Bu Süreç Şehit Aileleri ve Gaziler Olmadan Başarıya Ulaşmaz
Toplumsal Uzlaşının Temel Şartı: Şehit Ailelerinin Katılımı
YUSUF İNAN YAZDI...
Bu Süreç Şehit Aileleri Olmadan Başarıya Ulaşamaz
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, DEM Parti ile tokalaşarak başlattığı süreç ve Abdullah Öcalan’a yönelik yaptığı açıklamalar, Türkiye’nin toplumsal hafızasında derin izler bırakan terörle mücadelede önemli bir dönüm noktası olarak tartışılmaya başlandı. Bahçeli’nin Öcalan’a yönelik af, ev hapsi ve TBMM’de konuşma gibi önerileri, özellikle şehit aileleri ve gaziler açısından ciddi bir travma yaratmaktadır. Ancak en kritik sorulardan biri hala cevapsız kalıyor: Bu süreçte şehit ailelerinin ve gazilerin görüşleri neden dikkate alınmıyor?
Şehit Ailelerinin Toplumsal Hafızadaki Yeri
Bir ülkenin toplumsal dayanıklılığı ve adalet anlayışı, geçmişine ne kadar sahip çıktığıyla doğrudan ilişkilidir. Türkiye, teröre karşı uzun yıllar boyunca ağır bir bedel ödedi. Bu süreçte kaybedilen binlerce şehidin geride bıraktığı aileler, gaziler ve onların yaşadığı acılar, toplumun vicdanında derin bir yara olarak duruyor. Şehit aileleri, toplumsal hafızanın en kritik unsurlarından biridir; onların sesi, ulusun adalet ve merhamet duygusunun simgesidir.
Şehit ailelerinin yaşadığı kayıplar, sadece kişisel bir acı değil, toplumsal bir travmadır. Bu kayıplar, ulusal kimlik ve birliktelik duygusunun merkezinde yer alır. Dolayısıyla, bu ailelerin sesini duymazdan gelmek, toplumun en önemli değerlerini göz ardı etmek anlamına gelir. Psikolojik olarak, bu aileler yas sürecini hiçbir zaman tam anlamıyla tamamlayamazlar; sevdiklerinin yokluğu her gün yeni bir acıyla kendini hatırlatır. Bayramlar, doğum günleri, çocukların önemli anları, hepsi bu acıyı yeniden açan birer yaradır.
Psikolojik Dinamikler ve Toplumsal Travma
Şehit ailelerinin yaşadığı derin travma, bireysel bir yas sürecinin çok ötesine geçer ve toplumsal bir travmaya dönüşür. Psikoloji literatüründe travma, yalnızca bireyleri değil, toplulukları etkileyen bir süreç olarak tanımlanır. Bu bağlamda, şehit aileleri ve gaziler, sadece bireysel kayıpların değil, ulusal bir mücadelenin sembolüdür. Toplumsal travmanın doğru bir şekilde ele alınmaması, bu ailelerin acısını büyütmekle kalmaz, aynı zamanda toplumun genelinde bir güven bunalımına neden olabilir. Yas sürecinin sağlıklı bir şekilde işlenmesi, devletin adalet ve merhametle hareket etmesine bağlıdır. Aksi halde, bu aileler kendilerini unutulmuş ve değersiz hissedecek, toplumsal çatışmaların fitili ateşlenmiş olacaktır.
Stratejik Perspektif: Barışın Gerçek Zemininde Şehit Ailelerinin Rolü
Barış süreçlerinin başarılı olabilmesi için toplumsal rızanın sağlanması hayati bir gerekliliktir. Ancak şehit ailelerinin ve gazilerin rızası alınmadan yürütülecek herhangi bir barış süreci, meşruiyet zemininde eksik kalır. Stratejik olarak bakıldığında, şehit ailelerinin bu sürecin dışında bırakılması, toplumsal uzlaşıyı zorlaştırır ve sürecin başarısızlıkla sonuçlanma olasılığını artırır. Çünkü bu aileler, terörle mücadelenin en büyük bedelini ödemişlerdir ve onların yaşadığı acılar, devletin teröre karşı mücadelesinin en somut göstergesidir.
Bir barış süreci, yalnızca çatışmanın tarafları arasında değil, aynı zamanda o çatışmadan en fazla etkilenen topluluklarla da yürütülmelidir. Şehit ailelerinin talepleri göz ardı edilirse, bu süreç toplumsal vicdanı zedeleyebilir ve barış sürecinin başarısını tehlikeye atabilir. Stratejik olarak, şehit aileleri ve gazilerin desteği olmadan yürütülecek bir barış süreci, kısa vadede bazı sonuçlar verse de, uzun vadede toplumsal huzursuzlukları körükler.
Adalet, Vicdan ve Toplumsal Barış
Barış, yalnızca çatışmanın sona ermesi anlamına gelmez; adaletin sağlanması ve vicdanın rahatlatılması da barışın temel koşullarıdır. Şehit aileleri, yıllardır adaletin tecelli etmesini bekleyen insanlardır. Onların beklentisi, devletin terörle mücadelesini kararlılıkla sürdürmesidir. Şehit aileleri, toplumsal barışın sağlanmasında kilit bir rol oynarlar; çünkü onların rızası olmadan atılacak her adım, toplumsal vicdanda derin yaralar açacaktır.
Vicdan, bir toplumun adaletle olan ilişkisini simgeler. Vicdanı susturulmuş bir toplumda, gerçek barıştan söz edilemez. Şehit ailelerinin yaşadığı derin travmalar ve kayıplar, toplumsal vicdanın en ağır yüküdür. Bu nedenle, onların talepleri ve duyguları, devletin barış sürecindeki adımlarını şekillendirmelidir. Vicdan ve adaletin temel alınmadığı bir barış süreci, gerçek anlamda bir uzlaşı sağlamaz.
Toplumsal Uzlaşının Temel Şartı: Şehit Ailelerinin Katılımı
Toplumsal barışın inşasında en kritik aktörlerden biri şehit aileleridir. Onların acıları, toplumun ortak hafızasında yer alan en derin izlerdir. Bu aileler, barış sürecinin sadece seyircisi değil, aktif katılımcıları olmalıdır. Barış süreci, yalnızca siyasi bir mesele değildir; aynı zamanda psikolojik ve toplumsal bir iyileşme sürecidir. Şehit ailelerinin sesi duyulmadan, onların rızası alınmadan atılacak her adım, barışın temellerini zayıflatır.
Sonuç olarak, bu süreç şehit aileleri ve gazilerin talepleri ve rızası olmadan başarıya ulaşamaz. Onlar, terörle mücadelenin en büyük bedelini ödemiş insanlardır ve barış sürecinde onların yaşadığı acıların göz ardı edilmesi, toplumun genelinde bir adaletsizlik ve güvensizlik hissi yaratacaktır. Barışın gerçek temeli, adaletin sağlanması ve vicdanın rahatlatılmasıdır. Bu nedenle, şehit ailelerinin ve gazilerin sesi, barışın gerçek teminatıdır.
YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM
Twitter: @Yusufinan2023
İnstagram: yusufinan2023
İnstagram: fondinan2016
E-Mail: [email protected]