Amerika’nın Duvarlarla Örülü Seçimleri: Gerçek Bir Kapsayıcılık Mümkün mü?
Amerika’nın görünmeyen duvarları ve toplumsal ayrışmaları üzerine Naz Bulamur’un gözlemleri. Etnik eşitlik ve kapsayıcılık söylemleri ne kadar gerçekçi? Kamala Harris’in adaylığı ve popüler kültürün etkisiyle, Amerika’daki ayrımcılık yeniden tartışılıyor.
Amerika’nın Duvarlarla Örülü Seçimleri: Gerçek Bir Kapsayıcılık Mümkün mü?
YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Görünmeyen Duvarlar ve Ayrımcılık
Amerika, medyada ve üniversitelerde sunduğu kapsayıcılık imajıyla dikkat çekerken, toplumdaki derin ayrımcılıklar bu imajın altında gizleniyor. Naz Bulamur, Wisconsin-Milwaukee Üniversitesi’ndeki deneyimlerinden yola çıkarak, Amerikan toplumunun görünmeyen etnik ve sosyal duvarlarını gözler önüne seriyor.
“Hiyerarşiden Uzak” İmaj ve Gerçeklik Arasındaki Çelişki
Bulamur’un dikkat çektiği ilk nokta, Amerikan üniversitelerinde pozitif ayrımcılık üzerinden oluşturulan kozmopolit görüntünün ırkçılığı örtememesi:
- Kampüslerde farklı etnik gruplar bir arada gösterilirken, beyaz öğrencilerin diğer ırklarla sosyalleşmekten kaçındığı gözlemleniyor.
- Etnik eşitlik söylemleri sıkça dile getirilirken, kampüslerdeki sosyal ayrışma dikkat çekiyor.
Trump ve Duvarların Politik Sembolizmi
2017 seçimlerinde Donald Trump’ın Meksika sınırına duvar örme vaadi, Amerikan toplumundaki etnik ayrışmayı fiziksel bir gerçekliğe dönüştürdü.
- Trump’ın söylemleri büyük tepki çekerken, aynı toplumun birçok yerinde “görünmeyen duvarların” normal karşılandığı belirtiliyor.
- Milwaukee gibi şehirlerde etnik gruplar farklı mahallelerde yaşarken, bazı bölgeler şiddetle özdeşleştirilerek diğer gruplardan soyutlanıyor.
Popüler Kültür ve “Duvarların Yıkılması” Çabası
Popüler kültürdeki değişim, Amerikan toplumunun etnik çeşitliliği temsil etme çabalarını artırıyor:
- Eskiden homojen beyaz karakterlerden oluşan diziler, bugün farklı etnik grupları bir araya getiriyor.
- Ancak, ekrandaki bu değişimin toplumda ne kadar karşılık bulduğu tartışma konusu.
Kamala Harris ve Etnik Kimlik Tartışmaları
Naz Bulamur, Kamala Harris’in adaylık sürecinde karşılaştığı eleştirilerin, Amerika’nın gerçek anlamda kapsayıcı bir toplum olmaktan ne kadar uzak olduğunu gösterdiğini belirtiyor:
- Harris’in Hintli ve Jamaikalı kimliklerinin sorgulanması, etnik köken üzerinden sürdürülen ayrımcılığın örneklerinden biri.
- Kadın politikacıların yetenekleri yerine annelikleri ve aile yaşamları sorgulanıyor.
Sonuç: Kendi Duvarlarımızı Yıkmak
Bulamur, Amerika’daki sosyal dinamiklerin tarihsel bir analizini sunarak, Aydınlanma Çağı’nın etnik ayrışmalardaki rolüne dikkat çekiyor. Gerçek kapsayıcılık ve eşitlik için, toplumların önce kendi “görünmeyen duvarlarını” yıkması gerektiğini vurguluyor.