AİHM Kararları ve Umut Hakkı Tartışması: Türkiye'nin Hukuk Yolculuğunda Yeni Bir Dönem Mi?
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş Davaları
AİHM Kararları ve Umut Hakkı Tartışması: Türkiye'nin Hukuk Yolculuğunda Yeni Bir Dönem Mi?
YEREL GÜNDEM / ANKARA
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit koşullarının kaldırılması ve “umut hakkı” tanınması yönündeki açıklamaları Türkiye’nin hukuk ve insan hakları gündemini yeniden alevlendirdi. Bahçeli, Öcalan’ın TBMM’de örgütün sonlandırıldığını ilan etmesi koşuluyla, umut hakkından yararlanabilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılabileceğini belirtti. Bu çıkış, “umut hakkı” kavramını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmasının önemini yeniden gündeme getirdi.
Umut Hakkının Yasal Çerçevesi ve AİHM Kararları
Umut hakkı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilen kişilerin belli bir süre sonra şartlı salıverilme ya da cezanın gözden geçirilmesi gibi bir umuda sahip olmalarını sağlayan bir mekanizmayı ifade ediyor. AİHM, insan haklarına uygun bir ceza uygulaması olarak, yaşam boyu hapis cezası verilen hükümlülerin cezasının gözden geçirilmesi gerektiğini vurguluyor. Mahkemenin, Öcalan’ın davasında aldığı 2014 tarihli karar ve benzer davalardaki ihlal kararları, umut hakkının eksikliği nedeniyle yaşam boyu mahkûmiyetlerin “insanlık dışı muamele” sayılabileceği görüşüne dayanıyor.
Rıza Türmen’in T24'teki yazısında belirttiği üzere, AİHM’nin kararları, Türkiye’nin infaz yasasında umut hakkını tanıyan bir gözden geçirme mekanizmasının oluşturulmasını gerektiriyor. Bu yönde bir düzenleme, yalnızca Öcalan’ın değil aynı konumda olan diğer mahkûmların da yararlanabileceği geniş kapsamlı bir değişikliği zorunlu kılıyor.
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş Davaları
AİHM, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi siyasi nedenlerle tutuklu bulunan isimlerin serbest bırakılmaları gerektiğine hükmetmişti. Bu davalarda mahkeme, tutukluluk sürelerinin hukuka aykırı olduğunu ve siyasi gerekçelere dayandığını belirlemişti. Türmen’in vurguladığı üzere, bu iki ismin durumunda umut hakkının uygulanması değil, derhal serbest bırakılmaları gerekmekte. Dolayısıyla Bahçeli’nin Öcalan’a yönelik umut hakkı çağrısının, Kavala ve Demirtaş için geçerli olmadığı belirtiliyor.
Türkiye’nin AİHM Kararlarına Uyum Yükümlülüğü
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’yi uzun zamandır AİHM kararlarını uygulama konusunda uyarıyor. Türkiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilenlere umut hakkı tanıyacak yasal değişiklikleri yapmadığı için Komite’nin “derin endişe” bildirdiği ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye’nin 2025 Eylül toplantısına kadar bu konuda bir adım atmaması durumunda Avrupa Konseyi’nin daha sert bir karar alabileceği konuşuluyor.
Umut Hakkı ve Türkiye'nin İkili İlişkileri
Bahçeli’nin umut hakkına yönelik açıklaması, yalnızca Türkiye’nin iç hukuku için değil, aynı zamanda AB ile ilişkileri açısından da önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor. Türkiye’nin 2000’li yıllardaki AB üyelik süreci boyunca hukuki reformlar yaparak demokratikleşme ve insan hakları konusunda ilerleme kaydetmesi, bugün AİHM kararlarının uygulanmasıyla tekrar gündeme taşınıyor.
Kamuoyunun Gözünde Umut Hakkı
Bahçeli’nin önerisi, Öcalan ve benzer durumda olan diğer mahkûmların umut hakkından yararlanmasına olanak tanıyabilirken, aynı zamanda Türkiye’nin insan hakları ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını güçlendirebilir. Ancak bu adımın, terörle mücadele hassasiyeti yüksek bir kamuoyunda nasıl bir tepki göreceği de merak konusu.
Türkiye'nin hukuk yolculuğunda, insan haklarına ve evrensel hukuk ilkelerine uyumlu bir düzenlemenin yapılması, ülkenin AİHM kararlarına bağlılığı açısından önemli bir test olarak karşımızda duruyor. Bu bağlamda Bahçeli’nin çıkışı ve Avrupa Konseyi’nin baskıları, Türkiye’nin uluslararası hukuk ile uyumlu reformları hayata geçirme sürecini hızlandırabilecek mi, bu soru şimdilik cevabını arıyor.
Kaynak: Rıza Türmen / t24.com.tr