmasının Ardındaki Acı Gerçekler
Köy Enstitülerinin Kapanmasının Ardındaki Acı Gerçekler
Cumhuriyet Gazetesinden Sinan Meydan: Köy Enstitülerinin Kapanmasının Ardındaki Acı Gerçekler
YEREL GÜNDEM / İZMİR
Bugün, Türkiye'nin en özgün eğitim öğretim projelerinden biri olan Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 84. yılı. 17 Nisan 1940 tarihinde çıkarılan kanunla hayata geçirilen Köy Enstitüleri, Cumhuriyet'in eğitimde kalkınma hamlesinin en önemli yapı taşlarından biriydi. Sinan Meydan, Cumhuriyet Gazetesi’nde kaleme aldığı köşe yazısında, bu değerli kurumların kapatılmasıyla ilgili çarpıcı detayları ve bu kararın Türkiye’nin aydınlanma sürecine nasıl darbe vurduğunu anlatıyor.
İsmet İnönü'nün, “Köy Enstitülerinin kapanmasından duyduğum acıyı tarif edemem. Bir babanın evladını kaybetmesinden duyduğu acı gibi duyarım,” sözleri, bu kurumların önemini ve kapatılmasının yarattığı büyük boşluğu net bir şekilde ortaya koyuyor. 1940'lı yıllarda Türkiye'nin dört bir yanındaki köylere öğretmen yetiştiren ve köylüleri modern bilgiyle buluşturmayı amaçlayan Köy Enstitüleri, kısa sürede büyük başarılar elde etti. Ancak bu başarı, özellikle toprak ağaları ve gerici kesimlerin tepkisini çekti.
Köy Enstitüleri, Cumhuriyet’in çağdaş, laik ve üretken bireyler yetiştirme hedefinin bir yansımasıydı. Bu enstitülerde, öğrenciler yalnızca teorik bilgi değil, aynı zamanda tarım, zanaat ve sanat gibi alanlarda da pratik eğitim alıyordu. Enstitüler, köylü çocukların hayatlarını değiştirmekle kalmadı, aynı zamanda köylerdeki yaşam standardını da yükseltti. Fakat II. Dünya Savaşı sonrasında değişen dünya düzeni ve Türkiye’deki siyasi atmosfer, bu özgün eğitim modelinin sonunu getirdi.
Demokrat Parti’nin 1950'de iktidara gelmesiyle birlikte, Köy Enstitüleri’ne yönelik eleştiriler arttı. Enstitülerin "komünizm propagandası" yaptığı iddialarıyla üzerlerinde baskı kuruldu ve nihayet 1954 yılında kapatıldılar. Sinan Meydan, köşe yazısında, bu kapatılma sürecinin ardındaki asıl nedenlerin, toprak ağaları, tarikatlar ve din istismarcısı siyasetçilerin çıkarları olduğunu vurguluyor. Köy Enstitüleri'nin kapatılması, sadece bir eğitim modelinin sonu değil, aynı zamanda Türkiye’nin aydınlanma sürecine vurulmuş bir darbeydi.
Köy Enstitüleri, Cumhuriyet’in laik ve çağdaş eğitim anlayışını yansıtan bir projeydi. Ancak, siyasi çıkarlar ve gerici baskılar sonucunda bu değerli kurumlar ortadan kaldırıldı. Bugün geldiğimiz noktada, Köy Enstitüleri’nden yetişen aydınların yerini tarikat ve cemaatlerin eğittiği nesiller aldı. Meydan’ın da belirttiği gibi, Köy Enstitüleri'nin kapanması, Türk aydınlanmasının yarım kalmasına neden oldu. Sonuçları ise bugün, eğitimden siyasete, toplumun her alanında hissediliyor.
Köy Enstitüleri'nin kapanmasıyla ilgili İnönü'nün dile getirdiği acı gerçek, Türkiye'nin eğitimde ve toplumsal kalkınmada nasıl bir fırsatı kaybettiğinin en açık göstergesidir. Cumhuriyet’in ilerici eğitim politikalarını savunan bu kurumlar, kapatılmasaydı, belki de bugün çok daha farklı bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık. Sinan Meydan’ın yazısı, bu kaybı bir kez daha hatırlatırken, aynı hataların tekrarlanmaması gerektiği konusunda da önemli bir uyarı niteliğinde.