AB karşıtı Orban, AB’nin başında: Macaristan dönem başkanlığı Türkiye-AB ilişkilerini etkiler mi?
Türkiye-AB ilişkilerini etkiler mi?
AB karşıtı Orban, AB’nin başında: Macaristan dönem başkanlığı Türkiye-AB ilişkilerini etkiler mi?
PARİS —
Dönüşümlü başkanlık sistemi uygulanan Avrupa Birliği’nin (AB) yeni dönem başkanı Macaristan oldu. Belçika’dan görevi devralan Macaristan, 6 ay boyunca AB’nin pilot kabininde, AB yöneticileriyle birlikte birliğin gündemini belirleyecek. Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve hükümeti, Avrupa Birliği'ne üye 27 ülkenin hükümet ve devlet başkanlarını biraraya getiren Konsey toplantılarına başkanlık edecek.
Bugüne kadar AB ile sürekli çatışma halinde olan Orban ve partisi Fidesz’in izlediği, “popülist, aşırı muhafazakar ve milliyetçi, Avrupa şüphecisi ve Moskova'ya yakın çizgi” AB kurumlarında endişeye yol açıyor.
Macaristan Avrupa İşleri Bakanı Janos Boka, bu endişeleri gidermek için “Tüm üye devletlere tam bir sadakatle tarafsız bir arabulucu olarak hareket edeceğiz” diyerek güvence veriyor. Ancak hemen ardından “aynı zamanda Macaristan'ın Avrupa vizyonunu ortaya koymaya çalışacaklarını” da sözlerine ekliyor.
Macaristan dönem başkanlığının resmi sitesinde, “İlgili üçüncü ülkelerle etkin işbirliği, daha verimli geri dönüşler ve iltica kurallarına ilişkin yenilikçi çözümler de dahil olmak üzere göçün dış boyutu” konularına eğilecekleri belirtiliyor.
Orban, dönem başkanlığı için, tıpkı eski ABD Başkanı Donald Trump’ın geçtiğimiz seçim kampanyasında kullandığı “Make America Great Again”/ “Amerika’yı Yeniden Güçlendirelim” sloganına açık bir gönderme yaparak “Make Europe Great Again/Avrupa’yı Yeniden Güçlendirelim” sloganını seçti.
Ancak Orban, ülkesinde uyguladığı aşırı sağ ve popülist politikaları, hukukun üstünlüğü, sığınma hakkı, Ukrayna’ya destek gibi konularda Avrupa değerlerine ters düşen uygulamalarıyla Brüksel ile uzun süredir bir çekişme yaşıyor.
Önümüzdeki altı ay için sloganını ödünç aldığı Trump'ı destekleyen Orban, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping ve Rusya lideri Vladimir Putin’e de yakın bir isim. Kiev'e askeri açıdan destek vermeyi reddeden Orban, AB Komisyonu ve parlamentosu ile de kavgalı bir siyaset izliyor.
Üstelik AB Komisyonu, başta jeopolitik konularda olmak üzere çok sayıda anlaşmazlık ve yolsuzlukla ilgili endişeler ve demokrasiye yönelik tekrarlanan saldırılar nedeniyle, Macaristan’ın milyarlarca Euroluk fonunu dondurdu.
Bir yıl önce Avrupa Parlamentosu “Macar hükümetinin AB'nin kurucu değerlerini baltalamaya yönelik kasıtlı ve sistematik çabalarını” kınayan bir karar kabul etti. Bu endişeler nedeniyle, 2022'de Avrupa Komisyonu, hukukun üstünlüğünün ihlali durumunda öngörülen bir prosedürü işleme koyarak, Macaristan'a Avrupa fonlarının ödenmesini askıya aldı. Bu meblağın bir kısmı 2023 yılı sonunda serbest bırakıldı, ancak yaklaşık 19 milyar Euro’luk kısmı halen askıda bekliyor.
Uzmanlar, AB Konseyi'nin başına geçse dahi, Orban’ın yetkisinin “son derece sınırlı” olduğunu dile getiriyor. Düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’ndan Daniel Hegedus, Agence France Presse (AFP) haber ajansına verdiği söyleşide, “Yetkileri sınırlı olsa da Orban provokasyonu seviyor ve bu alanda birkaç girişimde bulunabilir” diye uyarıyor.
Jean-Jaures Avrupa Vakfı’ndan Ernst Stetter da, “Avrupalılar Viktor Orban'ı çok uzun zamandır tanıyor ve onun harika vuruşlar yapmayı sevdiğini biliyor. Ancak Orban da, kendisinin Avrupa Birliği'ne bağımlı olduğunu unutmuyor” diyerek, Avrupa fonlarına ve ekonomik ilişkilere dikkat çekiyor.
