Barışa Giden Yolda Yeni Süreç: Gerçek Bir Diyalog Mu, Yoksa Beklentisiz Bir Test Mi?
Barış Süreci: Geç Kalmış Ama Değerlendirilmeli
Barışa Giden Yolda Yeni Süreç: Gerçek Bir Diyalog Mu, Yoksa Beklentisiz Bir Test Mi?
YEREL GÜNDEM / ANKARA
Türkiye’nin gündeminde, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerle tokalaşmasıyla başlayan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın destek açıklamalarıyla devam eden “yeni çözüm süreci” tartışmaları, geniş yankı uyandırıyor. Tartışmaların merkezinde, Kürt meselesi ve barış ihtimali yer alıyor. Ancak bu süreç, beklenildiği kadar sağlam bir temele mi oturuyor, yoksa toplumun tepkilerini ölçmek amacıyla başlatılan bir deneme mi?
Kürt Meselesine Üstten Bakışa Son Verilmeli
T24 yazarı Tuğçe Tatari, Kürt meselesine dair süregelen yanlış bakış açısına ve özellikle Kürtlere akıl vermek yerine kendi çözüm önerilerinin ortaya konulması gerektiğine dikkat çekiyor. Tatari, Kürt siyasetinin ve halkının yıllardır ödediği bedellerin, yaşadığı acıların ve bu tecrübelerin küçümsenmesinin yanlış olduğunun altını çiziyor. "Kürtler AKP ile anlaştı" veya "Sizi kullanacaklar" gibi söylemlerin, Kürt halkının yaşadığı ağır süreçleri hiçe saymak anlamına geldiğini belirtiyor.
Tatari’ye göre, Türkiye’de barış, Kürtlere ders vermek veya eleştirmek üzerinden değil, somut adımlar atarak ve demokratik hakların yeniden inşasıyla sağlanabilir. Kürtler, Türkiye siyasetinde önemli bir aktör ve onlar için barış talebi, sadece siyasi bir strateji değil, on yıllardır süren mücadelelerinin temel taşlarından biri.
"Barış Süreci" İddiaları ve Temelsiz Haberler
Tatari’nin kaleme aldığı yazıda, Kürt siyasetinden alınan bilgilerle, Abdullah Öcalan ve Kandil arasında gerçekleştiği iddia edilen görüşmelerin gerçek dışı olduğuna dair vurgular yer alıyor. Özellikle Öcalan’ın avukatlarıyla veya ailesiyle 44 aydır görüşmediği biliniyor. Öcalan’ın serbest bırakılacağı, ev hapsine alınacağı gibi spekülasyonların da temelsiz olduğu belirtiliyor.
Kürt meselesinde manipülatif haberler üretmenin, hem çözüm sürecine hem de toplumsal barışa zarar verdiğini belirten Tatari, medya mensuplarının bu süreçte daha dikkatli olmaları gerektiğini vurguluyor. Ekranlarda dillendirilen abartılı ve temelsiz iddiaların, toplumu gerçeklerden uzaklaştırarak, çözüm sürecini baltaladığını ifade ediyor.
Barış Süreci: Geç Kalmış Ama Değerlendirilmeli
Tatari, Kürt meselesinde barışın artık gecikmiş olduğunu ve Ortadoğu’daki gelişmeler göz önüne alındığında bu geç kalmışlığın ne denli büyük olduğunu belirtiyor. Ancak geç kalınmış olsa bile, barış fırsatının değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Tatari’ye göre, Kürtlerle barışmak için demokrasi, ifade özgürlüğü, hukuk ve adaletin yeniden inşa edilmesi elzemdir.
Barış sürecinin yeniden gündeme gelmesiyle birlikte, Türklerin en büyük hatalarından birinin Kürtlere akıl vermek olduğu vurgulanıyor. Kürt halkının politize bir toplum olduğu, kendi temsilcilerine her zaman hesap sorma yetisine sahip olduğu belirtiliyor. Bu sebeple Kürtlerin, siyasi hatalar karşısında sessiz kalmayacak bir bilinç seviyesine sahip oldukları ifade ediliyor.
Muhalefete Düşen Görev
Tatari, yazısında muhalefetin bu süreci yönetme sorumluluğuna da dikkat çekiyor. Geçmişin özeleştirisini yapması gereken muhalefet partilerinin, barış için cesur ve kararlı bir yol haritası oluşturması gerektiğini savunuyor. 22 yıllık iktidar deneyiminin, barış gibi yaşamsal bir konunun iktidarın tekeline bırakılmaması gerektiğini gösterdiğini vurgulayan Tatari, muhalefetin bu konuda etkin bir politika üretmesi gerektiğini belirtiyor.
Sonuç: Barış İhtimali ve Yeni Dönem
Tatari’nin analizi, Türkiye’de barış sürecinin zorluklarını ve önemini net bir şekilde ortaya koyuyor. Barışın, sadece bir siyasi manevra değil, toplumun tüm kesimleri için hayati bir ihtiyaç olduğu vurgulanıyor. Devletin sert yüzünü en iyi bilen Kürtlerin, barış sürecine duyarsız kalamayacağı belirtiliyor. Ancak bu sürecin başarıya ulaşması için somut adımların atılması, demokratik hakların yeniden tesis edilmesi ve sürecin samimi bir şekilde yürütülmesi gerekiyor.
Barış, Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olmaya devam ediyor ve bu tartışmalar, gerçek bir demokratik zeminde çözülmediği sürece, toplumsal huzur sağlanamayacak gibi görünüyor.
What's Your Reaction?