“Geçiş dönemi gelmesi iyi”
AB diplomatları, Orban’ın AP seçimlerinden sonra görevi devralmasının “olumlu bir durum” olduğunu belirtiyor. Seçim sonrası geçiş döneminde yeni görevlerin belirlenmesinin ve kurumların çalışmaya başlamasının yaz tatili nedeniyle sonbahar sonunu bulacağını belirten diplomatlar, bu geçiş döneminde yasama çalışmalarının yapılmayacağına işaret ediyor.
Viktor Orban hakkında kitap yazan Macaristan doğumlu Avusturyalı gazeteci Paul Lendvai, Avrupa medyasına yaptığı değerlendirmede, “Orban’ın bu göreve gelmesini tuhaf bulduğunu” belirterek, “Sanki bir davadaki sanık kendini birdenbire savcının yerinde bulmuş gibi” diyerek Brüksel’in endişelerine destek veriyor.
Türkiye ile iyi ilişkiler
AB ile kavgalı Orban’ın, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile iyi ilişkilere sahip olması AB-Türkiye ilişkilerine de olumlu katkı yapabilir mi?
AB diplomatlarının genel görüşü, bu geçiş döneminde “Türkiye ile ilişkilerde, çok önemli adımların atılmayacağı” yönünde. Diplomatlar, özellikle aşırı sağ partilerin AP seçimlerinde zafer elde etmelerinin ardından oluşacak yeni yapı ve yeni AB yönetimi netleşmeden “bu konuda somut hiçbir ilerleme” gerçekleşmeyeceğini vurguluyor.
AB-Türkiye ilişkileri, Avrupa siyaseti ve iş stratejisi uzmanı, düşünce kuruluşu Institut Bosphore (Boğaziçi Enstitüsü) Başkanı Bahadır Kaleağası, VOA Türkçe’ye, Orban’ın gelişinin Türkiye açısından etkilerini değerlendirdi.
Macaristan’ın bugün birçok demokrasi gibi “toplumsal kutuplaşması belirgin” bir ülkeye dönüştüğüne işaret eden Bahadır Kaleağası, bu ülkenin ekonomik ve kültürel olarak Türkiye’ye yakın, önemli bir müttefik olduğunun altını çiziyor. Bu çerçevede Ankara-Budapeşte ilişkilerinin Macaristan'ın AB dönem başkanlığında olumlu etkilenmesini beklediğini kaydediyor.
Kaleağası, dönem başkanı hangi ülke olursa olsun, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde; “gümrük birliği, yeşil anlaşma, dijital ekonomi ve vize kolaylığı” gibi somut alanlara odaklanması gerektiğini vurguluyor. Aynı zamanda Budapeşte ile Brüksel ve diğer AB başkentlerini ayrı düşüren “dış politika ve hukuk devleti” gibi alanlarda Türkiye’nin tutumunun önemli olduğunun altını çizen Kaleağası, “Bu konularda Macaristan-Türkiye ortak tutumu varmış izleniminin oluşmaması” gerektiğini vurguluyor.
Orban’ın şaşırtıcı siyasi değişimi
Özgürlük yanlısı liberal ve etkileyici bir genç olarak siyasi hayata atılan ve açıklamaları ile AB’yi sık sık gerilime sürükleyen Viktor Orban’ın, zamanla popülist ve muhafazakar bir lidere dönüştüğü dile getiriliyor.
Bahadır Kaleağası, Orban ile ilk kez Başbakan olduğu dönemde karşılaştıklarını belirterek, “Orban ile ilk kez Budapeşte'de, 2000 yılında karşılaştım. BusinessEurope'un Avrupa özel sektör heyetinde görevliydim. AB'ye aday Orta Avrupa ülkeleri ziyaret ediliyordu. Başbakan Viktor Orban o zamanlar genç, liberal, Avrupalı ve reformcu kimliği ile herkesi etkilemişti. Hatta iyi bir müstakbel AB kurumu lideri olarak görülmüştü” diye anlatıyor.
Macar liderde daha sonra görülen hızlı değişime işaret eden Kaleağası, “Sonra iktidardan koptu, geri döndüğünde, ikinci döneminde farklıydı: Milliyetçi popülist, yargıya, medyaya, özgürlüklere müdahaleci, AB hukuk devleti ilkelerine karşı, yolsuzluk iddiaları olan bir lidere dönüştü” dedi.
Genç bir liberal olarak, Haziran 1989'da, 26 yaşındayken, Budapeşte'deki komünist rejime, özgürlük temalı ateşli bir konuşmayla meydan okuduğunda adından söz ettirerek siyasete başlayan Orban’ın, başladığı siyasi noktadan, kilometrelerce uzağa gittiği düşünülüyor. Beş çocuk babası Viktor Orban’ın bugün, “LGBT+ lobisi", “göçmenler potansiyel teröristler”, “Göçmenlerin kabul edilmesi Batının çöküşüdür” gibi söylemlerle aşırı söylemin doruk noktasına ulaştığı yorumları yapılıyor.
ARZU ÇAKIR / VOA
What's Your Reaction?